Dine Yönelişlerdeki Radikalizm Tehlikesine Karşı "Yurtta ve Dünyada Sulh" Seçeneği
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Yayınları tarafından Fethullah Gülen Hocaefendi ve diyalog oluşumu hakkında kaleme alınmış köşe yazılarından oluşan beş kitapçık[1] bir döneme tanıklık etmenin yanında, yazarlarının demokratlık, objektiflik, kadirşinâslık ve cesaret yönlerini de öğrenmemize vesile oluyor.
Söz konusu makalelerin sahiplerinin fikrî oluşumları, muhafazakâr sağ yelpazenin türlü kaynaklarından beslenmiş bir zenginliğe sahip. Milliyetçi kanatta yer almış ve bu gün liberal düşünce yapısına sahip, Milliyet Gazetesi köşe yazarı Taha Akyol; ilahiyat kökenli, sosyoloji formasyonuna sahip ve bir çok yayın organında kurucu, yönetici olarak çalışmış olan Ali Bulaç; gazetecilik alanında sayılı isimlerden Fehmi Koru; Yeniden Milli Mücadele hareketinin içinde bulunmuş hareketin içinde bulunmuş, tasavvuf duyarlığı olan ve şimdilerde Aksiyon dergisinde yazı yazan Ahmet Taşgetiren; eğitimci kökenli Zaman Gazetesi yazarı ve Hüseyin Gülerce… Bu fikrî çeşitlilik yanında sahalarında yetkin birer kalem olmaları ve dolayısıyla içinden geldikleri kesimi çok iyi analiz edebilmeleri, yazılarının önemini daha bir arttırıyor.
Karizmatik, Çoğulcu ve Allah Dostu
Hocaefendi'nin kişisel özellikleri üzerine gözlemler, daha çok onun "ibadet eksenli bir hayat yaşadığı, diyaloğa açık, barışçı ve karizmatik bir şahsiyet olduğu" yönünde:
Ahmet Taşgetiren, Hocaefendi'yi "Fethullah Hoca hiç şüphesiz dindar bir insan. Ben onun kişisel planda İslam'ın ana hedefleri dışında herhangi bir kasdı bulunduğunu düşünemem. Eminim ki hayatının gayesi İslam'dır." cümleleriyle anlatırken, Gülerce "Allah dostu, örnek bir Müslüman" niteliğini öne çıkarıyor. Ali Bulaç'ın dikkatini çekenler ise; karizması, üslûbu, tevazusu ve özellikle Amerika'daki ziyaretinde farkına vardığı ibadet yörüngeli hayat tarzı oluyor: "Konuşmasına bilhassa dikkat ettim. Cemaat üzerinde belli bir karizması var. Mahçup bir kişiliğe sahip; sık sık kendisinin çok da önemli bir kişi olmadığını zikrediyor. Sanki zihnî ilgisinin büyük bir bölümü kendi iç dünyasıyla ilgili. Beliğ bir Türkçe kullanıyor. (Bulunduğu mekanda)"Hiç bu kadar ibadet edildiğini, edilirken ibadete ruhen bu yoğunlukta iştirak edildiğini görmemiştim. Düşünün ki bir mekânın en merkezi faaliyeti vakit namazlarını tam vaktinde kılmak ve her şeyi erkânına göre yerine getirmektir.(…) Mekânın aslî meşgalesi ibadet. İbadetin merkezinde tefekkür var. Bu mekânda her şeyin yerli yerinde olması tefekkürde gözetlenen adaletle kaim. Dünya ve ahiret, şimdi ve ötesi, batın ve zahir, burası ve müteal, ilim ve aktüalite, tarih ve coğrafya, zaman ve kozmos bir arada. Hiçbir şey diğerine tecavüzkar halde değil. Her söz kendi makamında. Mekân bir nehir gibi, gelenler ve gidenler. Her biri kendi vüsati miktarınca bu nehirde yıkanıyor, bir şeyler iktisap edip gidiyor."
