Islak Bakla Yazısı
Aslında başlığı 'Bir aydın sapması olarak inançsızlık' koyacaktım; ama her şeyi nev-i şahsına münhasır olan ülkemizin, inançsızları, az inançlıları, ateistleri, ortaya karışıkları da bir enteresan oldukları için alınıyorlar. Mesela her fırsatta ateist olduğunu beyan eden, bununla gurur duyan ve inanç ile amansız bir kavgaya girişen bir ateiste, 'İslam dinine göre ateistler cehenneme gidecek' dediğinde fena halde bozuluyorlar. Bu konuyu daha fazla deşip yeni alınganlıklara mahal vermek istemiyorum.
Bugünkü konumuz birçok fikrini beğendiğim, okumadan edemediğim değerli yazar Yalçın Doğan'ın bir yazısı. Sevgili Doğan'ı inanç ya da başka bir konuda herhangi bir sınıflandırmaya tabi tutmaya ne gönlüm ne de vicdanım elvermediği için yazdıklarından yola çıkarak, birtakım sonuçlar elde etmeyi deneyeceğiz. Şöyle diyor Yalçın Doğan 'Milli sorun: Hakan!' başlıklı yazısında (22 Mart 2005-Hürriyet): "Maça çıkarken, soyunma odalarında namaz kılanlar... Kampta kendi odasına ayakkabı ile kimseyi içeriye almayanlar... Maç başlamadan önce yapılan törende, yüzünü kıbleye dönenler... Cep telefonlarına cami resmi koyanlar..." Buradan şunu anlıyoruz; bir futbolcu namaz kılamaz (Soyunma odasında onu namaz kılmaya mahkum edenleri, baskı altında tutanları ayrıca tartışmak lazım. Bir futbolcu saha içinde ya da başka bir yerde ibadetini yapsa, aleni yapıyor, şov yapıyor, diye aşağılanır, gizlice soyunma odasında kılsa, Yalçın Bey gibilerin bu tür suçlamalarına muhatap olur!), yüzünü kendisinin kutsal olarak gördüğü tarafa çeviremez, cep telefonuna cami ya da başka bir şey resmi koyamaz. İsterseniz tersten okuyalım. Diyelim ki bu futbolcu Hindu ve ona göre inek kutsal, ya da Mecusi... İnek resmini cep telefonuna duvar kağıdı yapamaz, ya da ateşi! Öyle mi?
Öyle bir ilginç ülke ki bu ülke, bir futbolcunun cep telefonuna hangi resmi koyacağını bile bir zümre belirliyor ve futbolcu cep telefonundaki resimlere göre kadroya alınıyor, oynatılıyor!
Yalçın Bey'in yazısında bilinen; ama gizlenmeye çalışılan, seslendirilmeyen bir gerçeği öğreniyoruz. Bir çeşit suçüstü durumu var yani. Okuyoruz: "Hakan, Milli Takım'a neden çağrılmıyor?.. Futbol yönetiminin en üst düzey yöneticilerinden biri, geçenlerde dar bir sohbette şunu söylüyor: 'Fethullahçı olduğu için çağırmadık!.. Elbette, herkes istediği inanca sahip olabilir, ama kendi inancı doğrultusunda, Milli Takım'da kamplaşmalara yol açmak, gruplaşmaya çalışmak, futbolla ilgisi olmayan, tatsız bir olay. Takımın ahengini bozuyor." Ağızdan çıkan baklanın ebadını görüyor musunuz?
Demek ki taktikle, teknikle ilgisi yok. Yani bir kısım paranoyakların iddia ettiği gibi, Hakan'ın futbolcu yönü değil, inanç yönü onu 'kadro dışı' bıraktırıyor. Yani onun kadroya girmesi gerektiğine inananların değil, çıkaranların ideolojik tavırları var. Kaldı ki, her kim ise bu 'üst düzey yetkili' hem yanılıyor, hem yalan söylüyor! Onun iddiasının aksine Hakan top oynadığı dönemlerde kamplaşma, başarısızlık değil, aksine bütünleşme ve başarı var. Kulüp bazında UEFA, milli bazda dünya üçüncülüğü var. Hakan'ın kadroda olmadığı dönem ise ortada.
Yalçın Bey, Hakan'ın Milli Takım'a çağrılmayışını haklı gösterecek marazi ideolojik gerekçelerine devam ederek, 'iyi olmuş' sonucu çıkarılacak noktaya getirip yazıyı bitiriyor: "Futbol yeteneği hariç, Hakan iyi ki, Milli Takım'a çağrılmıyor!.. Çünkü, futbol böyle bir bağlantıyı asla kaldırmıyor!." İşte sakatlık da burada başlıyor. Bir futbolcuya 'iyi futbolcu; ama inançlı' denilerek top oynatılmıyor. Bizim de iddiamız olan gerçek bu!
Kierkegaard, 'Tanrı ile araya mesafe koyarsanız, orayı başka şeyler doldurur.' diyor. Ülkemizde sakat bir laiklik anlayışı, alıngan bir inançsızlık dolduruyor bu mesafeyi. Oysa artık Afrika ülkelerinde, komünist bloklarda bile insanların inançlarına ilişilmiyor. Üstelik insanların çoğuna göre marjinal olan inançlara sahip olunulsa bile. Futbolcu Budist olabilir, ateist olabilir, Hindu ya da ne bileyim putperest olabilir. İnsanların yaptıkları işi inançlarına göre değerlendiremezsiniz.
Şu komediye bakar mısınız, bir futbolcunun sarhoş, ayyaş, uyuşturucu kullanıcısı, berduş, ne bileyim daha marjinal hatta eşcinsel filan olmasından bile daha tehlikeli görülüyor inançlı olunuşu.
Dolayısıyla son derece ikiyüzlü ve dengesiz bir ideolojik mekanizmanın hüküm sürdüğü ülkede başarılar sürekli olmuyor, olmayacak. Bu çarpık inanç ya da inançsızlığın kurbanıdır sadece Hakan. Ne ilk ne de son olan!
- tarihinde hazırlandı.