Okullara Yeni Görevler
Modernitenin yoğurduğu zevk ve tüketim toplumunda problemler iki mühim alanda yoğunlaşıyor: Değerlerin ve dilin yozlaşması. Zamanla kendini her alanda hissettiren yeni gelişmeler ailenin yanında okullara da ciddiyetle ele alınması gereken görev ve sorumluluklar yüklüyor. Gençlerin derin bir ahlakî çöküntü yaşadıkları malum. Kendi egosundan ve nefsi arzularından başka doğru tanımıyor. Okullarda şimdiye kadar verilen eğitimin sonucunda gençler daha da bencilleşirken, cinsellik de atbaşı gidiyor. Daha küçük yaşlarda çocuklar cinselliğini aşırı derecede vurguluyor. Cinsel eğitimin ilkokula kadar inmesinin, ergenlere korunma yöntemlerinin bütün çıplaklığıyla anlatılmasının işi nereye sürüklediğini hep birlikte göreceğiz. Tablo, Batı toplumlarındaki insan tabiatına aykırı, çarpık felsefi düşüncelerin açık bir tezahürünü yansıtıyor. Ergenlik çağına giren kızlar korunmak zorunda, aksi halde kontrol dışı gelişmeleri kimsenin kestirmesi mümkün değil. Kimbilir belki de okulların yanına bir de kreş açma zorunluluğu doğacak. Hem zaten nüfus geriliyor, çocuk doğsun da nasıl doğarsa doğsun! Nasıl olsa gençler ardan hayadan yoksun...
Şimdi Federal Aile Bakanı Ursula von der Leyen kiliselerle işbirliği yaparak "değerlere bağlı eğitim" sloganıyla ittifak kurmaya çalışıyor. Burada hangi değerler sisteminin hangi ölçülerle nerede oluşturulacağı ise merak konusu.
İkinci problem alanı da dil meselesi. Almanya'nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde dört yaşındaki 180 bin çocuğa Almanca dil testi uygulandı. Testin sonucuna göre çocukların beşte biri dil yetersizliğinden, anaokullarında kursa tabi tutulacak. Eyalet, çocuk başına yılda 340 Euro vermek üzere toplam 17 milyon Euro ödenek ayırdı. Kurslar şehirlerdeki Gençlik Dairesi tarafından organize edilerek çocukların ilkokula kadar yeterli dil seviyesine ulaştırılması hedefleniyor.
Bunca imkana rağmen çocuklara dil öğretilememesinin sebebi ortada. Aile müessesesi çözülmüş vaziyette. Çocuklar küçücük yaşlarda adeta TV'ye esir. Aile içi iletişim kopma noktasında. Maddeci dünya görüşü ve aşırı sekülerleşme, değerlerin ve dil öğreniminin önündeki en büyük engel. Bu gelişmeler bir kez daha gösterdi ki, yakın zamanda insanla ilgili bakış açıları değişmedikçe, problemler de artarak devam edecek. Peki bu bakış açıları olumlu yönde hangi etkin zeminde değişecek? Elbette aile ve okullarda.
Öyleyse söz konusu gelişmelerin tam ortasında bulunan Müslümanlara da büyük sorumluluklar düşmekte. Aslında Müslüman olarak bizler içinde yaşadığımız topluma göre daha şanslıyız. Hem dünyamızı hem de ahiretimizi mamur edecek mükemmel değerler sistemine sahibiz. Sağlam kaynaklarımız ve tarihten miras köklü bir aile yapımız var. Çocuklarımız hem Türkçe hem de içinde yaşadığı toplumun dilini konuşuyor, yani aynı anda iki dil kullanıyor. Bu, büyük bir avantaj.
Diğer yandan bilhassa son yıllarda Türk müteşebbisler tarafından açılan okullar da Alman eğitim sistemine büyük bir açılım ve katkı sağlayacaktır. Kanaatimce bu okullar, konseptlerinin temeli 'değerler ve dil' gibi iki önemli damara oturtulduğu takdirde, rahatlıkla geleceğin ideal okulları haline gelecektir. Çünkü sahip olduğumuz evrensel değerlere bütün toplumun ihtiyacı var. İnsanlar arası ilişkilerden, sosyal hayattaki birlikteliğe, adab-ı muaşeretten, nefsi arzuları gemleyen, insanı insan yapan, insanın kendisiyle, tabiatla ve Yaratıcısıyla barışık hale getiren değerlere herkesin ihtiyacı var. Ve insana bütüncül yaklaşan, hiçbir yönünü ihmal etmeyen mükemmel kaynaklara ve tarihi birikime sahibiz. Bunlar en güzel pedagojik konseptlerle pratiğe döküldüğünde, Alman eğitim sistemine ab-ı hayat olacağına inancım tam. Dolayısıyla Türk müteşebbislerin inisiyatifiyle açılan bu okulların her yönüyle desteklenip, daha da geliştirilerek kısa sürede vaat ettiği hedefe yürümesi hayati önem arz ediyor.
- tarihinde hazırlandı.