Gerçek Bölücülük
Ülke ve toplum olarak zaman zaman anlam veremediğimiz kriz ve tersliklerle karşılaşıyoruz. Böyle durumlarda esaslı bir mihenk taşına ihtiyacımızı oluyor. O ölçü, Türkiye'nin günümüz dengeleri içindeki yeridir.
Şüphesiz her ülke kendine göre önemlidir. Ancak Batı'nın hakim güç olduğu, ABD'nin tek başına ürettiği projelerle dünya düzeni kurmaya kalkıştığı ve "medeniyetler çatışması"nın tam da böyle bir dönemde telaffuz edildiği sırada Türk dünyasının ve İslam coğrafyasının parlayan yıldızı Türkiye'nin başka bir önemi var. Yalnızca Ortadoğu'da değil, Asya'nın merkezinden Kuzey Afrika'ya, oradan Orta Afrika'nın içlerine, Balkanlardan Güneydoğu Asya'ya kadar geniş bir coğrafyada, tarihten, ortak değerlerden ve milli hafızalara işlenen dinamiklerden kaynaklanan bir Türkiye tesirinin bulunduğunu biliyoruz.
Bu hakikat, Türkiye'yi yönetenlere, Türkiye için sancı çeken, dertlenen herkese büyük bir sorumluluk yüklemektedir.
Bu sorumluluğun gereği, Türkiye'de bozulmak istenen ahengi korumak adına hoşgörüyü bayraklaştırmaktır. İnsanımızın birbirini sevgiyle kucaklaşmasını sağlamaktır. Bunu yaparken demokrasinin olmazsa olmaz zeminini hazırlayacağımız gibi, Türkiye'yi dünyadan koparmadan, içine kapanarak yalnızlığa itilmesine fırsat vermemek de, ikinci hayati meseledir. Bu konuda da farklı din mensupları arasındaki kısaca "dinlerarası diyalog" dediğimiz kültürler arası diyaloglar önem kazanmaktadır. Nitekim Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinde gündeme gelen Türkiye'nin Müslüman kimliği, Avrupa'da Hıristiyanlığı temel kabul eden geniş bir kesimin ve yönetici elitinin tartışmaya açtığı en büyük problem olarak karşımızdadır.
Mütevelli heyet başkanı bulunduğum Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın Onursal Başkanı muhterem Fethullah Gülen, bütün bu mülahazalar ile, evrensel barış ve Türkiye'nin yarınları adına, kurulduğumuz ilk günden beri hem kendi içimizde, hem de farklı din mensupları arasındaki diyaloglara öncülük etti, insanımıza yeni ufuklar açtı. "Abant Toplantıları ile yobazlığın, kısır ideolojik çekişmelerin ve dayatmaların dünyasından çıkarak ilmin ve fikrin ışığında yol almaya başladık". Bu yürüyüşü yurtdışında Washington ve Brüksel toplantıları ile devam ettirdik. Kendimiz kalarak, milli ve manevi değerlerimizi savunarak ve herkesin konumuna saygı göstererek insanımız ve insanlık için doğru bir çizgide gittiğimize inanıyoruz.
Ne var ki, bu yolda tenkit amacını taşımayan, sadece düşmanlık ve kötülenmeyle izah edilebilecek kafa karıştırıcı faaliyetlere de şahit oluyoruz. İç bütünlüğümüze, özellikle dindar kitleleri birbirine düşürmeye, temiz vicdanları tereddütlere sevk etmeye yönelik bu faaliyetlerden, son günlerde vakfımıza gelen internet ortamındaki mektuplardan haberdar oluyoruz. Anadolu'da sistemli ve profesyonelce organize edilen, aşina seslerce hazırlanmış CD dağıtımı yapılmaktadır. Psikolojik harbi bilen, belge desteği temin edebilen ekiplerce yapılan çalışma; iç cepheyi sarsmaya, huzuru bozmaya yönelik bir bölücü faaliyet olarak giderek tırmanmaktadır. Dinin istismar edilerek kavga konusu yapılması, daha önce yaşanan acı olayları hatırlatan gerçek bölücülüktür.
Sevginin, diyaloğun ve hoşgörünün, insanlığın huzuru ve barışı için önemini bilen vakfımızın, bu faaliyetler karşısında duyarsız kalması beklenemez. Milletimiz şüphesiz sağduyulu davranacak ve kendisini sokağa dökmek isteyenlerin hevesini kursağında bırakacaktır. Ancak şu da bilinmelidir ki, elimize ulaşan bilgi ve belgelerle gerekirse hukuki yollara başvurmaktan çekinmeyeceğiz.
Kutlu Doğum Haftası'nı kutlamaya hazırlandığımız, insanlığın İftihar Tablosu Efendimiz'in (sas) mesajını yeniden bir daha bütün insanlığa duyurmaya çalıştığımız şu günlerde, bilinsin ki, sinemiz, en olmaz iftiraları atanları da kucaklayacak kadar engindir. Onursal Başkanımız muhterem Gülen'in dediği gibi, "Aç, herkese açabildiğin kadar sineni, ummanlar gibi olsun. İnançla geril ve insana sevgi duy, kalmasın el uzatmadığın bir tek mahzun gönül..." diyecek ve yolumuza devam edeceğiz.
- tarihinde hazırlandı.