Hasret, Hicret, Gurbet
Hayatın gâyesini anlatan bir ses duyduk bir gün. Gönüllerimiz bu sesle ızdırabı heceledi. Avarelik ikliminde bir o yana, bir bu yana vurduğumuz başlarımız; bitip tükenmeyen fırtınalarla yorgun yaralı kalplerimiz ilk olarak hüznün yüzüne bu sesle baktı. Hayat koridorlarında âmâ adımlarla ufku görmeden yürümeye çalışırken, girdiğimiz sokakların çıkar sokaklar olmadığını ilk o sesle fark ettik. Oyuna dalmış çocuklar gibiydik. Toza toprağa bulanmış kalbimizi; kekeme itiraflarla, yere dönük yüzümüzle, bükük boynumuzla yıkadıkça yaralar beliriyordu. Ele alınır tarafı kalmamıştı sinelerimizin... İnsanlığa saygı ve sevgiyi, derinlere kök salan bir çınar olmayı, yaşatmak için yaşamayı, başkalarının derdiyle dertlenmeyi, kalbimizdeki yaralara sürdüğümüz merhemi başkalarıyla paylaşmayı hep o sesten öğrendik.
Zifiri gecelerde başlarımızı avuçlarımızın içine alıp sıktık ve dizlerimizle birleştirdik. Küçülmeliydik; çünkü küçük ve büyüğün ne olduğunu öğrenmiştik. Karanlık içinde belirsiz bir düşmanla boğuşur gibi yumruklarımızı dizlerimize vurduk; çok dertliydik. Şikâyetimiz nefsimizdendi; kendimizi sanık sandalyesinde hayal etmeyi yine o sesin sahibinden öğrendik. Bütün suç bizdeydi. Biz hâl ve tavırlarımızla engel olmasak belki de nice insan; imanın lezzetini tadacak, yorulurken tazelenmenin ne olduğunu bilecekti.
Belki çoğumuz ilk defa o sesle düştük peşine Ebu Bekir'in (ra); ilk defa Erkam'ın (ra) evine o sesle girdik. Nesibe annemizle o ses sayesinde kucaklaştık, dertleştik. İffet âbidesinin eteklerine yapıştık. Kimi zaman 'Taleal Bedru aleyna'ya sesimizi kattık. Kimi zaman 'Kerreten kekerrete Huneyn' nidasına muhatap olduk. Bizi Hicret'e katan da, Mekke'nin Fethi'ne götüren de o sesti. Gökteki yıldızlara doğru attığımız her adım, karanlıklardan kurtuluşumuza vesile oldu. Şimdi gökteki yıldızlara bedel yerdeki yıldızları izliyoruz. Bazı yıldızlara on beş asır uzaktayız, bazılarıyla aynı asırda yaşıyoruz. Bazılarıyla aramızda zaman; bazılarıyla derin bir okyanus var. Bir hurma kütüğünün birkaç gün dayanamadığı hasreti, bizler suyun ötesine dua göndererek dindirmeye çalışıyoruz. Çünkü biz; hasreti de, gurbeti de gözleri fecr olandan; hayallerini adımlarına basamak yapandan; o sesin sahibinden öğrendik.
- tarihinde hazırlandı.