Hep Şehit Olmayı İsterdi

Bugün, hep şehit olmayı arzulayan ve elim bir trafik kazasında hayatını kaybeden değerli bir alimi son yolculuğa uğurluyoruz. Merhum Prof. Dr. İbrahim Canan'ın anlattığı bir olay günün birinde dinleyenleri bakın nasıl etkilemişti.

Bu köşede pazartesi, çarşamba, cuma günleri yazıyorum.

Bugün yazı günüm değil, biliyorum. Ama bir dostu son yolculuğuna uğurlarken satırlarımla ve dualarımla yanında olma duygusu, rutin dışına çıkıp seçkin bir ruhla hemhal olma hissiyatının galebe çalmasına neden oldu.

Biliyorsunuz, Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli hadis alimlerinden Prof. Dr. İbrahim Canan geçirdiği trafik kazasının ardından Hakka yürüdü. Değerli Hocamız için bugün (15 Ekim Perşembe) Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camisi'nde öğle vakti cenaze töreni düzenlenecek, ardından Eyüp Sultan Mezarlığı'nda toprağa verilecek. Allah ömür verirse cenaze namazına iştirak edeceğim.

Kaldı ki her zaman olduğu gibi bu fırsatı da kaçırmamalıyım. Ne zaman ki gerçek dostlar diyarına yolculuğa çıkan bir hak erinin cenazesine iştirak etsem, tabutunun yanına hafifçe sokulup, gittiği yerdeki dostlara bizden selam götürmesini ister, limandan ayrılan gemiye geriden el sallayan hasret yüklü hicranlı bir gönül gibi buruk hissederim kendimi. Çıktığı yolculuğa imrendiğim çok cenaze olmuştur.

İşte Halil İbrahim Canan Hocamız da bunlardan biridir.

Ömrünü adadığı hadis ilminden süzülen pırlantaların üzerinde ışıldadığı, kendisinde hayat bulduğu mücessem bir abide gibiydi. Tevazu ve mahviyet aynasıydı.

Bugün sizlere, kendisini dinleyenlerin hayranlıkla takip ettiği önemli bir tespitini aktaracağım.

Kamuoyunun yakından izlediği meşhur Abant Toplantıları 2005 yılı Temmuz ayında Erzurum'da yapılmıştı. Abant'ta düzenlendiği için bu isimle anılan toplantıların o yıl ilk defa farklı bir yerde düzenlenmesinin nedeni toplantının ana temasının "Eğitim" olması ve ülkemizin doğusunun eğitim alanında uğradığı genel mağduriyetten yola çıkarak bu vesile ile bu noktaya da dikkat çekmekti.

"Eğitimde Yeni Arayışlar" başlıklı toplantıya Türkiye'nin her kesiminden sayıları 150'ye yaklaşan entelektüel katılmıştı. Toplantı boyunca ciddi müzakereler oldu, önemli tespitlerde bulunuldu.

Haram para...

Fakat konuşulanlardan hiçbiri, Prof. Dr. İbrahim Canan'ın verdiği bir örnek kadar katılımcıları etkilememişti. Doğuda ailelerin kız ve erkek çocuklarını neden okula göndermedikleri konusunda önemli sosyolojik değerlendirmelerde bulunduktan sonra, kendisinin Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi dekanı olduğu yıllarda dönemin Şanlıurfa Müftüsü'nden dinlediği bir olayı aktardı.

Okulların kayıt döneminde il genelinde okullara yeterli kayıt olmayınca ve okullar açılmasına rağmen çok sayıda öğrencinin okula devam etmediği ve sınıfların boş kaldığı anlaşılınca, resmen görevi olmasa da müftü konuyla yakından ilgilenme ihtiyacı hissetmiş.

Müftü imamları da bu konuda seferber ederek durumu araştırmış. Ailelerin çocuklarını tarla, bağ bahçe işlerinde çalıştırdığı, okulların açılma döneminin hasat mevsimi ile çakıştığı için biraz da o yüzden çocuklarını okula göndermedikleri anlaşılmış.

