Suçu, Tek Kişi, Silahsız ve Yerli Olmak!
Gerçekte demokratik ve adaletin olduğu toplumlarda ancak "komik" olarak nitelendirilebilecek bir iddianame ile cezalandırmaya çalıştıkları zatın icraatlarına da pek bir diyecekleri yok!
Onu tek kişilik ve fakat "silahsız ordu" olarak niteliyorlar. Hem tek kişi, hem silahsız, hem de tamamen yerli. Aslında bütün problem onun tamamen yerli olmasında!
Bugün ona suç olarak atfedilen her türlü icraatı yapmak isteyip de, hem de arkasında büsbütün bir devlet desteği ile daha ilk adımda yolda kalanlar çok olmuştur. Hatta onun çabalarını kırmak için derinliklerde teçhiz edilen bazı kişi ve kurumlar aynı şeyleri yapmak için sahneye bile çıkarıldılar. Keşke yapabilselerdi. Ama insanlar öyle emir-komuta ile sermayelerini, zamanlarını, hayatlarını vakfedecekleri kişide herkesin mutabakatla kabul edebileceği bir kısım vasıflar arıyorlar. Yolsuzun, uğursuzun, niyeti bozukların arkasından kim gider ki!
Kaldı ki, arkadaşlarına yaptığı tavsiyelerin arkadaşları tarafından bir tür "emir" olarak algılanıp harfiyyen yerine getirilirken ülkemizin içeride ve dışarıda itibarına hiçbir şekilde halel getirmemek için azami çaba sarf edildiğini yakinen biliyorum. Hatta bazı dış ülkelerde Türkiye'nin o ülkelerle olan ilişkileri yüzünden bazı müesseseler zarar görmüştür, Özbekistan örneğinde olduğu gibi. Bunun yanında bazı yerlerde Dışişleri'nin çok değerli diplomatlarının sahip çıkması ve desteklemesi ile memleket ve millet hesabına çok iyi neticeler de alınmıştır.
Ermenistan'a okul açılabilir mi diye düşünüldüğünde, profesyonel olmayan bazı kanallar vasıtası ile hükümetin, Dışişleri'nin, hatta Genelkurmay Başkanlığı'nın görüşlerine başvurulmaya çalışılmış, ulaşılabilen en yüksek devlet zevatının görüşleri doğrultusunda hareket edilmiştir. Ermenistan örneğinde bırakın Türkiye'yi, Azerbaycan'ın bile hassasiyetleri gözetilmiştir.
Aslında tamamen yerli sermaye, tamamen yerli insan gücü ve fakat tamamen küresel sonuçlar elde eden bu insan dindar bir Müslüman Türk olmasa, mesela Amerikalı olsaydı orada baştacı edilir, bununla da yetinilmez "SİT alanı" ilan edilerek korumaya alınırdı. STV'den Haluk Örgün'ün deyimiyle "Gülen çizgisinin en temel çıkmazı yerlilikten vermediği tavizdir. Düşüncenin, sermayenin, uygulayıcıların yerli olması ve fakat ortaya çıkan resmin evrensel değer taşımasıdır." Bütün bunlara belki, yapılan bütün işlerin tamamıyla "yerli ve fakat amatör ruhlarla" yapılması eklenebilir. Bu tarz işlerin profesyonellerle yapılabildiği hiç görülmemiştir. Hiçbir profesyonel kişi profesyonellik olsun diye Sibirya'da eksi bilmem kaç derecede üç kuruş paraya görev yapmaz. Bir profesyonelin Moğolistan'da ne işi olabilir, Güney Afrika'da, Papua Yeni Gine'de ne işi olabilir!
Son birkaç yıldır Fethullah Gülen'in çizgisine yönelik anlamsız ve sonucu ne olursa olsun saldırganlara bir şey kazandırmayacak çabanın altında profesyonellerin amatörler tarafından gerçekleştirilen başarıyı hazımsızlıkları var.
Belki de Hocaefendi televizyonlara servis yapılan kasetlerinde "yılanları ürkütmeyin" derken bunu kastediyordu. "Kendinize dikkat edin" derken bugüne kadar gizli gizli uygulanan ve son zamanlarda Cumhurbaşkanına, olmayınca Meclis'e dayatılmaya çalışılan "memur YAŞ'ını" kastediyordu! Çevresindeki arkadaşlarını, dostlarını, kardeşlerini her türlü kötülüğe karşı uyarmak TCK'da suç mu?
Ama endişe etmiyorum. Son tahlilde sağduyu galip gelir.
Birçok büyük ülkede büyükelçilikler yapmış çok önemli bir diplomat, Hocaefendi'nin bazı televizyonlarda yayınlanan kasetleri ile ilgili olarak şu tespiti yapmıştı: "Dışişleri de aslında güvenlikle ilgili bir kuruluştur. Biz ta 1994 yılından beri bu kasetleri biliyorduk ve bu kasetler bizde vardı. Ancak önemsenecek bir durum yoktu ortada. Çünkü bunlar kapalı kapılar arkasında kime yapıldığı belli olmayan konuşmalardı. Bizim dışişlerinde bazı durumlar için mesela başbakan, cumhurbaşkanı, genelkurmay başkanı hatta kendi bakanımız hakkında yaptığımız dahilî, resmî olmayan konuşmaları kasete alsanız aynı duruma düşeriz. İnsanlar neler neler demiyorlar. Bu durum çok önemli değil!"
Bilmiyorum adaşım iddialarına delil olabilecek yanlı kitaplar, raporlar dışında kitap okuyor mu? Ama okuyorsa ona bir kitap önerebilirim. Bu kitapta onun Hocaefendi hakkındaki "Tek kişilik ordu" anlamına gelen iddialarına dayanak olacak cümleler var. Chris Hables Gray, Türkçeye "Postmodern Savaş, Yeni Çatışma Politikası" adıyla çevrilen kitabında gelecek 20 yıl içinde tek bir insanın, teknolojinin gelişmesi ile birlikte, bölgesel veya terörist bir çatışmada nükleer silah kullanabilme ihtimalinin yüksekliğine işaret ediyor!
Ne diyorsun adaş, bu minvaldeki cümleler "tek kişilik ordu"yu suçlamak için işine yarar mı?
- tarihinde hazırlandı.