Taha Akyol'un izlenimleri, "ilk defa karşılaştığım Gülen'i, çoğulcu, barışık, geleceğe dönük Türkiye için çok yararlı bir insan olarak gördüm." çerçevesinde… Ayrı bir yerde Akyol, Hocaefendi'nin İslam anlayışının liberal bir boyutu olduğuna ve bunun Türkiye'nin toplumsal modernleşmesine katkıda bulunduğunu vurguluyor. Fehmi Koru'ya göre ise "Hocaefendi bu toprakların ürünü millî bir kişilik; kendine ait özellikleri elbette var, ama genel hatlarıyla yüzyıllardan beri ilmek ilmek örülmüş fikirleri günümüz diliyle terennüm ed(en)" ve "ülkemizde hiç de yabana atılmayacak sayıda seveni bulunan bir din adamı…"
Yeni Yorumlara Açık Aydın-Ulema Tipi
Taha Akyol sosyal bilimci hassasiyetiyle İslam'ın çağa dönük yorumlanmasında Hocaefendi'nin görüşlerinin önemine vurgu yapıyor: "…düşünülmesi gereken bir konu da, modern bilim ve eğitimi bu kadar yücelten ve geliştiren İslam anlayışına sahip olmasıdır. İşte bu noktada İslam anlayışında Hocaefendi'de bir modelini gördüğümüz yenilenme (tecdit) dikkat çekmektedir. Bilim, piyasa ekonomisi, liberal demokrasi gibi çağımıza damgasını vuran zihnî, amelî ve ahlâkî değerlerle İslam'ın evrensel değerlerini irtibatlandıran, müslümanlara bu yo yönde yol gösteren bir İslam anlayışı… Kökleri İkici Meşrutiyete giden bir tecdit çizgisi…" "İslam Dünyası'nın bugün arzettiği iç karartıcı manzara içinde elbette yenilikçi ışıklar da vardır ve giderek serpilmektedir. Amerikan Bilimler ve sanatlar Akademisi'nin çıkardığı Daedalus adlı akademik dergide, Prof. Dale F. Eickelman, bu yenilikçi hareketleri anlatırken İran'da ünlü demokrat düşünür Abdülkerim Suruş'u, Türkiye'de Fethullah Gülen'i örnek veriyor. Gülen'in, "İslam ve bilim, demokrasi, modernite, dinî ve ideolojik tolerans, eğitimin önemini" vurgulayan konuşmalarına dikkat çekiyor.
Aşağıdaki bölümler de yılardır Türkiye'de modernleşme ve İslam üzerine araştırmalar yapan Ali Bulaç'ın, İslâmî gelenek içinde Hocaefendi'nin yeri üzerine tesbitleri:
"Hocaefendi, İslami ilimlerden kolayca referanslar veriyor, belli bir usûl bilgisine sahip. İslam tarihinin düşünce, ilim ve sanat mirasını biliyor. Bu günkü dünyanın aktüel sorunlarıyla da yakından ilgili. Dünya siyaseti,Türkiye'nin içinde bulunduğu durum, önümüzdeki dönemde Türkiye, bölge ve dünyanın alacağı muhtemel şekiller konusunda da bir vizyon geliştiriyor. Bu bir aydın-ulema profili sayılır." "Ulema-aydın tipi ilmî ve entelektüel anlamda yeni br önderlik profili-(ne) en yakın duran isim Fethullah Gülen Hoca'dır. Hayreddin karaman ve Mehmet Aydın Hocalardan başka, uzak ve yakın tarihî mirasın devamcısı olarak dünyaya takdim edebileceğimiz alim ve mütefekkir kaç isim var?" (2000)"Cenaheyn (iki kanat) kavramında hem İslamî, hem Batılı bilgi ve eğitim bir arada düşünülmüştür. Türkiye'de buna yakın çok az sayıda kişi gösterilebilir. Benim kanaatime göre bu çok az kişiden biri, belki de önde geleni Fethullah Hocaefendi'dir." "Fethullah Hoca'nın birkaç yönü vardır. İslamî ilimlere vukufiyeti, söz gelimi ricâl ilmindeki derinliği, geniş usul bilgisi ve irfanî yönü her zaman benim ilgimi çekmiştir. Aynı zamanda bir aksiyon adamı ve toplumsallaştırıcı bir öncüdür de." Gülerce'ye göre Hocaefendi, "cami derneği, imam hatip derneği kurmaktan başka yol bilmeyen dindar insanlara, toplumun ve çağın gerisine düşmemeleri için ilk defa İngilizce öğretim yapan kolej açmayı kabul ettiren, ettirebilen insandır."
