Hedefini Şaşıran Tetikçi (1)

Bir gazeteci için en büyük tehlike saplantıdır. Gazeteci şaşırırsa editörün o şaşkınlığı giderme imkânı vardır. Ama köşe yazarı dengesini yitirse artık gazete yönetimi için tek çare kalmıştır.

Yazarını tıbbî müdahaleye zorlamak, terapiye aldırmaktır. Yakın basın tarihinde en akla gelen örnek Hikmet Çetinkaya'dır. Çetinkaya için saplantı sözcüğü bile yetersiz kalır. Bir köşe yazarı, düşmanı vehmettiği bir insanı 100 yazısından 98'ine konu ediyorsa hiç kimse o şahsın akıl sağlığından bahsedemez. Ki Ergenekon iddianamesine göre kendi patronu bile hakkını teslim edip "Normal değil, hasta masta ama insanın bir sabrı var yani..." demiştir.

Basının 2. Hikmet Çetinkaya vakası M. Yakup Yılmaz mı oluyor? Tamam, artık herkes biliyor ki Yılmaz'ın köşesinin geleneksel misyonu patronu koruma ve kollama. Ama kendini saplantılarının akışına kaptıran Yılmaz, hedefini şaşırıp yine Fethullah Gülen'e saldırmış. Gülen konusunda eskiden böyle değildi Yılmaz; ancak ne oldu da birden düşman kesildi? Olacak şey değil, Fethullah Hoca'yı Ergenekon'a bulaştırmaya çalışıyor. Kimliği karanlık bir Tuncay Güney'e sığınıp, Star ekranında Güney'in tekzip ettiği "görüşmek", "yanında çalışmak" gibi cümleleri unutup "Veli Küçük'ün... ricası", "Tuncay Güney'in giydirilmesi..." "Samanyolu TV'de çalıştı..." gibi birbirinden kopuk ve anlamsız parçaları bir araya getirerek hezeyanları gündeme taşıması sadece "niçin bunları da yazmıyorsunuz?"la açıklanabilir mi? Güney gibi karışık kimliklerin girip çıktığı -hatta çalıştığı- yerlerin dökümü yapılsa, belki de Mehmet Y. Yılmaz'ı üzecek bir sonuç çıkabilir.

Şaşkın ördek kıçtan dalarmış. Yılmaz'ın Ergenekon davasına dalışı da o misal. Yılmaz'ın bu tavrını habercilik olarak eski gazetesi Milliyet de destekliyor. Her mahfilde titiz gazeteciliğini vurgulayan ve iddianame sürecinde Tuncay Güney'i ciddiye almayan ve alanları eleştiren Sedat Ergin'in, sıra Fethullah Hoca'ya gelince Tuncay Güney'in ifadelerine sığınıp günaşırı haber yayınlaması tuhaf. Bu tür konularda sıkça şikâyette bulunan Aydın Doğan bunu "Doğan Grubu yayın ilkeleri"nin hangi maddesiyle izah ediyordur acaba?

Yılmaz ve Milliyet beyhude uğraşıyor. "Mehmet Y.Yılmaz" misali onlarca köşe yazarı klonlansa, bunun yanında -Yılmaz'ın öve öve bitiremediği- Sözcü gazetesinin 20 tane daha prototipi piyasaya sürülse, bir Allah'ın kulunun zihninde "Fethullah Hoca- Ergenekon" bağlantısı kurulmaz. Boşuna çabalıyorlar. Yılmaz'ın aklı hiç olmazsa buna yettiğinden olsa gerek, iddialarını varsayımla kılıflayarak sunmayı tercih etmiş. Oysa bu tipler için Sözcü gazetesi gibi bir mevzi var. Orada daha kahramanca(!) savaşabilir, vatanseverlere(!) daha yararlı olabilir. Ama Yılmaz ne yapıyor? Bu günlerde konuşlandığı köşesini, köşesinin misyonunu inkâr edecek bir tarzda kendi psikolojik saplantıları uğrunda harcıyor.

Mehmet Y. Yılmaz, Hikmet Çetinkaya gibi, sadece toplumda değil kendi gazetesinde bile itibarsızlaşma seçeneğine oynuyor. Bu seçeneğin fikir eksikliğinden veya yazacak malzeme bulamamaktan kaynaklanan mecburi bir yol olduğunu da unutmamak gerekiyor. Yılmaz'ın bir rahatsızlığı varsa, bir süre dinlenmeyi tercih etmeli. Ona buna saldırmakla "köşe yazarı" olunmaz. Ayrıca yazarlarının -fikirlerini değil- "küfür, hakaret ve imalı iftiralarını" denetleyemeyen bir Ertuğrul Özkök'ün bugünlerde bayraktarlığına soyunduğu "uzlaşmacılık" inandırıcı olmuyor. Ve Yılmaz gibi "saldırganlıkla" prim yapmaya gayret edenlerle gazetesi bir "uzlaşmazlık anıtına" dönüşüyor.

Ne demişti gazetesine saldırıldığında eski Hürriyet yazarı Ahmet Altan: "Yanlış havlayan köpek sürüye kurt getirir." O gün bugündür Yılmaz suskun. O zaman insan merak ediyor. Siz bu üsluptan mı anlıyorsunuz?.. İnsanca söylenenlere efendice kulak vermek gerekmez mi?

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.