Bir Türk Öğretmenin Meksika Günleri (2)

İstedik ki, binlerce örneğinden sadece birine bakarak yurtdışındaki çağdaş alperenlerin neler yaptığına tanıklık edelim. Tanıdıklık edelim de, ülkemizin ve insanlığın yarınları adına içimize inşirah dolsun.

Şöyle anlatıyor Erhan öğretmen;

"...Meksika'da bir kültür merkezimiz var. 2006 ve 2007 de "Barış Kahramanları" adıyla iki sempozyum yapıldı orada. 3 büyük dinin temsilcisi gelip kendi dinlerindeki barış kahramanlarını anlattılar. Biz de orada kendi dinimizin getirdiği güzellikleri anlatırken, bu insanların gözlerinde ışıldayan sevinci gördük. Her konuşmanızın ardından "Biz bunları bilmiyorduk" sözlerini o kadar çok duyuyorsunuz ki...

Keşke diyorsunuz, "şunu da bilseniz, şunu da bir bilseniz..."

Biz sizleri böyle bilmiyorduk...

Gerçekten çok az şey biliyorlar. Öğrendikçe merakları daha da artıyor ve araştırmaya başlıyorlar. Bu programların çok faydalı olduğunu gördük. Şöyle ki, bizim yaptığımız bu iki toplantı da iftar yemeği olarak düzenlenmişti. Katılanlar, "Biz Müslümanları böyle bilmiyorduk" dediler.

Bir insanı öldürmenin tüm insanları öldürmek kadar büyük bir vebal olduğunu söylememiz çok etkiledi onları. Bu iftar yemeklerinden birinde katılımcılardan bazıları bize, "biz Kur'an-ı Kerim'de çok fazla savaş ayeti var sanıyorduk, fakat sizleri dinledikten sonra merak edip araştırdık ve gördük ki, İncil de geçen savaş ayeti sayısı Kuran'dakinden 2 kat fazlaymış. Biz sizi böyle sürekli savaşan, insan öldüren barbarlar olarak biliyorduk. Ama öyle değilmiş. ..." dediler.

Türkiye'yi fazla bilmiyorlar. Ama ülkemiz hakkında çok kötü bir imaj var. Irak'taki patlamalar vs. sanki hep bizdeymiş gibi. Mesela CNN'in Meksika'da yayın kanalında bir fragman var. Filistinli bir kadın ve elinde tüfek... Bunu neredeyse saatte bir gösteriyorlar. Ve Müslüman dediğiniz zaman bu terörist kadın imajı akla geliyor.

Bir Taliban'la mı evleneceksin?

Bir gün Meksikalı nişanlımla beraber bir kafede otururken, onun bir arkadaşı bana, "biliyor musun, burada bir terörist var" dedi. Kim deyince "sen" demişti. "Biz sizi dininizden dolayı terörist olarak biliyoruz" dedi. Kendimi hiç o kadar kötü hissetmemiştim. Yine bir gün annesi nişanlıma, "bir Taliban'la mı evleneceksin" demiş... Annesi sık sık bana, "sen hiç Türk'e benzemiyorsun" derdi. Bir gün, "Sen benden başka hiç Türk gördün mü?" deyince ikimizde gülümsedik. Çünkü gördükleri ilk Türk bendim ama zihinlerinde oluşturulan Türklerle ilgili olumsuz imaj da o kadar diriydi. Meksikalıların zihinlerindeki Türk ve Müslüman imajının gerçek olmadığını göstermek bizim görevimiz olmuştu artık...

Yine bir gün velilerin biri ile konuşuyorduk. "Siz niye buradasınız? Annenizi, kardeşlerinizi, babanızı sevmiyor musunuz, özlemiyor musunuz?" dedi. "Seviyoruz elbet ama sizi de seviyoruz. Kader bizi buralara getirdi" dediğimizde karşılıklı gülümsemiştik...

Zihnimdeki Müslüman imajını yıktınız...

Yine bir gün bir velimizi ziyaretine gitmiştik. Ben, arkadaşım ve Meksikalı nişanlım. Orada konuşurken insanlar bize kalplerini açtılar. Sizin eviniz diye bir tabir var orada. Bize öyle muamele ettiler. Bir öğrencimizin annesi, "sizi tanımıyoruz ama ne kadar çok ortak noktamız var" demişti. "Sizi o kadar farklı bilip, o kadar çok şey öğrendim ki, şoka girdim" dedi. "Benim kafamda bir Müslüman imajı vardı ama siz bunu yıktınız" dedi.

İnsanlarla diyalog kurmanın avantajı bu... Sizi anlıyorlar, sizi bilmediklerini, daha doğrusu Türklerle ve Müslümanlarla ilgili doğru bilgilere sahip olmadıklarının farkına varıyorlar. O yüzden bu insanlara bir şey anlatırken, kendinizi tanıtırken bunlarla bir şeyler yapmanız gerekiyor. Bunlarla bir bardak çay içmek, bir sinemaya gitmek, gündelik hayatlarında onların yanında ve içlerinde olmak gerekiyor ki, sizi tanıyabilsinler, sizin yaşadığınız güzelliklere ortak olabilsinler. Yoksa siz bir yerde vaaz ederek, "bakın ben şöyleyim, ben böyleyim..." deseniz de duymuyorlar, etkili olmuyor.

Meksika'daki insanlar bizi nasıl tanıyorlar diyecek olursanız, tabi internet çok yaygın olduğu için, arama motorlarından "Türkiye, turistik geziler vs..." şeklinde araştırınca bizim telefonumuza ulaşıyorlar. Bir bayan aramıştı mesela; "Benim Türkçe öğrenmem lazım, bana kitap yollayın, kaset yollayın" diyordu. Meksika'nın her yanından bize ulaşıyorlar. Biz de elimizden geldiğince Türkiye ile ilgili bilgiler ve tanıtıcı yayınlar veriyoruz.

Annem hala dönmemi bekliyor ama kararlı olduğumu görünce, "senin mutlu olduğun yerde ben de mutluyum" diyor. "Sen yeter ki mutlu ol" diyor. Zaten annem şu an tek kalıyor. Ben istiyorum ki oda gelsin Meksika'ya..."

Meksika'daki Türk Koleji'nde görev yapan Erhan Çokcoşkun isimli öğretmenimizin anlattıklarından bir kısmı böyle.

Yazının ilk bölümünde, Erhan Çokcoşkun'un anlattıklarını sizlere naklettikten sonra, bir çift laf ederek yazımı sonlandıracağımı söylemiştim. O düşüncemden vazgeçtim. Gerek e-mailime gelen, gerekse de yazı altına yapılan kimi yorumları görünce, "yapılan bir işteki güzelliği takdir ve bir hakkı teslim etme..." düşüncesinin bile başlı başına bir Allah'ın lütfu olduğunu, sayıca az da olsa bundan bile nasipsiz insanlar bulunduğunu gördüm ve onlar adına üzüldüm.

On binlerce Erhan Çokcoşkun'un milletin geleceği adına elini taşın altına koyması işte bu açıdan iki defa değerlidir.

Her şeye rağmen... Tıpkı asrı saadette olduğu gibi...

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.