Tereddütlerden Sınır Ötesi Hicretlere

Sağ-sol çatışmalarıyla memleketin çalkalandığı günlerdi. Fikirlerden çok yumruklar konuşur, silahlar patlar, Cuma namazı vakitlerinde sol görüşlüler cami önlerinde gürültü çıkartarak bir nevi eylem yapardı. Bu arada cami cemaatine solcuların camiyi basacağına dair haberler ulaşırdı.

Bir tarafta korku ve panik kol gezerken diğer taraftan da canlı bir tartışma ortamı yaşanırdı. Sol görüşlülerin "Din afyondur" yaklaşımı tartışmalarda açıkça ortaya çıkardı. İlericilikleri, dinlerin geride kalmış bir evre gibi anlaşılmasına neden olur, toplumda artan etkilerinden dolayı "ilerlemenin" onların kafasındaki liner yapısından başka türlü de olabileceğini düşünemezlerdi.

Aslında din konusunda sormak ve tartışmalara girmek solcuların "aydınlanma" merakından değil, aksine geri kalmışların dayanaklarını sarsarak onları kazanma teknikleriyle ilgili bir durumdu. Nitekim -genellemek doğru olmasa da çok defa görülen manzara- sarsamayacağını anlayınca ağır birkaç cümle söyleyerek dindar muhatapla ipleri gerer ve tartışmayı bitirirlerdi.

Dindarlar da bilirdi onların usulünü ama yine de belki bir tanesine ulaşmak mümkün olur ümidiyle görüşmekten, konuşmaktan, gerekirse uzun uzun tartışmaktan geri durmazlardı. Soldan gelen sorular doğru dürüst din eğitimi alamamış inançlı kimselerin bir çırpıda cevaplayabileceği türden değildi; felsefiydi, derinlemesine düşünülmüş ve sarsıcıydı.

İşte o yüzden kalbi imanlı, aklı cevap yetiştiremeyen hamiyetli gençler dinlerini öğrenerek, arkadaşlarına el uzatıp, belki bir tanesine derman olabilme ümidiyle âlim insanları ararlardı. Cevap verebilecek birisini bulunca da sorular art arda gelirdi. İzmir'in üniversite muhiti Bornova'da soruların adresi genç ve dinamik yapısı, gerektiğinde Darwin'in evrim teorisinin tutarsızlığını anlatmak için konferanslar verecek kadar sıra dışı birisiydi. Hekimoğlu İsmail Bey onun heyecan ve ıstıraplarını anlatabilmek için şöyle bir cümle seçmişti: "Yüreği sadece kasapta görenler onun yanından geçerken bu yanık kokusu da nereden geliyor derlerdi."

Hekimoğlu ağabey bu cümleyle zihinlerimizi saadet asrına taşır, Hazret-i Ebubekir'in ciğerini kebap eden yangından yirminci asra bir kor düştüğünü anlatmak isterdi okurlarına. İşte o korun düştüğü yüreğin sahibi Fethullah Gülen Hocaefendi'ydi ve Hocaefendi üniversite gençliğinden gelen sorulara dur durak bilmeden cevaplar verirdi.

Gün geldi, bu sorular ve cevaplar kitaplaştırıldı. Asrın Getirdiği Tereddütler adını taşıyan eser dört cilt halinde basıldı.

"Kur'an'ın ilk emri neden ‘oku' olmuştur." gibi sorulardan, "Allah'ın nitelikleri bilinebilir mi? Neden bütün peygamberler arap yarımadasında gelmiştir? Ruh göçü, Peygamberimizin neden çok evlendiği, Kur'an'da her şey varsa bugünkü fen ve tekniğe ait şeyler de var mıdır?" sorularına kadar, oradan da inançlı gençlerin baş problemi sayılacak "İnançsız birisine önce neyi, nasıl anlatmalı?" türünden ihtiyaçlara kadar her şey mevcuttu o soruların içinde…

"Hz Havva Anamızın Hz. Adem'in eye kemiğinden yaratılmış olması" da sorulurdu, "Âlemin kıdemi konusunda materyalist filozoflarla bazı erbab-ı tasavvufun görüşleri arasındaki benzerliğin nasıl telif edilebileceği" de…

Hasılı öyle sorular geliyordu ki, cevap verecek kişilerin neredeyse her saha hakkında en azından o sahanın temel meselelerini bilmek zaruri idi. Bu zaruret, geceleri gündüzlere kattırıyor; sürmenaj olma korkuları yaşatacak kadar zihni zorlayıcı miktarda efor sarf ettiriyordu.

Şimdi aradan otuz yıl geçti. Sol dalga kırıldı; doğu bloğu çöktü… Türkiye ilerlemesini sürdürdü ama bu ilerleme solcuların başka alternatifi asla kabul etmemecesine inandığı istikametin dışında gerçekleşti. O günlerde bir kişiye ulaşabilmek için yanan yürekler şimdilerde dine artan ilgi karşısında "Bunca talebe nasıl yetişir de ihtiyacı kusursuz karşılayabiliriz?" kaygılarına bıraktı yerini…

Bu ilginin sırrı ne?

Türkiye'de sorular değişmeye başlayınca Asrın Getirdiği Tereddütler de alıp başını sınır aşırı diyarlara gitti. İngilizce başta olmak üzere tam on yedi dilde basıldı. Ama Türkiye'nin genç kuşakları ve dine uyanan ilgiden nasibini almaya yeni başlayan kesimleri peşini bırakmadı Asrın Getirdiği Tereddütler'in… 2008 senesinde dört cildin ayrı ayrı yapılan baskı sayısı seksen yediyi, bir senede satılan kitap sayısı ise 375 bini buldu.

Asrın Getirdiği Tereddütler'in mazhar olduğu bu ilginin sırrını merak ettim. "Bir kişiye olsun ulaşabilir miyiz?" çabalarına karşılık bu gün bir senede 375 kişiden gelen cevabın bir açıklamasını bulmak istedim. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin külliyatını taramaya başladım. Galiba o sırrın açıklaması şu cümlelerde saklıydı:

"Biz hemen tesirini görmesek de gönülden fışkıran, hâlle farklı bir şiveye ulaşan bu beyan âbideleri bugün olmasa da yarın mutlaka ona açık kalbler üzerinde tesirlerini gösterecek, vicdan sistemlerini bütün derinlikleriyle tesir altına alacak.. ve bir gün şuuraltı müktesebât hâline gelmiş bu vâridât, çok küçük bir tedâîyle de olsa ortaya çıkarak en alâkasız ruhlara bile kendi boyasını çalacaktır. Evet, bugün ne gönül diliyle söylenen sözler ne de hâl şivesiyle seslendirilen beyanlar kat'iyen zayi olmamaktadır. Şimdilik zihinler onları birer disket gibi kaydediyor, şuur değerlendiriyor, mantık ve muhâkeme besleyip büyütüyor ve yeni kalıplara, yeni şekillere ifrağ ediyor, sonra da onları bir ‘vakt-i merhûn'a emanet ediyor. Mevsimi gelince belki de kalbin o sihirli beyanları, hâlin ruhlar üzerindeki o silinmez izleri ne duyulmadık şeyler ne görülmedik güzellikler ifade edeceklerdir..!"

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.