Kemeraltı'nda Bir Cami

İzmir'in hayırsever işadamlarından Ali Rıza Güven, Mimar Kemalettin Caddesi'ndeki dükkanında telefonun başına oturup bir numarayı çevirdi. Telefon, Kestanepazarı Kur'ân Kursu'na özel bir hatla bağlıydı. Güven, telefonu açan şahsa hatır sordu. Bir problem olmadığını öğrendi ve ahizeyi yerine koydu. Kendisi, yarım asırdır faaliyette olan Kestanepazarı Kur'ân Kursu'nun fahri başkanıydı. Yıllar önce dükkanından talebeleri takip için kurduğu direkt telefon hattı bugün de çalışıyordu.

Kemeraltı, ticaretin kalbinin attığı, aynı zamanda buram buram tarih kokan bir merkez. Tarihî camileri ve çeşmeleri, dünden bugüne bir kültür köprüsü gibi uzanıyor. 1667 yılında inşa edilen Kestanepazarı Camii için Evliya Çelebi, "Eski iç liman kenarında olması sebebiyle minare güçlükle oturtulmuş" diye yazıyor. Cami, kare bir mekan üzerine büyük bir kubbeyle etrafında dört kubbeden oluşuyor. Son derece güzel olan mihrabın, Selçuk'taki İsa Bey Camii'nden getirtildiği söyleniyor.

Yarım asırdır Kestanepazarı Camii'nin adıyla anılan bir müessese var Kemeraltı'nda: Kestanepazarı Kur'ân Kursu. Tarihî caminin sinesindeki Kur'ân kursunda, imam hatip okulları ve ilahiyat fakültelerine tam 50 yıldır öğrenci yetiştiriliyor. Eğitim öğretimde başarılı olan öğrenciler, para alınmadan okutuluyor, burs veriliyor. Kursta yetişmiş binlerce mezun, çeşitli kuruluşlarda önemli görevler üstlenmiş. Büyük kısmı Diyanet teşkilatında müfettiş, müftü, vaiz, imam, müezzin ve idareci olarak görev yapıyor. Bazıları üniversitelerde, özellikle ilahiyat fakültelerinde öğretim üyesi. Kur'ân kursu, İmam Hatip ve İlahiyata Öğrenci Yetiştirme Derneği'nin çatısı altında faaliyetini sürdürüyor.

Derneğin Hikayesi

Kursun nüvesi, 1945 yılında Kestanepazarı Camii avlusundaki odalarda, merhum Hacı Salih Tanrıbuyruğu'nun 10 kadar öğrenciye Kur'ân öğretmeye başlamasıyla atılıyor. Günden güne sayısı artan öğrencilerin ihtiyaçları, 5 yıl kadar hayırsever vatandaşlarca karşılanıyor. 1949 yılında bir dernek çatısı altında Kur'ân hizmetini sürdürmek isteyen merhum yazar Hacı Raif Cilasun, Hacı Nuri Sevil ve Avukat Muhtar Türkekul, Kur'ân Öğrencilerini Koruma Derneği için vilayete başvuruyor. Tüzük 1950'de tasdik ediliyor. İmam hatip liselerinin açılmaya başlaması ve İzmir İmam Hatip Lisesi'nin faaliyete geçmesiyle derneğin adı, 1954'te İmam-Hatip ve İlahiyata Öğrenci Yetiştirme Derneği olarak değiştiriliyor.

Kur'ân kursunun yarım asra yaklaşan mazisinde pek çok hocaefendiler, öğrencilerin eğitim öğretimine katkıda bulunuyor. Bunlar arasında Yaşar Tunagür, Fethullah Gülen ve Celal Yıldırım gibi isimler de yer alıyor. Kestanepazarı, kısa sürede bütün Türkiye'ye adını duyuruyor. Ali Rıza Güven, Kestanepazarı Kur'ân Kursu'nun maddi-manevi direği. Uzun yıllar derneğin başkanlığını yapmış ve halen fahri başkan kabul ediliyor. Kuruluş yıllarından itibaren her gün derneğe gidiyor ve kursun ihtiyaçlarını görüyor. Bu titizlik, Fethullah Gülen'in Kestanepazarı'na vaiz ve müdür olarak tayin edilinceye kadar devam ediyor. Gülen, İzmir'e gelince dünyadaki evim dediği üç yerden biri olarak gösterdiği Kestanepazarı Camii'nin avlusundaki tahta kulübeciğe yerleşiyor.

