Medine Ana Kucağı Gibi Sıcak

Mekke'de hac vazifesini eda edip bu iki büyük komutanın, Amr b. As ve Halid b. Velid'in gittiği yoldan Allah Resûlü'nün köyüne doğru yola çıktık.

Mekke, disiplin gerektiren meşakkatli görevleri sebebiyle adeta bir asker ocağı iken, Medine inanan gönüona kucağı gibi sımsıcak ve huzur dolu... Burada gam, keder, tasa yoktur. Hâlâ "Ensar" kardeşliği hâkim. Huzurun, edebin ve aşkın hükümferma olduğu bir yer. Burada "Edeb Ya Hû" deyip edebi libas olarak giyinmek ve tekmilini edeple vermek gerekir.

İslam'ın siyasi dâhisi, büyük devlet adamı ve erkân-ı harb Amr b. As, gönlünde iman şem'ası yanınca Medine'de Resûl-i Ekrem'i (aleyhissalâtü vesselam) ziyarete karar verir. Aynı gün benzer kararı veren biri daha vardır. O da İslam'ın yüzünün akı sayılacak büyük komutan Halid b. Velid'dir. Mekke, karanlık devrinde karanlık bir gecesini yaşarken, Halid bütün karanlıkları geride bırakıyor ve kimseye görünmeden şehri terk ediyordu. Aynı saatlerde Amr b. As da bir başka kapıdan aydınlığa doğru yola çıkacaktı. Biraz sonra her ikisi de birbirlerini fark ettiler. İki gölge halinde birbirlerine yaklaşırlarken endişeli ve kuşkulu bir ruh hali kaplamıştı her yanlarını. Aynı zamanda çok da iyi dost olan bu ikili, niyetlerini belli etmeden bir an önce birbirlerinden kurtulmak istiyorlardı. Tam doğruların arasına karışacakları anda bu vakitsiz sürpriz de nereden çıkmıştı? Acaba yalan mı söylesek, diye geçirdiler içlerinden.

Kim bilir kaç dakika manalı manalı birbirlerine baktıktan sonra nihayet Hz. Halid'in dili çözüldü ve sordu: "Dostum, gecenin bu vaktinde nereye böyle?" Hz. Amr ne cevap vereceğini bilemez bir vaziyette, "Canım sıkılmıştı da şöyle bir hava alayım dedim." diyebildi. Halid arkadaşının durumundan kuşkulanmıştı, "Hayırdır, bir mesele mi var, canın neden sıkılıyor?" diye üsteleyince Amr ibn As, dayanamadı; gizlemeye gerek olmadığını düşündü ve her şeyi açık açık anlatmaya karar verdi: "İşin doğrusu ben, şu monoton hayattan bıktım. Gidip de geri dönmemek üzere sürekli bir ölüm yolunda olmaktan, kalbime itminan verecek şeylerin mahrumiyetinden yoruldum. Bana huzur verecek, gönlüme sükûnet kazandıracak bir şey arıyorum. Bunaldım, canım burama geldi, onun için hava almaya çıktım."

Halid, arkadaşını dinlerken gözyaşlarını gizlemeye çalışıyordu: "Dostum, dedi; ben de aynı duygularla dolu olarak dışarıya çıktım, ben de bir hava alayım demiştim. Peki, ne düşünüyorsun akıbetimiz hakkında?" Amr, eski dostunun da yanında olmasının verdiği sevinçle konuşmaya başladı: "Akıbetimiz; gördüğün gibi Kâbe taş taş üstüne yıkılıyor, Beytullah tamamen sönüyor, putlar harab oluyor ve biz dünya ve ukbâ perişanlığıyla yıkılıp gidiyoruz. Nasıl olacak bilmiyorum." Ve Halid can alıcı soruyu sordu: "Ne yapmayı düşünüyorsun?" Amr, çekinmeden cevap verdi: "Vallahi kınamazsan, ben bu gece şu uzun yolu yaya kat edip Medine'ye gitmeyi düşündüm. Düşündüm ki, şu ana kadar tanımadığım için utandığım o zatın kucağına kendimi atayım ve O'na, çok yaban ellerde, senden cüda, başıbozuk ve sergerdan dolaştım, bıktım Ya Resûlallah diyeyim." Halid b. Velid'in gözyaşları sel olmuştu. İki büyük asker, orada birbirlerine sarılıp dakikalarca ağladılar. Sanki Medine'den önce ilk arınmalarını yapıyorlardı! Ardından Medine'ye doğru yola koyuldular.

Onlar yürüdükçe mesafeler ayaklarının altında kısalıyordu. Bir an evvel vuslat hâsıl olsun, gönülden kederler silinsin ve hüzün bulutları dağılsın istiyorlardı. Bir an evvel ferdî, ailevî, içtimaî buhranlar sona ersin, Nebiler Serveri'nin cennetten getirdiği ümit hüzmeleri ile karşı karşıya kalalım, iç âlemimizi onunla yuyalım, yıkayalım, tertemiz olalım diye kanat açmış uçuyor gibi gidiyorlardı.

Kuba'ya vardıklarında yıllar önce Fahr-i Kâinat Efendimiz'in karşılandığı gibi karşılandılar. Zira daha onlar yolda giderken Cibrîl-i Emin pervaz edip huzur-u Risâlet-Penâhî'de tebellür ve temessül buyurmuş ve "Ya Resûlallah müjdeler olsun! İslâm'ın yüzünün akı, yanağında gamzesi olabilecek Amr b. As ve Halid b. Velid dehalet etmek üzere münevver şehir Medine'ye geliyorlar." demişti. Bunun üzerine Allah Resûlü kumandanların karşılanmalarını istedi.

