Yiğitçe Tavırlar Unutulmamalı
Bu teveccüh, elbet o okullarda çalışan binlerce fedakar öğretmeni heyecanlandıracaktır. Kitapta yazıları yer alan aydınlarımızı da yürekten kutlamak gerekiyor. Milletimizin büyük çoğunluğu ile sahip çıktıkları bu okullara, kendilerine yakışan bir vefa ve kadirşinaslık ile destek vermiş oldular. Ben onları isim isim saymak istiyorum: Bülent Ecevit, Prof. Dr. Kemal Karpat, Prof. Dr. Mehmet Sağlam, Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof. Dr. Yılmaz Öztuna, Cengiz Aytmatov, Gündüz Aktan, Halit Refiğ, Nevzat Kösoğlu, Prof. Dr. Ümit Meriç, Prof. Dr. Eser Karakaş, Prof. Dr. Mehmet Altan, Prof. Dr. Niyazi Öktem, Prof. Dr. M. Ali Kılıçbay, Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan, Ali Bulaç, Şahin Alpay, Gülay Göktürk, Dr. M. Niyazi Özdemir, Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay, Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, Prof. Dr. Büşra Ersanlı, Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne, Prof. Dr. Naci Bostancı, Prof. Dr. Yasin Aktay, Prof. Dr. Ali Fuat Bilkan ve Dr. Faruk Tuncer.
Konunun önemi şurada: Türkiye'de millet, devlet, parlamento ve aydınlar çok az meselede bir araya gelebiliyor. Yurtdışındaki Türk okullarının böylesine güzel bir vasfı var. Meclis'imiz, cumhurbaşkanlarımız, başbakanlarımız, bakan ve milletvekillerimiz bu okullara hep sahip çıktılar, destek oldular. Geçen hafta, 'Alternatif Olma, Devlete Sızma' başlıklı yazımda birkaç hafta önce Sayın Fethullah Gülen'in bizzat dinlediğim sohbetinden tarihe not düşme adına bölümler almıştım. Sayın Gülen o sohbetinde bir vefa kahramanı olarak şunları da söyledi:
'Merhum Turgut Özal devletin zirvesindeki bir insan, belki yirmi yere mektup yazdı. Başbakanken bunu yaptığı gibi, cumhurbaşkanıyken de bunu yaptı. Devlet başkanlarına 'Ben bu işin kefiliyim.' dedi. Bu yiğitçe bir tavırdır.
'Sayın Süleyman Demirel'in bu konudaki mektupları belki kırk tanedir. Kırk tane devlet başkanına salahiyetle mektup yazıyor. Bazılarına imza atıyor, bizim arkadaşlarımıza diyor ki; 'Üstünü nasıl istiyorsanız öyle doldurun, götürün'. Bu yiğitçe bir tavırdır. Arkadan Sayın Bülent Ecevit geliyor. Kritik bir dönem. Şubat rüzgârlarının estiği bir dönemde geliyor bu insan. Kendisine üst üste brifingler veriliyor. Fakat o onurlu hareketleri karşısında saygı duyduğumuz tavrını bir daha sergiliyor ve kendisine anlatılan şeylerin pek çoğunu elinin tersiyle itip 'Ben bunlarla tatmin olmadım, doğru değil bunlar. Osmanlı döneminde bile yapılmayan şeyler yapılıyor.' diyor. Bu yiğitçe bir tavırdır.
'Tansu Hanım aynı şeyi yapıyor, Mesut Bey geliyor, aynı şeyi yapıyor. Arkadan gelenler aynı şeyi yapıyor. Yiğitçe tavırlardır bunlar.
'Kaldı ki, bir-iki defa soru önergesi verilmiştir, Meclis'te. Ve bunlar orada olumlu olarak cevaplandırılmıştır. Nerede? 'Hâkimiyet bilâ kayd u şart milletindir' sözünün temsil edildiği yerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde. Hem de 'hareketin beraatı' diyebileceğimiz şekilde; 'evet bu, Türk milletinin menfaati hesabınadır' denilerek. Dolayısıyla millete mal olmuş bir hareket gönüllüler tarafından temsil ediliyor. Allah'ın izniyle de sonsuza kadar temsil edilecektir. Falanın, filanın şöyle böyle demesi hiçbir şey ifade etmez. Güneş balçıkla sıvanmaz. 'Yurtdışındaki Türk okulları, kendini devletin yerine koyanların değil, aksine devletine destek olanların, devletin bıraktığı alanları sivil toplum kuruluşu olarak doldurmaya çalışanların himmet ve fedakarlığı ile yayılıyor. Dolayısıyla kimse bu çağın hadisesini karalamamalı, çamur atmamalıdır.
Prof. Dr. Kemal Karpat'ın yazısında yer alan ifadelerle bitireyim yazımı: 'Bu okulları daha yakından tanımak ve takdir etmek her Türk'ün vazifesidir.' Ben de ilave edeyim: Barış Köprüleri: Dünyaya Açılan Türk Okulları kitabı en az 500 bin satmalıdır. Üstelik kitap en güzel hediyedir.
- tarihinde hazırlandı.