Asıl Hedef, Demokratikleşme...
Son dönemde gündemin önemli bir kısmını Gülen cemaatine yönelik eleştiriler işgal ediyor. Aslında bu derinlikte bir sivil oluşumun gündemde sürekli yer alması normal görülebilir. Çünkü siz bir çok alanda önemli işler yapıyorsanız, olumlu şekilde gündemde yer almanız da doğaldır. Ancak son günlerdeki gündem, olumsuz anlamda ve bir rahatsızlığın neticesi olarak oluşuyor, daha doğrusu bilinçli olarak oluşturuluyor.
Gülen Hareketi, 30 yıldır Türkiye'de var ve etkin. Bugüne kadar ne bir güvenlik sorunu oluşturdu, ne bir asayiş meselesinin parçası oldu, ne de toplumu rahatsız edecek bir söylem veya eylem ortaya koydu. Peki son dönemde artan rahatsızlık nereden kaynaklanıyor?
Gülen Hareketi sosyal dinamikler üzerine kurulu bir sivil oluşumdur, katı hiyerarşik yapısı olan bir örgüt, teşkilat değildir. Gönül bağıyla oluşan bu sosyal hareketin elbette bilimsel olarak daha fazla analiz edilmesi, daha doğru bir şekilde tanımlanması gerekiyor. Ne olduğu doğru tanımlanmayan yapıların farklı şekillerde tanımlanmaları, yanlış yakıştırmalara uğramaları ve speküle edilmeleri de sözkonusu olabiliyor.
Gülen Hareketi içinde dini, sosyal, kültürel, ekonomik bir çok alanda faaliyet içinde olan insanlar var. Bu hareketten rahatsız olanlar da farklı sebepleri ön plana çıkarıyorlar. Kimileri İslami duyarlılıklarından rahatsızlar; kimileri dinlerarası diyalog türü çalışmalarından rahatsızlar, kimileri Türk-Kürt kardeşliğini güçlendirmek için Doğu ve Güneydoğu'da varlık göstermesinden rahatsızlar, kimileri ekonomik dayanışmasından ve yardım faaliyetlerinden rahatsızlar. Bu rahatsızlıkların önemli bir kısmı, yanlış işler yapılmasından değil, yapılan doğru işlerin birilerinin çarpık düzenlerini sarsmasından kaynaklanıyor. Ancak kanaatimce son dönemde ortaya çıkan en büyük rahatsızlık bu hareketin demokratikleşme konusundaki tavır ve tutumlarına yöneliktir.
Türkiye'nin halihazırda yaşadığı demokratikleşme mücadelesinde bu hareketin verdiği destek küçümsenmemelidir. Gülen Hareketi, demokrasi mücadelesinin içinde rengini ve tavrını net olarak belirlediği andan itibaren okların hedefi haline gelmiştir.
Cemaatin bu taraf olma pozisyonunu siyasi bir çıkış veya siyasallaşma olarak da görmemek gerekir. Kanaatimce bir çok alanda faaliyet gösteren bu insanlar, demokratikleşme olmadan hiçbir şeyin olmayacağını, her türlü gelişmenin demokrasi standartlarıyla ilişkili olduğunu bir çok insandan daha iyi anladılar. Bu yüzden de cesaretle taraf olmayı seçtiler. Bu taraflık, bir partiyi destekleme şeklinde değil, bir olguyu destekleme şeklinde ortaya çıktı.
Bu yüzden referandum sürecinde ortaya atılan iddialar, sadece bir gruba yönelik tezvirat değil, demokratikleşme mücadelesine karşı bir atak olarak da görülebilir.
Yani hedefe konulan bir grup değil, bir mücadeledir, değişim-dönüşüm girişimleridir. Şahit olduğumuz saldırılar bir gruba yönelik antipatinin ve düşmanlığın değil, demokratikleşmeye yönelik direncin ve karşıtlığın neticesidir. Burada asıl hedef, demokratikleşmedir. Dini hassasiyetleri olan kesimlerin güçlenmesini, büyümesini istemeyen, bunu tehlike olarak gören insanların laiklik üzerinden yaptıkları saldırılar hala geçerlidir, ama bugün için önemli ölçüde geri plana düşmüştür. Artık yeni ve asıl hedefin, demokrasi ve değişim cephesinin durdurulması olduğu anlaşılmaktadır.
Gülen Hareketi ve benzer duyarlılığı olan bir çok sivil oluşum, Türkiye'nin selameti için kendilerini öne sürmüştür. Bu yüzden 12 Eylül referandumu bir partinin veya hareketin değil, onlarca oluşumun ve kuruluşun gayretiyle başarıya ulaşacaktır.
- tarihinde hazırlandı.