Diyaloğun Meyvesi-2
Geçtiğimiz salı akşamı Samanyolu televizyonunda "Diyaloğun Meyvesi-2" adlı programı seyrederken, "acaba bu çalışmaları küçümseyen tenkitçi ruhlar, bu sonuçlardan hiç mi etkilenmiyorlar?" diye hayıflandım.
Lucinda Duncan (Lexington Unitarian Universalist Kilisesi Papazı) anlatıyor:
"Bizim Boston Diyalog Vakfı'yla olan diyaloğumuz 11 Eylül hadisesinden 3 hafta sonra başladı. Bir araya geldiğimizde odada birçok insan vardı. Kilisemizin birçok üyesi İslam'ı tanımak istedi; biraz onlardan korktukları için, biraz da İslam'ı artık tanımaları gerektiğini anladıkları için. Çoğumuzun varlığından habersiz büyüdüğü bu inancı tanımamızın önemli bir mesele olduğunu fark ettiler.
"Bundan iki yıl önce Boston Diyalog Vakfı'ndan imam Salih Yüce bir pazartesi sabahı bana bir e-mail gönderdi. CBS televizyonunun '60 Dakika' programında çok tutucu bir Hıristiyan dinî lider olan Jerry Falwell ile yapılan 20 dakikalık bir mülakattan bahsediyor. Falwell, bu mülakatta Hazreti Muhammed'i (sas) aşağılayıcı, bilgiye dayanmayan, ciddiyetten uzak eleştirilerde bulunmuştu. Salih, bu durumdan ne kadar rahatsız olduğunu belirtiyor ve bizden CBS'i arayıp programı protesto etmemizi istiyordu.
"Ben de kendi kendime 'Neden olmasın? Salih daha önce benden hiç böyle bir talepte bulunmadı. Eğer benden yardım istemişse ben de ona kesinlikle yardım edeceğim.' diyerek telefonu elime aldım. New York'u, CBS'in yapım sorumlusu Don Hewitt'i aradım. Beni hemen kendisine bağladılar. Bana 'Merhaba Sayın Duncan, Unitarian Universalistler Boston'da Müslümanları destekliyorlarmış, bu doğru mu?' diye sordu. Ben de 'Evet bu doğru.' dedim. Sonra bana 'Sizin için ne yapabilirim?' dedi. Ben de 'Bu programı mutlaka dengelemelisiniz. Müslümanları böyle kötü duruma düşüren bir programı yayınlamanız hiç âdil değil. Bu, onların hayatını tehlikeye atıyor. Onları, kendilerinden korkulan insanlar haline getiriyor. Bunu yapmamalısınız, daha sorumlu bir yayıncılık yapmalısınız.' dedim. Bana, 'Evet evet, hemen birisini oraya göndereceğim, bu konuda kiminle görüşebiliriz?' diye sordu. Ben de, 'Maggie Herzig ve Salih Yücel ile görüşebilirsiniz.' dedim. Daha sonra bir yapımcı gönderdiler. Maggie ve Salih'le röportaj yaptılar, onlardan bilgi aldılar. Sözlerinde durmalarından dolayı çok memnun oldum."
Kendi inancımız ve değerlerimiz adına bu güzel bir sonuç değil mi? Amerika'nın önde gelen televizyon kanallarından birinde Peygamber Efendimiz'e (sas) yönelik bir hakareti bir papazın kınaması, yanlışın düzeltilmesini istemesi takdire şayan değil mi?
Siz bağlanacağınız kapıya bağlanmışsınız. Allah'a kulluk şuuru ile gerçek hürriyeti ve tam bağımsızlığınızı kazanmışsınız. Sadece kendi milletinizin himmeti ile yürüyorsunuz ve bu yüzden kimseye de diyet borcunuz yok. Kendinizden emin ve başınız dik olarak herkesin konumuna saygı anlayışının gereği herkesle irtibat içinde olabilirsiniz. Bir ayağınızı sağlam bastıktan sonra diğer ayağınızla dünyaları dolaşabilirsiniz. Zira O'nun rızasını tahsile çalışıyorsunuz. Bu niyetinizi gerçekleştirmek için diyalog, hoşgörü, sevgi diyor, eğitim yolunu vesile kabul ediyorsunuz. Başka kültürlerin, inançların temsilcisi insanlarla oturup kalkarken onların tavırlarını, davranışlarını ve hissiyatlarını gözetmeniz bir tezat ya da taviz değildir ki.
"Diyaloğun Meyvesi-2" programında kendisinden, bu diyalogları başlattığı için övgüyle söz edilen Sayın Fethullah Gülen bu konuyu ne güzel ifade ediyor: "Bu hassasiyetiniz, hürriyetinizi sınırlama manasına gelmediği gibi İslam'ın ruhuna da aykırı değildir. Çünkü, insanları kendi hissiyatları ile okuyamaz, kendinizi onların yerine koyamaz ve günümüzün ifadesiyle 'empati' yapmazsanız, onların ihtiyaçlarını göremez, isteklerini belirleyemez, dillerini çözüp duygularını öğrenemez ve çok meselede isabetli kararlar veremezsiniz. İsabetli karar verebilmeniz ve adımlarınızı daha rahat atabilmeniz için onları iyi tanımanız, kültürlerinin temel örgülerine vâkıf bulunmanız, hassas oldukları konuları bilmeniz ve hissiyatlarını da hesaba katmanız gerekir."
- tarihinde hazırlandı.