Los Angeles'taki Türkiye: Takiye değil çokkültürlülük
Hemen bir haftadır Los Angeles'tayız, siz bu yazıyı okuduğunuzda da büyük ihtimalle hala ABD'de olacağız. Buraya, bu yıl üçüncüsü düzenlenen Anadolu Kültürleri ve Yemek Festivali'ni izlemek üzere geldik. Türkiye'den gazeteciler, siyasetçiler, işadamları, eğitimciler ve akademisyenlerin de aralarında bulunduğu 600'e yakın kişinin haniyse akın ettiği, çok geniş bir organizasyondan sözediyoruz.
Gezimizin Hollywood ayağı, Universal Stüdyoları, Beverly Hills, Santa Monica, aynı isimdeki o ünlü ve acı filme de ilham kaynağı olmuş 39 kilometrelik Sunset Bulvarı, Sunset'ten Pasific Okyanusu'na inen yolda güneşin batışını izlemenin doyumsuz tadı, binlerce starın anısının yaşatıldığı Şöhretler Kaldırımı'nda (Walk of Fame) yürümenin verdiği geçicilik duygusu, Hollywood yıldızlarının Malibu'daki değeri 50 milyon dolarlarla ölçülen evleri... Long Beach adıyla anılan, Melekler Şehri filminden hatırlayacağınız o geniş ve devasa kumsalın, yine devasa olan iskelesinden sörfçüleri izlerken kendinizi Meg Ryan ve Nicholas Cage'in oynadığı o filmdeki sahneleri kare kare hatırlarken bulmanız...
Burada her şey ama herşey, size bir Hollywood filminin içinde olduğunuz hissi verebilir.
Kaliforniya'nın zenginliği, Los Angeles'in bazı bölgelerinde kişi başına düşen milli gelirin 250 bin dolara kadar çıktığı... Bu şehirle ilgili her detay ilginizi çekebilir.
Ama bendeniz asıl olarak festivalden sözetmek isterim. Önemine geleceğim, ama önce bir panorama vermek icap ederse, sergilerin, yemeklerin, el sanatlarının, halayların ve canlı müziklerin bir araya geldiği; Anadolu'nun zengin kültürünü Amerikalılara tanıtma işlevini başarıyla icra eden bir organizasyondan bahsettiğimizi söyleyebiliriz, sanırım.
Pasifica Enstitüsü ve Kaliforniya Türk Amerikan Cemiyeti'nin düzenlediği, Los Angeles'in Orange County bölgesinde 50 dönüm arazi üzerine kurulu bir alanda, 40'ı yiyecek olmak üzere 101 standdan oluşan çok geniş bir iş bu. Bu yıl 40 bini aşkın ziyaretçiyi hedefleyen organizasyoncular, Los Angeles'in yerel yöneticileri, belediye başkanlarını olduğu kadar, Kaliforniya milletvekillerinden birkaçını da buraya getirtebilmişler.
Festival alanına Selçuklu, Osmanlı, Hitit, Bizans, Roma gibi medeniyetleri simgeleyen kapılardan geçerek giriliyor. Her bir kapının önünde o medeniyetin kıyafetini giyen mankenlerce karşılanan ziyaretçiler, içeride İstanbul, Konya, Mardin, Van, Antalya, Isparta ve Burdur şehirlerini simgeleyen önemli yapıların üç boyutlu dev maketleriyle karşılaşıyorlar. Topkapı Sarayı'ndan Dolmabahçe'ye, Boğaz'dan Sultanahmet'e, Mardin Taş Evleri'nden Mevlana Müzesi'ne, Aspendos Antik Tiyatrosu'ndan, Van Akdamar Kilisesi'ne dek üç boyutlu dekorlar büyütülmüş bir miniaturk atmosferi veriyor.
Anadolu'nun çokkültürlülüğüne yapılan vurguyu çok sevdim ama festivalle ilgili olarak eleştiri de duymadım değil. Ancak, lobilerin bir ABD gerçeği olduğunu bilenler, bunun Türkiye adına ciddi bir lobi çalışması olduğunu teslim eder sanırım. Hele de, Los Angeles'ta 1 milyonluk nüfusuyla küçük Ermenistan denilen bir bölgesi bile bulunan Ermeni lobisinin gücü hesaba katıldığında. Buradaki Türkler, Ermenilerle savaşarak değil barışarak kendi lobi faaliyetini yapmayı tercih etmiş ki, sanırım akla yakın olan, İstanbullu olup evinde hala Türkçe konuşan Ermenileri bu alana çekip ezan sesi duyduğunda ağlatan da bu.
İkincisi "Türkiye tanıtılacaksa, ülkemizin modern yüzü de burada olmalıydı" gibi kritikler de oldu niyetinden şüphe etmediğim dostlar tarafından. Yapıcı eleştiriler bunlar, ancak geleneksel değerlerimizle işe başlamak ve Türkiye'nin ancak adını bilen Amerikalılara Maraş dondurması ve içli köfte yedirebilmek de başlangıç için bir başarıdır, sanırım. Anadolu'nun Müslüman olan-olmayan tüm kültürlerini aynı sıcaklıkla kucaklayabilmek ve tanıtabilmek niyeti de öyle. Yurtdışında gerçekleştirilen en büyük festival bu, hayırlara vesile olsun diyelim.
- tarihinde hazırlandı.