Türkiye’nin Üç Koordinatı
İslâm Konferansı Örgütü (İKÖ) ile Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin ağırlıklı olarak dışişleri bakanlarının bir araya geldiği bu forum, 11 Eylül sonrası için medeniyetler arası diyalog adına atılmış çok olumlu bir adımdır. Bu foruma Türkiye'nin ev sahipliği yapıyor olması ise, 200'e yakın yabancı basın mensubunun da yardımıyla ülkemizin bu adımdaki rolünü ve önemini işaretlemesi bakımından tarihî bir değer ifade etmektedir.
Ancak unutmamalıyız ki, bu diyaloğun zeminini Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı başta olmak üzere sivil toplum kuruluşları hazırlamıştır. Hele vakfın Onursal Başkanı Sayın Fethullah Gülen'in cesaret isteyen ilk adımları, dinlerarası diyalog çalışmalarının psikolojik ve sosyal alt yapısını oluşturmuştur. Sayın Gülen, bu konuda adeta tabuları yıkmış, insanımız ve ülkemiz için yeni ufuklar açmış, diyalog ve hoşgörü rüzgârları, onun sabırlı, ısrarlı gayretleri sonucu esmiştir. Hatta diyebiliriz ki, İstanbul'daki medeniyetler buluşması bu rüzgârların aşıladığı meyvelerden birisidir.
11 Eylül sonrasında dünyamızın çok tehlikeli bir dönemece girdiğini söyleyenler çoğalmaktadır. Süper güç ABD'nin uluslararası siyasetini, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra etkileyen ikinci büyük olay, 11 Eylül terör saldırılarıdır.
Küreselleşme olgusunu, demokrasiden daha çok güvenlik endişelerinin etkileyeceği yeni bir dönemin ya da sürecin içerisindeyiz. Söz konusu olan güvenlik de, daha çok Amerika'nın, Batı'nın güvenliğidir.
İstanbul'daki Uyum ve Uygarlık forumu şüphesiz Türkiye'nin bu yeni süreçte oynayabileceği rolü de işaretliyor. Türkiye'nin bölgesel güç olmaktan çıkıp uluslararası bir güç haline gelmesi, ABD ve AB'nin telkin, tavsiye ve dayatmalarıyla değil, kendi iradesine ve alacağı tarihî kararlara bağlıdır.
2000'li yıllar Türkiye'nin geleceği için üç koordinat veriyor:
Millîlik, demokratlık ve Müslümanlık.
Millîlik, hem sosyal ve tarihî dokumuz için şart, hem de Türk dünyasındaki belirleyici rolümüz için şart. Medya dahil, eğitim dahil biz bütün müesseselerimizi, milletimize ve millet ruhumuza göre disipline etmek mecburiyetindeyiz. Millîlik; bizim hem kendimize, hem de Türk dünyasına bakan yüzümüzdür.
Demokratlık yeni insan haklarına riayet ve hukukun üstünlüğünü kabullenen ileri demokrasi talebimiz ise, hem çağın gerisine düşmemek için şart, hem de insanımıza yüksek bir refah düzeyi ve mutluluk yaşatmak için şart. Hesap verme sorumluluğu ve şeffaflık, devlet hayatımız için temel düstûrlar haline gelmeden Türkiye bir dünya devleti olamaz. Demokratlık; bizim hem kendimize, hem de Avrupa Birliği'ne, Batı dünyasına bakan yüzümüzdür.
Müslümanlık, bizim her şeyimizdir. Müslüman kimliği olmadan Türk olmaz. Zaten bin yıldan beri, Türk demek Müslüman demektir. Kim ki Müslüman kimliğimizi bu milletin yüreğinden almayı, hayatından çıkarmayı düşünür o bir bedbahttır. Hüsrana uğramaya mahkum bir zavallıdır. Müslümanlık bizim hem kendimize, hem de İslâm dünyasına bakan yüzümüzdür.
Türkiye; millîliğin, demokratlığın ve Müslümanlığın hakkını vererek, hiçbir komplekse kapılmayarak yoluna devam edebilir.
11 Eylül sonrasında Türkiye'nin İslâm dünyası için bir "model" olabileceği tezi bir hayal değildir. Ancak kastedilenin; bugünün, millîliği küçümseyen, demokrasiyi göstermelik hale getiren ve Müslümanlığından neredeyse utanan bir zihniyetin görmek istediği Türkiye olmadığını da bilmeliyiz.
Millîlik diyorsak, Türk dünyası ile münasebetlerdeki bu gevşeklik nedendir?
Demokratlık diyorsak, demokratikleşme yolundaki bu ayak sürüme nedendir?
Müslümanlık diyorsak, dindarları rencide eden uygulamalardaki ısrar nedendir?
Türk milleti, dinini doğru olarak öğrenmek ve yaşamak istiyor.
Türk milleti, millî değerlerini, millî duygu ve hasletlerini koruyarak hem Batı dünyasına, hem de İslâm dünyasına açılmak istiyor.
Uygarlık ve Uyum forumu, dileriz bu isteğimizin gerçekleşmesi yolunda önemli bir kilometre taşı olur.
- tarihinde hazırlandı.