Sevgi Diliyle Yapılan Türkçe Olimpiyatları
Bir milletin sosyal hayatında yeni açılımlara sebep olan hareketler ve dönemler vardır. Bunların neticelerini hareketin gerçekleşmeye başladığı dönemin içinde bütün boyutlarıyla idrak etmek ve adlandırmak zor olabilir. Aradan uzunca bir zaman geçtikten sonra ancak o hareketlerin neticeleri ana hatlarıyla görülebilir.
Türk okulları, ilk defa 90'lı yılların başında Kafkaslar, Orta Asya ve kısmen de Balkanlarda eğitim faaliyetlerine başladı. Bu okullar, Türk insanının Cumhuriyet döneminde dışa açılmasının ilk adımıdır.
Kendi değerlerine bağlılık içinde, ulaştıkları yerlerin güzelliklerini de paylaşmaya hazır, kucaklayıcı bir hareketti bu. Kara sevdalı gönüllülerin hareketiydi...
Bir açıdan, Anadolu'da yeşeren tohumları dış dünyada ilk defa Türkî coğrafyalara atan bu "örnekleri kendinden hareket", giderek genişledi. Beş kıtada söylenilen bir türkü oldu. Bünyesine 'her renk'ten, her ırktan insanları katan ve bütün insanlığı farklılıklarıyla kucaklayan koroydu bu; bir barış ve kardeşlik korosu...
En son, yüz ülkeden öğrencilerin gelip katıldığı Uluslararası Türkçe Olimpiyatları ile on beş senede bu hareketin nereden nereye ulaştığını görmek öyle çok zor değil. On beş yıl içinde dünyaya açılıp en ücra yerlerdeki insanların gündemine Türkiye'yi ve Türkçeyi sokan bu ışıktan hareket, Türk insanının ufkunu genişletmiş ve genişletmeye devam da edecektir.
Sadece Türkiye adına bir açılım değildir bu. Ulaştığı ülkelerin geleceği adına da bir açılımdır. Nesilleri birbiriyle kaynaştırarak dünya barışını gerçekleştirme yolunda bir adımdır bu.
Dünya çapındaki bu harekete omuz veren "isimsiz kahramanlar", dünyada sevgi ve hoşgörü ile yaşamanın mümkün olduğunun altını çizerken, kendi değerlerine ve tarihî mirasına sırtını dönmeden de "aydın" olunabileceğinin, insanlığı sunmanın ve önce insan olduğumuzu hatırlamanın misallerini ortaya koymaktadır.
Moldova – Türk Koleji'nden mezun olmuş, şimdi de kendi çocuğunu mezun olduğu okula gönderen bir baba, bu okullarda çalışan eğitimcilerin model insan olma özelliğini şöyle ifade ediyor: "Ben Moldova-Türk Koleji'ne giderken, annem babam her gün bana telkinlerde bulunuyor ve öğretmenlerimden sadece öğrettikleri dersleri öğrenmemi, onun dışında onlardan hiçbir şey almamamı ve onlara elimden gelen zorluğu göstermemi istiyorlardı. Ben de öyle yapıyordum. Yıllarca bu böyle devam etti; fakat öğretmenlerim benim bütün hırçınlığıma ve düşmanlığıma rağmen sabrediyor, bana karşı kin ve nefret duymuyorlardı. Kin, nefret duymak şöyle dursun, seslerini dahi çıkarmıyor, hatta kaşlarını bile çatmıyorlardı. Şimdi ben büyüdüm ve çocuğumu mezun olduğum bu koleje gönderiyorum. Her gün çocuğuma diyorum ki, "Git onların her dediklerini yap, her şeylerini al! Zira yıllardır tecrübe ettim ki, bu insanlar, anne-babamın bana anlattıkları gibi değillermiş."
5. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları'na Kazakistan'dan katılan Mervet Ongarbayva'nın[1] dile getirdiği duygular, bu okullardaki eğitimi ve eğitimcileri ne güzel tasvir etmektedir: "Benim idealimdeki insanlar Jennifer Lopez, David Beckham, Cristina Aguilera değil. Benim idealimdeki insanlar, bu öğretmenlerdir. Gözlerimize aydınlık, aklımıza ışık, vicdanımıza ses veren, sevgi ve merhamet dolu kalbe sahip bu öğretmenler." Afganistan'dan gelen İlyas Ahmet Nasrat da Mervet ile yakın duygu ve düşüncelere sahip: "Ben, Afgan-Türk okulları sayesinde sevgiyle beslendim. Ama bizim ülkemizde savaş, karamsarlık ve nefretten başkasını bilmeyen birçok insan var. Ben ise onlara en iyi şekilde örnek olmak istiyorum. Onlara savaş yerine barışı, karamsarlık yerine iyimserliği ve nefret yerine sevgiyi anlatmak istiyorum. Bunun için de ben öğretmen olmak istiyorum."