Türkiye'nin Küresel Sürece Katkısı
Sosyologların tesbitlerine göre insanlık hayatlarından anlam boşluklarını doldurmanın yollarını aramakta ve bütün dünyada bir dine dönüş yaşanmakta. Benim acizane kanaatim Hocaefendi'nin Kur'an ve Sünnet'ten, fıkhî-tasavvufi kaynaklardan ve yakın selefi Bedizüzzaman'ın yazdıklarından yararlanarak ortaya koyduğu hareket tarzının, dinin siyasete indirgenerek bir üçüncü dünya ideolojisi haline gelmesini engelleyeceği ve çatışmaları önleyeceği yönünde. Onun fahrî başkanlığına seçildiği Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın yaklaşık 10 senedir düzenlediği kültürler arası diyalog konusundaki toplantı ve bilimsel çalışmaların, ayrıca yıllardır Türkiye'nin farklı görüşlere sahip entelektüellerinin buluşma ve uzlaşma zemini olan Abant Toplantıları'nın "yurtta sulh" ve dünyada sulh" konusunda çok yararlı olduğu görünen bir hakikat. Burada görüşlerini naklettiğim beş köşe yazarının, gözlem ve izlenimlerinde buluştukları ortak konu da, "Hocaefendi'nin söz ve eylemleriyle gerek ülke içinde, gerekse dünya ölçeğinde barış havasına büyük katkı yaptığı" gerçeği üzerinde odaklanıyor:
"Gülen'in girişimleriyle ülkemizde Hristiyan ve Musevî ruhani liderler kamuoyuna daha bir çıkmışlar, İslami toplantılara katılmışlar; İslam-Hristiyan diyaloğu başlamıştır. Hem toplumsal hoşgörünün gelişmesi, hem Avrupa Birliği üyeliğimiz için çok olumlu katkılardır bunlar. Gülen, başörtüsü füruattır diyerek de gerilimi azaltmaya çalışmıştır. … bunların Türkiye'deki İslamî anlayışın demokratikleşmesi ve çoğulculuğun gereği olan hoşgörü kültürünün yayılması bakımından son derece olumlu olduğu kesindir." "(Fethullah Gülen) Türkiye'de ilk defa vatikan'la diyalog kuran ve Cumhuriyet tarihimizde ilk defa Müslüman din adamlarıyla patrik, haham ve rahipleri bir araya getirerek çok güzel bir hoşgörü ve çoğulculuk görüntüsü sergileyen (kişidir)." Yukarıdaki görüşler Taha Akyol'a ait. Başka bir yazısında Akyol, Gülen ve onun tavsiyeleriyle yapılan yapılan çalışmaların tarafsızca değerlendirilmesi gerektiğine Bülent Tanör'den yaptığı bir iktibasla değiniyor: "Mesela Fethullah Hoca meselesine hiçbir sempatim olmamakla birlikte ordunun baktığı gibi bakmıyorum. Bunu bir arada yaşamayı bir tür karşılıklı evcilleşme olarak, bir sosyal laboratuar olarak görüyorum. Türkiye bunu demokrasi yönünde yaşadığı takdirde çok sağlıklı sentezler çıkacaktır. (Artı Haber, 7 Şubat, 1998, s.77) Tanör'ün bu sözlerini anlamak için biraz iyi niyet ve biraz sosyolojik bilgi yeter."
Aynı konularda diğer yorumlar:
"Ben Fethullah Gülen'i toplumda gerilimi azaltmak, değişik görüşler arasındaki çelişkileri gidermek için başlattığı ve giderek uluslar arası bir zemine oturttuğu hoşgörü ve diyalog hareketinin Türkiye'yi Cezayir ve Mısır gibi ülkelere dönüştürmekten uzak tuttuğuna da eminim." (Koru)
"…öncülük ettiği okullar ve dünya ölçeğindeki eğitim faaliyetiyle belki de Türkiye'nin küresel sürece ve küreselleşmeye sağladığı tek katkıdır." (Bulaç)
Vatikan İstanbul temsilcisi ve Türkiye Katolik Cemaatleri Ruhani reisler kurulu Genel Sekreteri Monsenyör Georges Marovitch'ten nakille; "'Gülen, inançlar ve kültürler arası diyaloğa hizmet eden barış ve sevgi insanıdır. O bütün dinlere açık bir şahsiyettir. O Katolik cemaatimizi çok etkiledi. Sevgi ve hoşgörü esaslarına dayalı gerçek İslamiyet'i onun sayesinde tanıdık.' Bir Hristiyan din adamının bir Müslüman şahsiyetin lehindeki bu tanıklığı dinler tarihine düşülecek önemli bir not değil mi?" (Bulaç)
"…ilimle aksiyonu birleştiren ender önderlerden biri olarak bu millete tarihi bir hizmet yapıyor. Milletimizin maddi ve manevi hayatında açtığı gönül otobanları sayesinde, nice sıkıntılardan, gerilimlerden ve kaoslardan burnumuz kanamadan, birbirimizin boğazına sarılmadan yol alma imkanı buluyoruz." (Gülerce)