Hacı Ali Rıza Güven, Hocaefendi'den sonra yurda kontrol maksadıyla hiç uğramıyor. "Neden?" diye soruyoruz. Şöyle cevaplıyor: "İlk günlerde yine kursa gittim. Hocaefendi, hep ayakta ve talebelerin başındaydı. Bir gün, 'Hocam artık burası bütünüyle size emanet. Benim gelmeme gerek kalmadı' dedim." "Hocaefendi İzmir'e geldiğinde, kendisi hakkında tam bir malumatımız yoktu" diyen Güven, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Fakat kendisine sahip çıktık. 26 yaşlarındaydı o zamanlar. 24 saat derneğin başındaydı. Ayrı bir ev yerine kulübede, öğrencilerin yanında kalmayı yeğledi. Bizim eve de gelip gidiyordu arada sırada. İşyerinden paralel telefon var derneğe. Hocaefendi mağazaya gelip gidiyordu. Ben de kendisini ziyarete gidiyordum. Bana ikindi çayı demler, sohbet ederdik. Hocaefendi'nin hiçbir siyasi düşüncesi ve hiçbir partiye sempatisi yoktu. Talebeleri sabah kaldırır, akşam yatıncaya kadar onlarla ilgilenirdi."

Ali Rıza Güven, hastalandığı ve tedavi gördüğü sırada Fethullah Gülen'in kendisine ABD'den mektup gönderdiğini söylerken gözyaşlarına hakim olamıyor; "Hocaefendi, dostların arasında bulunmayı çok arzuladığını yazmış mektubunda" diyor.

1970 muhtırasından sonra Hocaefendi'yi Edremit'e üzüntü ile uğurladıklarını anlatan Ali Rıza Güven, Gülen'in tahta kulübeciğinden de bahsediyor: "Kendisinin kaldığı kulübe, daha önce de vardı. Kulübede dostane bir ortamda sohbet ederdi. Daha önce bu kulübede kalan yoktu. Baraka iki bölmeydi. Barakada kütüphanesi vardı. Bir odası çok küçüktü."

Gülen'in Titizliği

Kestanepazarı Kur'ân Kursu'na tayin edilen Fethullah Gülen, genç yaşına rağmen kısa sürede öğrencilerin, öğretmenlerin ve dernek yöneticilerinin güvenini kazanır. "Talebenin hakkı olan bir müesseseden, bir başkasının ne surette olursa olsun istifadesi doğru değildir" diyen Gülen, kullandığı suyun parasını dahi verir. Yurda gelen yiyeceklerden yemez. Bazen sabahlara kadar talebenin başında bekleyen Gülen, "Küçük Dünyam" adlı kitabında o günleri şöyle anlatıyor:

"İlk müşahademe göre devamlı olarak talebenin başında bulunmamda zaruret olduğu kanaatına vardım. 24 saat hiç uyumamam icap ediyordu. Talebenin umumi durumu bunu gerektiriyordu. Devamlı riyazattan, bünyem iyice zayıf düşmüştü. Buna rağmen bir iki saat uyku ile yetiniyordum. Bazen sabaha kadar beklediğim ve hiç uyumadığım olurdu. Geceleri birkaç defa banyoları, tuvaletleri ve yatakhaneleri dolaşır, talebeyi kontrol ederdim. Bir taraftan talebe ile yakından ilgileniyor, diğer taraftan da gördüğüm gayri nizami durumları düzeltmeye çalışıyordum." Aynı camide vaazlar da veren Gülen Hocaefendi, 5 sene görev yaptığı Kestanepazarı yıllarını unutamadığını söylüyor: "Son arzum, Kestanepazarı'nın bir yerinde gömülmek ve kabrimden talebelerin gürültüsünü dinlemekti. Evet, dünyada bütün arzu ve isteğim buydu. Unutamıyordum o günleri ve tahta kulübemi. Unutacağa da benzemiyordum. Nasıl unutabilirdim ki? Ben bu kulübeyle adeta ruhumun en mahrem sırlarını paylaşmıştım. Hele gözümün önünde tüllenen talebelerim. Onları son gördüğümde nasıl da mahzunlaşmış ve adeta o masum bakışlarıyla bana, 'Bizi kime bırakıyorsun?' diye yalvarmışlardı. Ah keşke hiçbirini bırakmadan, hepsini yanıma alabilseydim fakat o zaman bu mümkün değildi."

50 yıl önce üç buçuk odada nüvesi atılan Kestanepazarı Kur'ân Kursu, bugün de faaliyetine devam ediyor. Artan öğrenci sayısı karşısında yapılan ilaveler de yeterli olmayınca, Hatay Basın Sitesi'nde 34 dönüm arazi üzerine yurt ve okullar inşa edilerek faaliyet alanı genişletilmiş. Yatılı öğrenci kontenjanı 353'e ulaşmış. Kursun ve derneğin merkezi ise halen Kestanepazarı Camii'nin avlusunda. Sembolik de olsa sayısı 10'u bulan öğrenci burada eğitime devam ediyor. Gözler, Fethullah Gülen'in 5 yıl evi olarak kullandığı tahta kulübeciği arıyor ancak kulübe, bir tadilatta yıkıldığı için hatıralarda yaşıyor.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.