Müftü durumun ayrıntılarına vakıf olunca gereği için harekete geçmiş. Önce elden ettiği bilgilerden yola çıkarak Diyanet'e bir konuda fetva sormuş. Gelen cevap müftü beyin tam da düşündüğü gibi olunca hemen imamları toplamış. O hafta Cuma vaazında ve hutbede cemaate vermeleri gereken mesajı önce onlara aktarmış. Ardından kendisi de kürsüye çıkmış.

Konuşmasında, "Ailelerin dinen en önemli mesuliyeti, çocuklar ergenlik çağına gelinceye kadar, onların hayat boyu gerekli olan temel eğitimi almalarını sağlamaktır. Bu nedenle, ergenlik çağına gelmemiş çocukların kazandıkları para ailelerine dinen haramdır" şeklindeki fetvayı cemaate aktarmış.

Konunun önemi gerek vaazlarda, gerekse de kapı kapı dolaşılarak ailelere anlatılmış. Mahalle mahalle gezilerek hoparlörle konu halka aktarılmış: "Ergenlik çağına gelmemiş çocukların kazandıkları para ailelerine dinen haramdır. Ailelerin çocuklarına karşı temel görevi onların eğitimi ile ilgilenmektir" denilmiş.

Kısa sürede okullara kayıtta ciddi artış yaşanmış. Müftü bu çabalarından dolayı devlet tarafından ödüllendirilmiş. Prof. Canan bu örneği anlattıktan sonra konuyu, "sorunlarımızı aşmamıza yarayacak sosyal dinamikler dinimizde, kültürümüzde var. Fakat nedense ülkeninin aydınları bunları görmezden geliyor, halbuki dertte bizde, çare de..." diyerek bağladığında bakışlarımı bir refleks olarak toplantı salonunda gezdirdim. Türkiye'nin farklı kesimlerinden solcu, sağcı, liberal, ateist birçok aydın, İslam'ın eğitime verdiği önemi yansıtan bu örnek karşısında hayretlerini gizleyemez durumdaydılar.

Şehitliği arzulamak...

Prof. Canan Hoca'nın konuşması katılımcılarda, gurur duyulacak mükemmel bir dine sahip olmamıza rağmen, hikmet ve hakikatlerine yeterince vakıf olamamış olmanın derin hüznünü oluşturmuştu.

Sayın Fethullah Gülen "kıymetli dostum" dediği Prof. Dr. İbrahim Canan için verdiği taziye mesajında, hayatını Kur'an ve iman hizmetine adadığını ve ilmiyle amil olduğunu ifade ettikten sonra; "Uzun yıllar süren bir gayretle tahsil ettiği ilmi, Kur'an ve Sünnet nurları ile tahkim eden bu müstesna insan aynı zamanda tükenmek bilmez hizmet şevki ile hayatını irşat yolunda bezletmeye (esirgemeden bol bol vermeye O. Ö.) bakmıştır. Vaazlar, sohbetler, paneller, sempozyumlar, televizyon ve radyo programları gibi meşru her vesileyi değerlendirmiş ve yine bir konferans dönüşü ahirete yürümüştür."

30 yıldır tanıdığım İbrahim Canan Hocamızın bu yönlerine bugün bizler de şahadet edecek ve görevini hakkıyla yapmıştı diyeceğiz.

Şehit olmayı çok arzulayan ve bunu her fırsatta dostları ile paylaşan İbrahim Canan Hocamız bir tebliğ, irşat ve hakikatleri paylaşma misyonu ile gittiği bir toplantıdan dönüş sırasında daha evine varmadan geçirdiği bu elim trafik kazası ile dilerim bu yüce mertebeden de hissedar olacaktır.

Mekanı cennet olsun.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.