Dünyada Türkiye'nin Olumlu İmajı
Türkiye'nin uluslar arası imajı, gücü, saygınlığı ve dostluğu açısından yurtdışında açılan okulların gözden kaçırılması imkansız yararı ve önemi konusundaki diğer yorumlar şöyle:
"Fethullah Hoca tek bir insandır ve onun teşviki ile Türkiye'nin yarınlarda hinterlandı olacak coğrafyalarda dost halkası bir seçkin zümre yetişmektedir. Koca devletin bu alana yaptığı yatırım da, aldığı sonuç da öteki cenahtaki verimler yanında çok zayıf kalır. Fethullah Hoca bu okulların kendince realist çizgilerini çizmiş ve evrensel değerler istikametinde ama özüne Türkiye sevgisi nüfuz etmiş bir çizgiyi öngörmüştür." (o), "bu okullarda devletin bugün acil olarak yapması gerekeni yapıyor. Yani yarın Türkiye'nin dostluk bekleyeceği ülkelere Türkiye'ye dost elitler yetiştiriyor.Bu samimi bir müslümanın Türkiye sevgisidir. Türkiye sorumluluğunun yansımasıdır." (Taşgetiren)
"Ecevit, Fethullah Gülen olayına bakarken de, özellikle yurt dışındaki okulların Türk dilini, kültürünü ve Türkiye'nin nüfuzunu yaymak için son derece yararlı olduğunu takdir etmektedir. Analitik düşünce de, topyekün yargılar yerine böyle analizler yapmayı gerektirir." (Akyol) (Okullarda çalışan öğretmenler); "İktisat tarihçimiz rahmetli Ömer Lütfi Barkan'ın yazdığı ‘Kolonizatör Türk Dervişleri'nin moderni bunlar… Kutladım kendilerini… Asya'daki Türkiye muhteşem…(Akyol) "Ülkemizin içinden geçtiği bunalımdan yarasız-beresiz çıkması için de, 2000'li yıllarla ilgili millî hesapların tutması için de, en az bunlar kadar önemli olarak aklı başında düşünürlerin bile geleceğiyle ilgili kıyamet senaryoları yazdığı dünyamızın daha az çatışmacı bir zemine doğru yol alması için de, Fethullah Gülen'in başlattığı hizmetlerin artarak devamı gerekiyor. Eğitime konulacak her tuğla altın değerinde bu günün Türkiye'sinde…" (Koru)"Bu okullar Türkçe konuşan, Türk kültürünü tanıyan, Türkiye'yi seven insanlar yetiştiriyor. Dolayısıyla biz 15-20 yıl sonra bu ülkelerde bu çerçevede yetişmiş insanlarla muhatap olcağız. Bu da Türkiye hesabına önemli bir kazanç.(Kazakistan Büyükelçisi'nden naklen)" (Taşgetiren)
Gönüllü Birliktelik
Adı geçen kitaplarda yazarların, Hocaefendi ve onun teşvikleriyle yapılan çalışmalar konusunda yapılan haksız suçlamalar karşısında gösterdikleri tepkileri, kadirşinas ifadeleri de okumak mümkün:
"Din-modernleşme-sekülerlik ilişkilerindeki çağdaş çoğulculuğun tezahürü olan Fethullah Gülen hareketin(e) (...) tarikat de(n)mesi dini hareketler sosyolojisini(n) hiç incele(n)mediğini gösteriyor." (Akyol) "Fethullah Gülen'in çevresinde oluşan gönüllü birliktelik, bir tür hizmet seferberliği; insanlar vakitlerini ve servetlerini uğrunda harcayarak eğitimi geniş kitlelere yayıyorlar. Bu güne kadar gerçekleşen, bu toprakların yerli bir ürünü." (Bulaç) "…tavsiyeleriyle oluşan hayır halkası, her biri başlangıçta tek bir kişinin görüşüyken, bu gün binlerce, bazen milyonlarca insanı çizgisinde toplamış uluslarası pek çok hasbî girişimden biri. Bir çoğu kendisini görmemiş bağlıları. Rahatlarını bozma, hatta kendi öz evlatlarını ihmal etme pahasına, başkalarının çocukları iyi yetişsin diye, yapılmak istenenin değerine inanarak faaliyet gösteriyorlar." (Koru) "Bu oluşum, milletimizin maddeten ve manen yüceltilmesi amacıyla hareket eden insanların bir araya gelerek oluşturdukları bir harekettir. Bir gönüllüler hareketidir." (Gülerce)
Önyargılar ve Yanlış Değerlendirmeler
Fehmi Koru'ya göre: "Başka bir ülkede olsa böylesine büyük bir fedakarlığın destanı yazılır, hamlenin başlatıcısı ve onunla birlikte hareket edenler ödüle boğulurdu; Türkiye ilk Nobel'ini, bu cihanşümûl hizmet sayesinde kazanırdı. (…)Fedakarlığı hırka gibi üzerinde taşıyan bir kişilik başka bir ülkede yaşasaydı emin olunuz çoktan Nobel Ödülü'ne uzanırdı."