Kültür ve medeniyetimizi beş kıtaya taşırken gittikleri her yerde model insan olan bu eğitimciler, dünya barışının temellerini de sağlam bir şekilde atıyorlar aynı zamanda. Olimpiyatlarda yüz ülkeden katılan 550 öğrencinin oluşturduğu kardeşlik ve barış tablosu da, atılan temellerin müşahhas bir meyvesi. Beşinci Uluslararası Türkçe Olimpiyatları için Kırgızistan'dan gelen Gülniza Eşaliyeva'yı dinleyince dünya barışı yolunda epey yol alınmış olduğunu anladım: "Ben, çocukluğumda uzaya gidip oradaki insanlarla tanışmayı, onlarla dost olmayı hayal ederdim. Ama şimdi sadece dünyadaki insanlarla tanışıp onlarla dost olmayı hayal ediyorum. Benim en büyük hedefim, bütün dünyadaki insanları dostluğa ve barışa çağırmaktır. Önceleri bunun gerçekleşmesinin imkânsız olduğunu düşünürdüm. Ama buraya gelip bütün dünyanın çocuklarının bir arada dostluk içinde kaynaştığını görünce hedefimin gerçekleşebileceğine inanmaya başladım. Ben de bu hedefe ulaşmak için zorluklara katlanacağım ve bir gün bu hedefe ulaşılacaktır. Bütün dünyayı dostluğa ve barışa çağıracağım. Benimle aynı hedefi paylaşanlarla birlikte dünyaya sevgi, dostluk ve barış tohumları saçacağım. Gerçekten de sizler bu olimpiyatı düzenlemeseydiniz ben dostluğun, sevginin ve barışın bu kadar önemli olduğunu anlamazdım. Olimpiyatın barış ve dostluk olduğunu öğrenmezdim. Sizlere bana bütün bunları öğrettiğiniz için teşekkürler. Sadece bana değil, bütün dünyaya öğrettiniz. Bütün dünyayı dostluğa çağırdınız."
Gülniza'nın söylediklerinin yanı sıra, Beşinci Uluslararası Türkçe Olimpiyatları'nda sevgi dili Türkçe ile yarışmak için dünyanın değişik ülkelerinden gelen öğrencilerin oluşturduğu renk armonisini Kızılcahamam'da seyrettikçe dünya barışına ve dostluğa doğru adımlar atıldığını, bu barışa katkıda bulunan öğrencilerin birbirleriyle Türkçe anlaştıklarını ve aralarında sıkı dostluk bağları oluşturduklarını yakından gözlemledim ve Gülniza'nın da dediği gibi bunun bir hayâl olmadığını gördüm. Aynı masada oturan iki öğrenci ile tanışmak için yanlarına vardım. Biri Iraklı Abdurrahman, diğeri Moritanyalı Ahmet idi. Tablo gözlerimi yaşarttı. Bu, sayısız güzellikten sadece biriydi.
Olimpiyatın ruhunda kazanmak vardır. Bunu gerçekleştirmek isteyenler arasında da kıyasıya bir yarış olur. Bir dil için yapılan ve bu manada bir benzeri olmayan Türkçe olimpiyatlarında öğrenciler arasında öyle kıyasıya bir yarış havası yoktu. Herkes yaşadığı bu güzel atmosferin tadını çıkarmaya çalışırken, bir taraftan da yarışıyordu. Yarışmacıların asıl maksadı bir dostluk ve kardeşlik havası oluşturmaktı sanki. Türkçe siyahıyla, beyazıyla, sarısıyla değişik renk ve kültürlerden gelen bu yarışmacıları ortak bir noktada, sevgi ve barışta birleştirmiş, ortaya renklerin kardeşliğini çıkarmıştı.
Türkçe ile değişik dallarda yarışılan bu olimpiyatta, öğrenciler geldikleri ülkelerin tanıtımını da yapmaktadır. Çoğu insanın bilmediği ve adını dahi duymadığı Gine, Mali, Nijer, Papua Yeni Gine, Burkine Faso gibi ülkeler, Amerika, Almanya, Japonya gibi tanınmış ülkelerin yanında yer alarak adlarını Türk insanına ve dünyanın değişik ülkelerine duyurma imkânına kavuşmaktadır.
Dünya barışına ve dostluğa bu büyük katkıyı sağlayan eğitimci aydınlarımız, Türk insanının büyük çoğunluğunu bu hareketin içine çekmiş, onları derin bir uykudan uyandırmış, yatırımı dükkân açmakla sınırlı olan Anadolu müteşebbisini dünyanın dört bir yanında iş yapan işadamları konumuna getirmiştir. Bu toprağın aydını olan bu eğitimciler, Anadolu insanının ufkuna gerilmiş kalın ve kara perdeyi sıyırmakla bütün dünyada Türk insanının önünü açmıştır.
Türk okullarıyla başlayan bu açılım, toplumun geniş bir kesimini içine alarak büyümeye devam etmektedir. Bu büyümenin semerelerini görmek, dünya barışının gölgesinde huzur içinde yaşamak için çok fazla zamana gerek kalmayacağını, bunun önümüzdeki yıllarda gerçekleşebileceğini düşünüyorum. Bu süreçte eğitimin dünya barışı ve kardeşliğinde ne kadar önemli bir unsur olduğunu da görmüş olacağız. "Önden Giden Atlılar"ın her biri aynı zamanda bir eğitim kahramanı olarak dünya tarihindeki yerini alacaktır.
[1] Öğrencilerin görüşleri 5. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları kapsamında yapılan İleri Seviye Türkçe yarışmasında yazdıkları kompozisyonlardan alınmıştır.
- tarihinde hazırlandı.