Derdini Seven Adam

Cağaloğlu'nun taş döşeli sokakları ikindi ışıklarında yıkanıyor. Kitapevlerinin açık kapılarından gün kızgını taşlara kitap kokuları düşüyor.

"Ülkeme dönebilseydim iki insanın ziyaretini çok arzu ediyordum" diyen Fethullah Gülen Hocaefendi'in parke taşlara yayılan ayak seslerini yakınımda hissederek yürüyorum.

O iki insandan birine...

'Derdini seven adam'a doğru yürüyorum.

Diğeri zaten çoktan Hakk'a yürüdümüştü.

Sarışın ikindi güneşi sırtımı sımsıcak okşarken ben taş parkelere düşen gölgemin peşine düşüyorum.

Hayalindeki kahramanını yazan, hayallerimizin kahramanını görmeye gidiyorum.

Her gece, eşi ve çocukları uyuduğunda sessizce kalkarak hayallerimizin kitabı, milyonların içercesine okuduğu o ilk romanını Ümraniye çöplüğünden topladığı kağıtlara yazan, evi sık sık arandığı için yazdıklarını bahçedeki kuyuya, tuvaletteki rezerve kapağının altına ya da buzdolabının arkasına saklayan çilekeşe doğru gidiyorum.

Gecelerin en karanlığında Allah'tan başka kimselere açamadığı dertlerini, hasretlerini, hicranlarını, sinesindeki sırları arkası karalanmış kağıtlara döken, bizim kuşağın rüya kokan günlerine kitap ve mürekkebin romansı kokusunu sokan "Maznun"a gidiyorum.

Evinin aranacağını öğrendiği bir keresinde vefakar eşi Sermin Hanımefendi'ye;

"Beni tutuklayıp götürdüklerinde üç gün bekle. Baktın gelmiyorum, hemen kolundaki üç bileziği sat, git, ananda mı babanda mı, kimde oturursan otur. Bu bilezikleri ye, bitir, herhalde sana bir ekmek veren bulunur. Gelirsem gelirim, gelmezsem bir Fatiha oku. İstemiyorsan beni, Fatiha'yı da okuma. Ama ben gidiyorum,"diyen büyük ruhlu dava adamına doğru gidiyorum.

Benim gibi kırsal kesimden gelmiş milyonlarca gencin araftan kurtulmasına vesile olan ilk romanı "Minyeli Abdullah" piyasaya çıkıp kapışılmaya başladığında; kendisine üç daire parası teklif eden kitapçıya;

"Biz bu davanın ekmeğini yemek, saltanat sürmek için girmedik bu yola, Bediuzzaman bize; 'Kardeşlerim! öyle yaşayın ki, hapishanede evi aramayın' sözleri ile cevap veren kahramana kavuşmaya gidiyorum.

İlk romanı 'Minyeli Abdullah'taki olayları, Anadolu'nun acı gerçeklerinden devşirilmesine rağmen Mısır'da geçmiş gibi göstermek zorunda kalan, kitaplarına Ermenilerin şehit ettiği dedesi Hekimoğlu'nun imzasını koyan, yolların yıldıramadığı bu müthiş adama...

Hekimoğlu İsmail'e gidiyorum.

Hekimoğlu...

'Derdimi seviyorum' diyen adam...

Yüreğindeki yangınlarla yarınlara yürüyen, yüreğindeki sarsılmaz imanıyla kainatakâinata meydan okuyan adam...

Fakir bir ailenin çocuğudur.

1939' da ki Erzincan depreminde ailecek; İstiklal Harbi'ndeki fedakarlıklarından dolayı babasına verilen devlet madalyasını satarak aldıkları kerpiç evin altında kalmışlarırlar.

Üç kardeşi enkazın altında can vermişir.

Kırk bin kişinin öldüğü depremde mal mülk ne varsa her şey gitmiştir. Enkazın altından don gömleküstlerinde ne vardıysa onunla çıkmışlardır.çıkmışlar.

Bu depremden sonra düşüncelerinde büyük değişiklikler olm uşur.

Bir müddet sonra da ailece İstanbul'a taşınmışlarırlar.

İstanbul'da hiç de ruhuna hitap etmeyen bir arkadaş çevresinde bulmuş ur kendini.

İçki, kumar, fuhuş...

'Hayır, ben böyle olmayacağım, farklı olacağım.' demiş, vermiş kararını Der.

1958'li yıllar...

Askeriyede füzecidir.

Çok başarılı bir asker olmasına rağmen, hayatında hep bir şeylerin eksik olduğunu düşünür.

O günlerde adını sıkça duyduğu Bediuzzaman'ı Isparta' da ziyaret eder.

Elini öpmek ister.

...

Harun Tokak'ın Yeni Şafak'taki Yazısının Tamamı

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.