Diplomat Gözüyle Barış Köprüleri
Bugün de aynı kitapta yer alan "Japonya'da tanıdığım Türk okulları" başlığı ile emekli büyükelçi Gündüz Aktan'ın değerlendirmesinden bölümler alıyorum. Sayın Gündüz Aktan, Dışişleri Bakanlığı Politik İşlerden Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı ve Tokyo Büyükelçiliği görevlerinde bulundu. Halen ASAM (Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi) Genel Direktörü'dür. Değerlendirmeleri şöyle:
"Tokyo'daki okulun açılışını ben yaptım."
Türkiye'nin dışında, Türklerin açtığı okulların bulunması ülkemiz için çok olumlu bir gelişmedir. Genelde devletler böyle okulları açamazlar, açmaya kalkarlarsa öteki devletler bunu engeller. Bu okulları açan kesimin mütedeyyin kesim olduğunu biliyoruz. Türkiye'de laiklik sorunu çözülemediği için bu durum ülke içinde tartışma konusu oluyor. Ben bugüne kadar, bu okulların Türkiye'ye bir zararı olduğunu görmedim. Yararını gördük mü? Evet gördük.
"Okulların açıldığı ülkelerde elit yönetici çocukları bu okullara gidiyor. Ayrıca uluslararası arenada bu okulların yarışmalarda iyi dereceler aldıklarını, hatta şampiyon olduklarını gördüm. Bunun anlamı, bu okullarda iyi eğitim verildiğidir. Yüksek teknoloji ile donatılmış, başarılı bir eğitim.
"Bunun yanında, oradaki eğitimin arka planında elbette ki bir Türk kültürü vardır. Açık bir şekilde karşıya aktarmasanız bile, hoca-talebe ilişkilerinde görünmeyen yollarla da olsa kültür aktarımı olur. Bir öğrenci hocasını sevdiği zaman temsil ettiği kültüre de belli bir sempati duyar."
"Bu okulların faaliyet gösterdiği ülkelerde genç kuşaklar Türkçe öğreniyorlar. Bu durum Türkiye'ye, küreselleşen dünyada büyük bir avantaj sağlar. Yarın devlet yönetme, şirket yönetme konumunda olacak bir kuşağın Türkiye'yle, o en yumuşak, en alıcı olduğu yaşta ilişki kurması çok önemlidir. Bu açılardan diyebilirim ki, 'bu okulların işlevi çok önemlidir'; ve bu işlev devlet eliyle gerçekleştirilemez."
"Benim Japonya'daki tecrübem şu ki; oraya gelip öğretmenlik yapan gençler, öncelikle çok az para alıyorlar. Hatta ben zaman zaman 'bunlar karınlarını doyuruyorlar mı?' diye düşünüyordum. Ortada çok açık bir fedakarlık var. Eğer bu fedakarlığı onlara veren İslam diniyse, kendilerini böyle ifade ediyorlarsa buna kimsenin itirazı olamaz."
"Dile kolay 500 okul. Yabancı coğrafyalarda, Türkiye ile uzun yıllar savaşmış ülkelerde bu okulları açabilmek, her şeyden önce diplomatik maharet ister."
"Savaşın hemen sonrasında Bosna Hersek'te de Türk okulları açıldı. Sırplar Boşnaklarla savaşırken Boşnak kelimesini kullanmıyor, onun yerine Türkler diyorlardı. Osmanlı'nın metrûkesi sadedinde onları aşağılamak için 'Türk' diyorlardı. Ve şimdi Türkler orada okul açıyor ve Sırplar da çocuklarını bu okullara yollayabiliyorlar. Bu durum gerçek anlamda bir zihniyet değişikliğini gerektirir. 'Evet bunlar da Türk; ama farklı bir Türk, bize farklı yaklaşıyor, bize karşı kardeşçe bir tutum sergiliyorlar' diyorlar. Bunun yayılması lazım." "Bir iş yapmak, ülke sınırları dışına çıkmak, kendi sınırlarını aşmak, aslında kendini aşmaktır.
Her şeyden önce, kendinle ilgili bir kimlik kurmak demektir. Ülke sınırlarını aştığınızda kimliğinizin daha güçlü olması lâzım. Yani; 'ben bu diyaloğa giriyorum, benim kimliğime bu diyaloğun sonunda bir şey olmayacaktır. Ben kimliğimi muhafaza ederek karşıyla ilişki kurabilirim, hoşgörü ilişkisi, diyalog kurabilirim' diyebilmek için kimliğin güçlü olması gerekir. Türk okullarını açanların bu vasfı taşımaları da çok önemlidir."
Not: Barış Köprüleri: Dünyaya Açılan Türk Okulları kitabı, NT mağazalarından temin edilebilir.
- tarihinde hazırlandı.