Gizli Örgüt
Ercan Karakaş, başkanı olduğu SODEV adına dün bir bildiri yayınlayarak buna tepki gösterdi: "Bilimin ve yargının da hayır dediği siyanürle altın aramaya karşı çıkanlara hiçbir demokratik ülkede böylesine muamele yapılamaz. Türkiye artık bu gibi ayıplardan kurtulmalıdır..."
Yargı kararıyla konu sonuca bağlanmıştır ama bilimsel açıdan tartışmalıdır. Siyanürün zararının teknolojiyle önlenmekte olduğu yolundaki bilimsel verileri ben daha inandırıcı buluyorum. Ama mesele bu değil. Bilim ne derse desin insanlar duygularını sergilemek için de gösteri yapabilirler. Bir hürriyetin kullanılması "bilimsel doğruluk" şartına bağlanamaz.
Benim asıl üzerinde durmak istediğim konu, "devlet"in "toplumsal"a karşı aşırı kuşkuculuğudur. Helsinki Yurttaşlar Derneği (HYD) Çanakkale'de bir gençlik kampı düzenlemişti, devlet bunu da dağıttı... Prof. Mete Tunçay diyor ki:
"Bu uluslararası bir yaz kampıydı. Polis sözlü izin vermişti. İçişleri Bakanlığı sakıncalı görmüş, dağıttılar. Çok zor durumda kaldık. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gideceğiz..." Tunçay, HYD'nin resmi "İnsan Hakları Üst Kuruluşu" tarafından övgüyle anılan bir kuruluş olduğunu da belirtiyor.
Deprem felaketi yaşanırken, on binlerce insan kimden gelirse gelsin bir sıcak çorbaya, bir şefkatli ele muhtaçken bile "devlet", vatandaşların yardımlarını "örgütler sızıyor" diye durdurup "zapturapt" altına almış, yardımın hızını kesmişti!
28 Şubat bu otoriter anlayışı daha da pekiştirdi. Artık dini cemaatler de "gizli örgüt"tür! İşte Gülen hakkındaki tek kişilik ve silahsız "terör örgütü" davası!
Sosyologlar devletin bu kadar müdahaleci ve evhamlı olduğu toplumlarda bireysel girişimciliğin ve "üçüncü sektör" denilen gönüllü kuruluşların gelişmediğini, bunun da toplumsal modernleşmeyi ve dayanışmayı frenlediğini anlatadursun, bizim devlet alıştığını ardına koymamaktadır.
Bu alışkanlık derindir, kaynağı Osmanlı'ya kadar gider, Cumhuriyet bunu modern 'teknik'lerle uygulamıştır! Anlaşılabilir sebepleri de vardır: Asude bir coğrafyada, homojen bir toplum değiliz; güvenlik elbette önemli bir konudur Türkiye için. Ama bunu evham haline getirmek? İşte bu yanlış...
"Gizli örgüt" hafiye raporlarıyla değil, yaptığı yasa dışı eylemlerle belirlenir. Dışa açılma, kentleşme ve piyasa ekonomisi gibi köklü süreçlerin eseri olan toplumsal dinamizmi ülke lehine kanalize etmek yerine, buna kuşkuyla bakıp eski durgun ve itaatkar bir köylü toplumunu özlemek, devletin çağdışı bir refleksidir. Saygın sosyal bilimcilerimizden Metin Heper yıllar önce yazmıştı; müdahaleci devletçi resmi ideoloji "merkezin öncülüğü dışında oluşabilecek toplumsal değişimi hoş görmeme" eğilimi yaratmıştır devlette... (Bülent Nuri Esen'e Armağan, SBF yay. sf. 200)
Ama çağımızda milletler serbest toplumsal dinamizmle gelişiyorlar, devlet zoruyla değil...
- tarihinde hazırlandı.