İrticaî Okullar

28 Şubat süreci tüm hızıyla devam ediyor. İmam Hatip Liseleri ve Kur'an Kursları'nın kapılarına kilit vurulduktan sonra sıranın bazı özel okullara geldiği anlaşılıyor. "İrticaî okullar" olarak şimdi hedefe Fethullah Gülen cemaatine, Muradiye Vakfı'na ve diğer bazı vakıf ve şirketlere ait olan okullar yerleştirilmiş bulunuyor. Bu da başarılırsa hedefe ne konur onu şimdiden kestirmek zor.

Türkiye'deki özel okullar belli bir yönetmeliği göre açılır. Bu yönetmelikte yer alan standartlar öyle kolay gerçekleştirilecek cinsten değildir. Milli Eğitim Bakanlığı kendisi okul açarken çoğu kere bir müdür bir mühürle okul açar ama, bir şahıs veya şirket okul açmak isterse yönetmelikte yer alan hususların en ince ayrıntıya kadar gerçekleştirilmesini ister. Bunlar da yetmez ayrıca yönetmeliklerde yer almasa da bu okulların dinî hassasiyeti olan kesimlere, tarikat ve cemaatlara ait olmaması aranır.

Tarikat ve cemaat dediysem, bundan anlaşılması gereken İslam tarikatları ve cemaatleridir. Türkiye'de Hristiyan cemaatlere mensup okulların olduğu ve bunların çoğu kere bir Hristiyan azizinin ismini (Saint Joseph, Saint Benoit...) taşıdığı bilinmektedir. Bunların dışında gayrimüslim azınlıkların okullarının olduğu da bilinen bir gerçek. Hatta bazı gruplar eski mensubiyetlerini yaşatmak için de bir çatı altında birleşip okul açabiliyorlar. Şimdilerde Patrikhane'nin Heybeliada'daki ruhban okulunun açılmasına bir formül arandığı da biliniyor. Bir kısmı beynelmilel antlaşmaların, taahhütlerin güvencesi altında olan bu okullardan kimsenin bir rahatsızlığı yok. Rahatsızlık sadece İslamî hassasiyeti olan kimselerin açtıkları okullardan. Bu açıkça ülke insanının önemli bir kesimine yönelik bir ayırımcılık.

Türkiye'de devletin birçok alanda olduğu gibi okulculuk alanında da kötü bir sınav verdiği bir gerçek. Bu bürokrasi anlayışı, bu merkeziyetçi yapı ve ücret politikasıyla devlet patronajındaki eğitimden daha iyi bir sonuç alınması bize pek mümkün görünmüyor. Bu alanda köklü bir yapı değişikliğine ihtiyaç var. Belki devlet okullarının mahalli yönetimlere terk edilmesi, böylece yerinden yönetimin ve mahalli rekabetin yararlarından faydalanılması bir çözüm olabilir. Çok kârlı bir alan olmadığından ister istemez vakıf, dernek gibi kâr amacını ön plana almayan gruplar bu alana yöneliyorlar. Olması gereken de bu. Akılcılık bu yönelişin teşvik edilmesini gerektiriyor. Keşke birçok grup ve vakıf bu alanda ciddi bir hizmet yarışı içine girse de bir taraftan eğitim ve öğretimin kalitesi yükselirken diğer taraftan bu okulların ücretleri orta sınıfın karşılayabileceği seviyeye düşse. Amerika Birleşik Devletleri'nde kaliteli üniversitelerin hemen tamamı devlete değil muhtelif vakıf ve gruplara ait olanlar.

Aslında bazı vakıf ve cemaatların eğitim alanına yönelmesi Türkiye'nin bir şansıdır. Gelirlerinin önemli bir kısmını ülke gençliğinin istifadesine sunan bu insanların bu alana yönelmeleri yakın gelecekte mutlaka çok müspet sonuçlar doğuracaktır. Şimdiye kadar bu insanlar hep cami yapmakla, Kur'an Kursu açmakla suçlanır, okul açmaları istenirdi. Şimdi bu alan yöneldiler, önleri kesilmek, şevkleri kırılmak isteniyor. Ben bununla nereye ulaşılmak istendiğini anlayabilmiş değilim. İrtica paranoyası Türkiye'ye çok pahalıya mal olmaya başladı.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.