İki büyük komutan, bu karşılamayla cennet havası içinde bir hayata girmiş oluyorlardı. Tebessümü güneşleri kıskandıran Rahmet Peygamberi onları tebrik ve tebcil etmişti. Halid b. Velid, Kâinatın Güneşi ile karşılaşma anında yaşadığı sevinci ve mutluluğu hayatında hiçbir hadisede yaşamadığını anlatır. Amr İbn As o anı anlatırken diyor ki: Yanına sokuldum, "Geç kaldık Ya Resûlallah! Elini uzat da ben de biat edeyim." dedim. Sonra elini aldım, sanki biatımı perçinlemek istercesine iyice sıktım. Herhalde canı acıdı ki, bir şey mi istiyorsun der gibi yüzüme baktı. "Ya Resûlallah, şu ana kadar sana karşı işlemediğimiz su-i edeb, yıkmadığımız umran, kırmadığımız gönül kalmadı. Acaba Allah bizi affeder mi?" dedim. Tebessüm buyurdu. İçimi yıkayan şu sözlerle beni teselli etti: "Bilmiyor musun Ey Amr! İslâm kendinden evvelki her şeyi siler, süpürür. Hicret de verasında bıraktığı her şeyi siler, süpürür. Sen hem İslâm'a girdin, hem de hicret ettin Medine'ye geldin. Hac da kendinden evvel olan her şeyi siler, süpürür."

Mekke'de hac vazifesini eda edip bu iki büyük komutanın gittiği yoldan Allah Resûlü'nün köyüne giderken muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin vaazlarında destansı bir eda ile anlattığı bu hadise geldi aklıma. Nebiler Sultanı, haccın da insanı tertemiz hale getirdiğini buyuruyordu. Biliyordum ki, haccın gerçek manasını bulması için, Amr b. As ve Halid b. Velid gibi yeni bir hayata karar vermek, bunun için Medine'ye azm-i rah etmek ve huzurda tekmil vermek gerekir.

Biliyordum ki, O'nu ziyaret gözden günahın kirlerini yıkar. Köyünün toprağını göze sürme çekmek, o gözün cehennemi görmesine mani olur. Kalbin huzurda yaşadığı heyecan ve hafakan, inşaallah mahşerde sekine ve itminan içinde en dehşetli anları aşmaya vesile olur.

Biliyordum ki Mekke, disiplin gerektiren meşakkatli görevleri sebebiyle adeta bir asker ocağı iken, Medine inanan gönüller için ana kucağı gibi sımsıcak ve huzur dolu bir yerdir. Burada gam, keder, tasa yoktur. Burada hâlâ "Ensar" kardeşliği hâkimdir.

Biliyordum ki buraya gelen, o Rehber-i Ekmel ve Muktedayı Küll'ün huzuruna, dağarcığındakileri göstermek üzere yanaşmalı ve edeble "Ya Resûlallah, şu yollardan yürüdüm, bu işleri eda ettim, menasikin altından kalktım ve şimdi Nezd-i Nübüvveti'ne geldim. Dağarcığımda ne olduğunu bilmiyorum. Şayet orada bir şey kazanamadım, boş dolaştım, boş döndüm, huzuruna boş geldi isem şefaatinin sayebanlığı altında Rabb'ime dehalet ediyorum. Ne olur bu perişan bendeni memleketine boş çevirme!" demelidir.

Biliyordum ki, burası huzurun, edebin ve aşkın hükümferma olduğu bir yerdir. Burada krallara taç giydirilir; burada kralların tacı başlarından alınır, sikke burada kesilir, tuğralar burada manasını bulur. Zira burası yeryüzünde Allah'ın Halife-i Ekmeli'nin, Ferîd-i Kevn ü Zaman'ın makamıdır. Şair Nabî'nin dediği gibi

"Sakın terk-i edebden, kûy-i Mahbûb-i Hüdâdır bu,
Nazargâh-ı İlahî'dir, Makam-ı Mustafâ'dır bu!"

Burada "Edeb Ya Hû" deyip edebi libas olarak giyinmek ve tekmilini edeble vermek gerekir.

Bunların hepsini biliyordum ama neyin tekmilini verecektim! Huzura çıkınca ne diyecektim! İçimdeki boşluğu aşamadım. Bir şeyler eksik kalıyordu hep. Neden böyle oluyordu ve eksik olan neydi? Sonra aklıma yine bir vaazda söylenen şu müjdeli cümleler geldi: "İnşaallah bir gün hep birlikte Rabb'imize karşı ubudiyetimizi arz etme imkânı bulacağız. Ondan sonra da Fahr-i Kâinat Efendimiz'e hesap vermek, bizim için açtığı, rehberliğini yaptığı ve sürçmeden yürüdüğümüz bu yolun şükranını takdim etmek üzere gideceğiz. Orada, elimizde O'nun bahçesinden derlediğimiz demet demet çiçekler, hep bir ağızdan 'Sana teşekkür etmeye geldik Ya Resûlallah!' diyeceğiz."

İçimdeki boşluğun sebebini anlamıştım. Yüreğimin bir yanında bu müjdenin gerçekleşeceği, hatibin Şeyh Şamil gibi herkes görsün diye Kâbe'nin damından hitap edeceği o günün hayali, diğer yanda tekmil verememenin burukluğu ile huzurdan müsaade istedim...

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.