Abant Ailesi
Üçüncüsü yapılan Abant Toplantısı'nda Demokratik Hukuk Devleti'nin ele alınması şüphesiz ki bir ihtiyacın sonucuydu.
40 kadar aydın ve bilim adamının iki gün süren yoğun tartışmalarından sonra yayınlanan 18 maddelik bildiride yer alan hususlar, kanaatimizce Türkiye'nin demokratikleşme sürecine ışık tutacak niteliktedir.
Bazı katılımcıların ve gazetecilerin, toplantıda her partiden temsilci olmayışı ve komisyonlarda kadın bulunmayışı konusundaki tenkitleri şüphesiz yetersiz bilgiye dayanmaktaydı. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Sayın Tokak'la birlikte bizzat Ankara'ya Meclis'e giderek her partiden en az iki milletvekilimize davette bulunduk. Kimilerine telefonla ulaştık. İktidar ve ana muhalefet partilerimizden iki bayan milletvekilimiz için ısrarlı olduk. Bu ziyaretlerimiz toplantıdan yaklaşık 5 hafta kadar önceydi. Katılmama kararları geç bildirildiği ve Meclis de tatile girdiği için yeni isimleri çağırma zorluğunu da aşamadık.
Abant Platformu, tartışmaya inanan, hoşgörü ve diyaloğa önem veren, bilgi ve tefekkür sahibi aydınlarımızın, yazarlarımızın serbestçe, özgürce konuştukları bir ortamı sağlıyor. Buna rağmen mizaçlarını aşamayan birkaç arkadaşımız yüzünden üzüldüğümüz de oluyor. Ben şöyle düşünüyorum, herkesten hoşgörü isteyelim; ama Abant toplantıları için katılımcılardan engin hoşgörü bekleyelim.
Abant toplantılarının üçüncüsünde şahsen benim en fazla dikkatimi çeken; üç gün birlikte olduğumuz ve yaşam tarzlarımız itibariyle zıt alanlarda bulunduğumuz insanlarla aramızda bir Abant arkadaşlığının ve dostluğunun oluşmasıydı. Bazılarını yılda bir defa gördüğüm bu insanları özlediğimi fark ettim.
Bu Abant arkadaşlığının ve dostluğunun şöyle bir faydası da oldu. 1. Abant toplantısında aykırı fikirlerine neredeyse ayağa kalkarak protestolarla karşı çıktığımız katılımcıları 3. Abant toplantısında kızmayı, öfkelenmeyi bırakın, yadırgamadan hatta hiç gıcık kapmadan dinlemeye alıştık. Bir ara şöyle düşündüm: Bu aykırı sesler, itirazlar olmasa, demokrasiyi tartışmak mümkün müydü? Hem devletin demokratik hukuk devleti olmasını tartışacaktınız, hem de farklı düşünenlere, farklı konuşanlara tahammül göstermeyecektiniz... Tam bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu denilecek bir tezat.
Ben Abant toplantılarını, büyük Türkiye ailesinin bütün dertlerinin, beklentilerinin konuşulduğu tam demokratik bir aile gibi görüyorum. Bu sevecen, hoşgörülü ailenin bireyleri o büyük Türkiye ailesini düşünerek birbirlerini ayıran değil de birleştiren, zayıflatan ve zaafa uğratan değil de, güçlendiren ve sağlamlaştıran hususlara bakıyorlar. Sun'î ayrımları ortadan kaldırmak için uğraşıyorlar. Sebep de gayet basit: Hepimiz aynı ailenin çocuklarıyız. Aynı memleketin evlâtlarıyız.
Şahsen ben artık Abant toplantılarına katılanların hiçbirine, bana en ters gelen fikirleri, düşünceleri söyleseler de suizanla, kötü gözle bakmıyorum. "Mason" mudur, "komünist" midir, "ateist" midir, "laikçi" midir, "şeriatçı" mıdır, "derin devletçi" midir, "numaracı cumhuriyetçi" midir diye meraklanmıyorum.
İnsanlık ve Türkiye için sancı çeken bu aydınlar en az benim kadar değerliydiler.
Demokrasi samimi, dürüst ve ilkeli insanların sahiplenmesi ile yaşayabilir ve ilerleyebilir. Bu insanlar Abant Platformu gibi zeminlerde bir çıkış yolu arıyorlar.
Gayretlerinin boşa gideceğini hiç sanmıyorum. Çünkü her defasında birbirini yıkayan iki el gibi birbirimize faydalı oluyoruz. Samimiyetlerimizi yeniden test ediyoruz. Kararlılığımızı bir defa daha sınıyoruz.
Ülkemizdeki konjonktür gereği sesimizi daha gür duyuramıyorsak da, medyamızın, özellikle bu yıl televizyonlarımızın artan ilgi ve desteğinden Abant'ta çalınan demokrasi mayasının tuttuğunu; yarınlarımıza insan hakları ve hukukun üstünlüğü açısından umutla bakan dinamik Türkiye'yi heyecanlandırdığını görüyoruz.
Abant toplantıları demokrasinin kilometre taşları olarak tarihteki yerini şimdiden almıştır diye düşünüyorum.
- tarihinde hazırlandı.