Yalan, külliyen yalan!

Modern çağın en yaygın hastalığıdır yalan. Maalesef inanan insanlar bile yakalarını kolay kurtaramıyorlar bu iğrenç hastalıktan.

Namazını düzenli kılan, hizmet yolunda fedakarane koşturan biri bile koynunda bir anda bulabiliyor bu zehirli akrebi. Adeta bir kanser hücresi gibi, bir bünyeye bulaştığı veya orada kendine yer bulduğu zaman durduğu yerde durmuyor. Metastas onun en belirgin özelliği. Yayılıyor, her tarafı kaplıyor ve çeşit çeşit tezahürleri görülüyor. Yalan raiç olunca hıyanet mültezem oluyor. Emanet de lafz-ı bî medlûl. İftira yalanın ikizi zaten. Gıybet de onlardan geri değil. Suizan, gıybet zakkumunun türediği bataklığın adı. Onun için Nebiler Serveri, bendelerini bu tehlikeli virüse karşı uyarmış. Bu uyarıdan kim ne kadar nasibini almış, ya da bu uyarıyı kim duymuş da uymuş onu bilemiyorum. Bize düşen uyarıya ulaklık yapmak.

Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvûd'un, Abdullah b. Mesud'dan (radıyallâhu anh) rivayet ettikleri bir hadiste şöyle buyuruluyor:

"Size doğruluk yaraşır. Doğruluk insanı iyiliğe, o da Cennet'e çeker götürür. İnsan, kendini bir kere doğruluğa verip, o yola yöneldi mi, hep doğru söyler, doğruyu araştırır; böylece o insan, Allah katında "sıddîk" olarak yazılır.

Yalandan sakınınız. Yalan insanı fücura, bataklığa, o da Cehennem'e ulaştırır. Bir insan, kendini bir kere yalana kaptırdı mı, daima yalan söyler, neticede Allah katında "yalancı" olarak yazılır..."

Doğruluk, peygamberler şiarı, yalan ise kâfir ve münafık sıfatı. Doğruluk, bugünü, yarını kucaklayan önemli bir esas; yalan, zamanın çehresine çalınmış siyah bir leke. Yalan ikliminde mesut yaşamış ve ebedî mutluluğa ermiş bir tek fert var mıdır? Peki ya doğruluğun, ebedî saadet istikametinde uzayıp giden aydınlık yolunda, dünya ve ukbâ kaybına uğramış bir tek tali'size rastlayabilir misiniz?

Yalan, küfrün en önemli esası, nifakın en bariz alâmeti, Allah'ın bildiğine muhalif iddiada bulunmanın adıdır. Bilhassa günümüzde yalan, bütünüyle ahlâkı tahrip etmiş, dünyayı yalancıların harası hâline getirmiş korkunç bir içtimaî hastalıktır. Hayatın kapılarını ona açıp yurtta-yuvada, çarşıda-pazarda, parlamentoda-kışlada, hizmette-cihadda ona "serbest dolaşım" hakkı tanıyan hiçbir millet, hiçbir cemaat iflâh olmamıştır ve olamaz da. Buna karşılık İslâmiyet'in en ehemmiyetli esası, imanın en bariz hâssası, Muhammedî ahlâkın temel taşı, enbiyâ ve evliyânın en mümeyyiz vasfı, maddî ve mânevî terakkinin biricik mihveri de doğruluktur. Dürüstlük, delikanlılık manasında doğruluk.

Biri meleklerin, diğeri şeytanların; biri Hakk'ın mükerrem kullarının, diğeri habis ruhların; biri İnsanlığın İftihar Tablosu o en müstesna varlığın -aleyhi ekmelüttehâyâ- diğeri de deccallerin sıfatı. Yalan söyleyen, iftira atan, olan biteni çarpıtan, maksada ulaşmak gayesiyle, ahiret yokmuş gibi atıp tutan kimin safındadır hiç düşünür mü? Bediüzzaman Hazretleri'nin ifadeleri içinde "Yalan bir lafz-ı kâfirdir." Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi de "Yalanın hiçbir şekliyle dine hizmet edilmez/edilemez." der.

Hadiste karşılıklı zikredilen kelimelerden "birr" bütün hayırları ihtiva eden, bütün salihata açık olan öyle şümullü bir kelimedir ki, doğru düşünce, doğru söz, doğru niyet, doğru davranış ve doğru yaşayış gibi pek çok mevzuu o başlık altında toplamak ve bütün hayırları ona irca etmek mümkündür.

Diğer kelime olan "fücûr" ise evvelki kelimenin aksine, bilumum şerleri ihtiva etmesi, bilumum salihata kapalı olması bakımından her türlü sapık düşünce, sapıkça söz ve sapıkça davranışlara ana başlık olabilecek mahiyette, âdeta bir Cehennem çekirdeği gibidir.

Hadis metninde, "sıddîk" ile "kezzâb" arasında da bir karşılaştırma bahis mevzuudur. Bunlardan ilkini (sıddîk), doğruluk kendisinde ikinci bir fıtrat hâline gelmiş dosdoğru insan şeklinde tercüme edeceksek; ikincisine (kezzâb), tabiatı yalanla bütünleşmiş profesyonel yalancı demek uygun olur zannederim. Her iki kelimede de mübalağa sığası kullanılmış ki; o da, kendini doğruluğa adamış, doğru düşünen, doğru konuşan, doğru davranan ve doğru oturup-doğru kalkan birinin, bugün olmasa da yarın mutlaka, göklerde ve yerde doğruluk ve Hakk'a yakınlığın remzi olacağı anlatılmıştır. Kendini yalana salmış, yalan düşünen, yalan konuşan, yalanla oturup-yalanla kalkan birinin de er-geç yalancılığın sembolü hâline geleceğine işaret buyrulmuştur.

Bu alabildiğine uzun ve kısa, bir hayli aydınlık ve sisli, oldukça tehlikeli ve güvenli ayrı ayrı yolların son durakları da Cennet ve Cehennem. Bu yollardan birinde, her menzilde ayrı bir avans, ayrı bir teşvik primi, yol gidip Cennet'le noktalanıyor, yolcu da Cennet'e ulaşıyor. Diğerinde ise, yol boyu onca dezavantaj, onca handikaptan sonra gidilip ebedî hüsrana kapaklanılıyor.

Yalandan mutluluk, yalandan güç, yalandan kudret, yalandan makam, yalandan şöhret... Ve -Allah korusun- yalandan hizmet... Ne büyük talihsizlik...

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.