Bu Ünlü İnsanlar Neden Ağlıyorlar?
Bu insanları hiç böyle görmediniz?
Yaşadığımız tabloyu yazmak da zor, anlatmak da...
İzlemekte zor, dinlemekte...
Bu olsa olsa ancak yaşanır deseniz de, inanın o da çok zordu.
O sırada salona girseniz ve sırtınız sahneye dönük olarak salonu dolduran binlerce kişiyi izleseniz, sahneden kulaklarınıza gelen müzikle salondaki ruh hali arasındaki inanılmaz farkı görünce, "burada neler olur" demekten kendinizi alamaz ve hayretler içinde kalırdınız.
Sahneden kemençe sesi gelir ve horon tepildiğini fark eder de ağlar mı insan?
Sahneden salona 'Ham Çökelek' türküsü yansır da gözyaşları nasıl sel olur?
İnanılması zor gibi ama salondaki manzara buydu.
Herkesin büyük bir duygu yoğunluğu içinde gözyaşları arasında sahnede olan bitene kilitlendiği anda kendi kendime, "sen gazetecisin, kendini bu kadar kaybetmemelisin, haberin etkisiyle değil, kendisiyle ilgilenmelisin" düşüncesiyle kendimi biraz toparlayarak bakışlarımı salonda gezdirdiğimde gördüğüm manzara gerçekten müthişti.
Gözyaşları sel olunca...
Neticede sahneye yansıyan bir şovdu, haber niteliği itibariyle de bir magazindi. Fakat baktım, işi gereği magazin haberin envai çeşidine şahit olan Magazin Gazetecileri Derneği Başkanı Nurettin Soydan gözyaşları içinde avuçları patlarcasına alkış tutuyordu.
Baktım, hemen önümde oturan, oynadığı dizilerde ve reklâmlarda ekranda görünür görünmez izleyicileri gülmekten kırıp geçiren ünlü oyuncu Şafak Sezer başını ellerinin arasına almış ağlıyordu.
İki bayan sanatçı Reyhan Karaca ve Umut Akyürek başlarını önlerine eğmişler onlar da ağlıyordu. Bedirhan Gökçe ile Uğur Işılak adeta kendilerinde değil gibiydiler. Kendilerinin neşe ile seslendirdikleri parçaları bu defa ağlayarak izliyorlardı.
STV de yayınlanan Yeşeren Düşler dizisinde Karacanlar Ailesinin gaddar hanım ağasını oynayan Nilüfer Aydan baktım ağlıyordu. Aynı dizide Abdi ismiyle Karacanların psikopat ruhlu acımasız küçük oğullarını canlandıran oyuncu da salonda bir kenara çökmüş o da ağlıyordu.
Baktım Galatasaray'ın efsanevi oyuncularından Arif kendini bırakmış yanındaki sporcu arkadaşlarıyla birlikte o da ağlıyordu.
Ünlü karikatürist Salih Memecan'ın gözyaşları yanaklarından aşağı sızıyordu. Şaşkınlıktan irileşen gözbebekleriyle sahneye kilitlenmiş olan biteni iliklerine kadar hissederek izleme çabasında olduğu gözden kaçmıyordu.
İstediği ismi sanat dünyasının zirvesine taşımakla ün yapan müzik yapımcısı Şahin Özer'e duygularını sormak için mikrofon uzatıldığında yanındaydım. Yaşadığı şokun etkisiyle şahit olduğu manzarayı kelimelere dökmekte zorlanıyordu.
Derken protokolün ön sıralarında oturan isimlere ilişti gözüm. TBMM Başkanı Bülent Arınç ve yanında oturan eşleri Münevver Arınç Hanımefendi ağlıyordu. Program boyunca baktım bu ikilinin gözyaşları nerde ise hiç kesilmedi.
Baktım hemen yanlarında oturan ve sert mizacı ile bilinen Demokrat Parti Genel Başkanı Mehmet Ağar da ağlıyordu. Sol siyasetin önde gelen isimlerinden Mustafa Sarıgül gözyaşlarını tutmak için zorlamıyordu kendisini. Nasıl olsa olan oldu düşüncesiyle kendini bırakmış o da ağlıyordu. Valiler ağlıyordu, milletvekilleri ağlıyordu, Türkiye'nin önde gelen işadamları ağlıyordu...
Her şeyden önemlisi, yaptıkları mütevazı katkılarla dünyanın dört bir yanında Türk bayrağının ve Türkçenin şerefle dalgalanmasını sağlayan necip Anadolu insanı daha bir yürekten ağlıyordu. Şükür gözyaşlarıydı bunlar...
Neye ağlıyorlar?
Burada sayamayacağım kadar çok sayıda ünlü insan neye mi ağlıyordu?
Çocuklara...
Hangi çocuklara mı?
5. Türkçe Olimpiyatı için ülkemize gelen 100'ü aşkın ülkeden tam 550 çocuğun sahnede sergiledikleri Türkçe performanslarına...
Salonu dolduran binlerce kişi, Amerikalısından Papua Yeni Ginelisine, Mozambiklisinden Sibiryalısına, Tanzanyalısından Brezilyalısına kadar sahnede yerini alan yüzlerce öğrencinin Türkçe seslendirdiği birbirinden güzel etkinlikleri şanlı tarihleriyle, büyük milletiyle, muhteşem medeniyetiyle gurur duymanın haklı kıvancı içinde gözyaşları içinde izlediler.
Nerede ise sadece tarih kitaplarında kaldığını sandığımız milletimize ait tarihsel reflekslerin yeniden canlanmasına bizzat tanıklık etti salondaki binlerce, ekran başındaki milyonlarca insan. Sözde değil, tüm insanlık için özde bir şeyler yapıldığına bizzat şahit oldular. Buna tanıklık etmenin haklı gururunu meslekleri ve dünya görüşleri ne olursa olsun insanlığın tüm renkleriyle birlikte aynı anda gözyaşları içinde birlikte yaşadılar.
İzleyiciler de oradaydı, sahnede şov yapan öğrenciler de...
Salonu dolduran binlerce kişi sadece kimleri göremedi biliyor musunuz?
Bu öğrencileri Türkçe ve Türkiye sevdasıyla yetiştiren öğretmenlerini...
Program boyunca bu meçhul kahramanlar ortalıkta hiç görünmedi.
Ücrette geride, hizmette önde anlayışının menkıbe kitaplarında yer alan bir fantezi değil, bir yaşam biçimi olduğunu tüm gerçekliğiyle yansıttılar.
Herkese teşekkürler...
Milletimizin tarih sahnesinde milli kimliğiyle yeniden şahlanması konusunda içimize sürur veren ve moral değerlerimizi sonuna kadar kanatlandıran bu hizmette emeği geçen herkesi şükranla anıyoruz.
İnsanlık tarihinin en büyük barış projesi işte bu. İnsanlığın gerçek kurtuluşu burada...
Bu projede emeği geçenlere Nobel Barış Ödülü vermek alanı değil, olsa olsa ancak verenleri onurlandırır. Çünkü evrensel barış ilk defa bu çapta üstelik kalplerin derinliklerinde hayat buluyor.
Az sabır, haydi biraz daha gayret... Geleceğimiz inanın çok aydınlık...
Günübirlik kasvetli işlerle ruhunuzu karartmayın, gözümüzün önünde inşa edilen cennet asa dünya için bir tuğla da biz koyma çabasında olalım.
- tarihinde hazırlandı.