Diyalog Mevsimi

Beş yıldır Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın öncülüğünde tertiplenen "Diyalog Avrasya Platformu"nun son toplantısı Kırgızistan'da yapıldı. Türkiye'den 20 kişilik bir ekiple katıldığımız bu toplantının beni en çok etkileyen yönü üzerinde durmak istiyorum.

Bütün kavga, çatışma ve savaşlara rağmen dünyada varlığının esintilerini hissettiğimiz bir diyalog mevsimi başladı.

Diyalog mevsiminin beni etkileyen birkaç yönü var.

Birincisi, bizim kuşaktan diyalog insanları çıktı. Bizim kuşak, yani yaşı 50'nin biraz altı ve üstü olan kuşak (68 kuşağı) kavga kuşağıydı. Daha üniversite hayatımızın başlangıcında biz kavgalarla, düşmanlıklarla tanıştık. Lisede gömleğimizi, kazağımızı değiştiğimiz insanlarla üniversite koridorlarında elimizde sopalarla kıyasıya kavgalar yaptık. Sonra bu kavgalar silahlı çatışmalara dönüştü. Günde onlarca üniversite öğrencisi öldürülmeye başlandı. Ve nihayet 12 Mart 1971'deki askerî müdahale geldi. Ama bizim kuşağımız bir kasırgada savrulmuştu. Diyalog kelimesini hiç duymamış, hoşgörüden nasibimizi almamıştık. Bütün doğrular bizimkilerdi. "Biz"den olmayan (hem de aynı mahallede olsa bile, sol ya da sağ fark etmeksizin) makbul değildi, birer zavallıydı. Başkalarının fikirlerine tahammülsüz, yaşam tarzlarına düşmandık.

Ancak aradan 25 yıl geçtikten sonra Türkiye'de 1995'ten itibaren esen bir diyalog ve hoşgörü rüzgârı, bizim kuşağın bütün renklerinin ruhunda, vicdanında, sayımız başlangıçta az da olsa ümitler ve heyecanlar uyandırmaya başladı. Mevsim bahardı ve "diyalog adamları" sahnedeydi, hem de el ele tutuşuyordu. Kalpler yumuşamadan bu sahne yaşanamazdı.

Mevsim diyalog mevsimi olmasaydı daha zor bir alanda, farklı din mensupları arasında da adımlar atılamazdı. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın bu yılki iftarında Süryani Kadim Metropoliti Yusuf Çetin'in konuşması, tam da bu söylemek istediğimin en çarpıcı örneklerinden biriydi: Bundan 30 yıl kadar önce Güneydoğu'daki bir kilisemize yakın köyden, başlarında muhtar neredeyse bütün köy aniden çıkıp geldi. Bizim güzel Arapçamız vardır. Kur'an'ı da Arapça okuruz. Nereden öğrendilerse köylüler kilisemizde bir Kur'an olduğunu öğrenmişler. Bize, "Kur'an'ımızı verin, yoksa fena olur." dediler. Size onun yerine birkaç İncil, başka kitaplar verelim dedikse de dinlemediler ve çaresiz Kur'an'ı verdik. Ama şimdi, kendisine huzurlarınızda bir daha şükranlarımı sunuyorum, muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi ve arkadaşlarının sayesinde hem de iftar sofralarının saygıdeğer misafirleriyiz... İşte diyalog mevsiminin ilk meyvelerinden biri...

Mevsim diyalog mevsimi olmasaydı; soğuk savaşın hasım yaptığı 8 ülkeden yine bizim kuşağın adamları Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te, kırk yıllık dost gibi birbirini kucaklayamaz, birbirinden etkilendiğini gözlerinin içine baka baka hem de hiç kompleks duymadan söyleyemezdi...

Mevsimin insanlığın yeni bir baharı olduğunu en çok anlatan ise her biri Nobel Barış Ödülü'ne lâyık Türk işadamlarının, Türk öğretmenlerinin, belletmenlerinin gittiğimiz her okulda yaşattıkları diyalog, sevgi ve hoşgörü sahneleriydi. Destanlar okunur, biz yaşıyoruz...

Bişkek'te sahurda misafiri olduğumuz işadamı arkadaşın 10 yaşındaki kızı, bize en iyi iki arkadaşından birinin Rus olduğunu söylerken diyalog mevsiminin inşallah ne kadar uzun süreceğini de anlatıyordu.

Bu diyalog, hoşgörü ve sevgi mevsimini değerlendirmezsek insanlığa karşı en büyük vefasızlığı yaparız. Toprak müsait, hava müsait iken esen aşılı rüzgarlar, bereket yüklü bulutlar kim bilir hangi çiçeklerin, hangi meyvelerini hangi ulu ağaçların tohumlarını taşıyacak?

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.