Bulaç'a göre Hocaefendi'nin hayat tarzı ve ahlâkî olgunluğu ondan endişelenmek için hiçbir gerekçe yoktur, O'nu bir takım iddalarla suçlamak bir hukuk ihlalidir:
"Temel faaliyeti ve misyonu, eğitimi yaygınlaştırıp kalitesini arttırmak, siyasi birlik ve sosyal barışın önşartı olan karşılıklı diyalog ve hoşgörüyü geliştirmek olan bir zata bu reva görülenler bir hukuk ihlali değil mi?""Namaza duran bir Hocaefendi'yi düşünün. Aklına az önce görüp çöp kutusuna attığı bir böcek geliyor ve "acaba o böcek değil miydi, iyice bakmadan çöpe attım, bir başkası gelip üstüne bir şey atar, ezilip ölür" diye geçiriyor; namazı bozup çöp kutusuna koşuyor, böceği alıp bahçeye bırakıyor, sonra gelip namaza devam ediyor. Böyle bir Hocaefendi, Allah'tan başka kimden ve ne için korkar? Böyle bir zat çete kurar mı? İnsanları incitmeyi aklından geçirir mi?"
Taşgetiren'in ilginç tesbitler:
"Hocaefendi'yi vatan hasretiyle kavrulmak gibi bir statüye mahkum etmişiz. Neden? Okulları var, yurtları var, dershaneleri var, üniversitesi var… Hiçbiri üzerinde kayıtlı olmayan, sadece bir yol göstericilik ilgisi bulunan bu eğitim kurumlarıyla Fethullah Hoca Türkiye'yi ele geçirecek! Yetmedi, St.Petersburg'daki okuluyla Rusya'yı, Cape Town'daki okuluyla Afrika'yı ele geçirecek! Öyleyse hayatı dar edelin ona! İçerde yaşatmayalım, dışarıya da deste deste raporlar gönderelim. Anlayış bu: yani hiçbir şeyi anlamayış!!! Binlerce çocuğumuz sıfır almış, bu hiç kimse için alarm niteliği taşımasın, yalnız Fethullah Hoca'nın okulundaki çocuk, Türkiye birincisi olursa kırmızı alarm verilsin!!! Kafayı yeme diye bir argo tabir var; herhalde bundan başkası değildir bu!"
"Aslında dünyanın herhangi bir ülkesinde Türk okulu açmanın ikili bir misyonu olmalı: Biri Türkiye açısından, diğeri okulun açıldığı ülke açısından. Şunu görüyorum: Okul açanlar, hangi insanî misyona sahip oldukların, söz konusu ülkeye anlatmayı başarmışlar. Ama kendi ülkeleriyle ilişkide sorun yaşıyorlar. Neden acaba?"
Gülerce'ye göre, "Türkiye'de kendisinden endişelenecek en son fert Hocaefendi olabilir. Devlet Yunus'tan, Mevlânâ'dan endişe etmiş mi ki, Hocaefendi'den endişe etsin. (1998) "Gülen ne cemaat lideridir, ne tarikat lideri. Bütün Türkiye'yi kucaklayan, sinesini bütün ehl-i kitaba, insanlığa açan bir zatı cemaatlere, tarikatlara hapsetmek ona yapılacak en büyük haksızlık olur. (…) O Türkiye'nin gerçeğidir ve bir toplumsal dinamizmi temsil ediyor. Hem de her türlü hırstan, gösterişten ve siyasal beklentiden uzak olarak. Dini siyasete alet etmek en çok dine zarar verir, diyen odur."(1998)
Bu küçük derlemenin özeti yine yazarlarımızın ifadelerinden: "11 Eylül saldırılarından sonra daha da kötüleştirilen İslam imajına karşı dinimizin güzelliklerinden, iyiliklerden ve insandan yana olan gerçek yüzünü en iyi temsil eden alimlerimizden biridir Fethullah Gülen."(Gülerce, 2002)
[1]İslam'ın Gülen Yüzü,Hüseyin Gülerce, Bir Gönül İnsanı,Ahmet Taşgetiren, Kutlu Ağaç,Ali Bulaç, Asya'daki Türkiye,Taha Akyol, Nobellik Bir Öykü,Fehmi Koru, G.Y.Vakfı Yayınları, İstanbul-2003
- tarihinde hazırlandı.