Acaba bize ne düşüyor?
Cihan Haber Ajansı’nın neşrettiği CİHAN- Medya Haber Dergisi, herkesin korktuğu zamanda Bediüzzaman Hazretleri’ne sahip çıkan Hüradam gazetesiyle ilgili Mehmet Fırıncı Bey’le bir görüşme yapıyor.
Salih Kul’un haberine göre Sinan Omur Bey, Hüradam’ı 1 Eylül 1950 Cuma günü yayımlamaya başlıyor. Arkalı önlü iki sayfadan ibaret, fiyatı bir kuruş… İlk sayısından son sayısına kadar hep Tek Parti dönemini ve İsmet İnönü’yü eleştiriyor. Halkın büyük ilgi gösterdiği Hüradam gazetesi 53. sayısıyla birlikte sayfasını dörde ve fiyatını beş kuruşa çıkarıyor. 63. sayıdan itibaren de renkli olarak basılmaya başlıyor. Gazete zamanla, tarihî ve İslâmî konulara ağırlık veriyor. Anayasa Profesörü Ali Fuat Başgil ve Cevat Rifat Atilhan gibi meşhurlar ve dikkat çeken isimler de yazarlar arasına katılıyor.
1957 senesinde Bediüzzaman Hazretleri’nin talebelerinden Hakkı Yavuztürk, Galip Gigin, Mehmet Emin Birinci ve Mehmet Fırıncı; Sinan Omur ile görüşüyor ve kendisine gazetede Risale-i Nurlardan parçalar neşretmesini teklif ediyorlar. Bediüzzaman Hazretleri’ni, Birinci Dünya Savaşı’nda Pasinler cephesinde tanımış bulunan ve onun talebeleriyle beraber gösterdikleri kahramanlıkları unutmayan Sinan Omur bu teklifi hemen kabul ediyor.
İlk önce Risale-i Nur eserlerinden Asâ-yı Mûsa, bölümler halinde neşredilmeye başlıyor.
Üstad Hazretleri de ciddi şekilde gazeteyi takip ediyor, Risalelerden parçalar ve Lâhika mektuplarını talebelerine okutturup dinliyor. Hatta gazete gelmediği zamanlar, takip ettiriyor. Hüradam gazetesi âdetâ Üstad ve talebeleriyle özdeşleşiyor. Bu arada Sinan Omur, Üstad’ı iki defa ziyaret ediyor. Bir seferinde Üstad ona; “Benim üç Sinan’ım var. Mimar Sinan, Ümmî Sinan ve Ömür (Omur) Sinan.” diyerek iltifat ediyor.
Risalelerin neşredilmesiyle bir anda gazetenin tirajı yükseliyor. Mehmet Fırıncı Ağabey, İnegöl’de 700 adet gazetenin satılmasına vesile oluyor. O sıralar genç bir talebe olan Ahmet Şahin Hocamız, matbaadan aldığı yüz gazeteyi İstanbul’da; Beyazıt, Eminönü, Karaköy gibi yerlerde dolaşarak satıyor. Paraları da getirip Sinan Omur’a teslim ediyor. Daha sonra gazetede bir ilmihal ve fıkıh köşesi açılıyor, orada Ahmet Şahin Hocamız yazarlığa adım atıyor…
M. Fethullah Gülen Hocaefendi de bir konuşmasında Hüradam gazetesinden şöyle bahsediyor: “Gençsiniz, dinamiksiniz… O gün sağ düşünce adına Hüradam gazetesi çıkıyor, onun için azıcık maaşımdan beş-on tane daha fazla sattırıp dağıtmaya çalışıyordum.” Hocaefendi, Nuriye Akman’a verdiği röportajında da Hüradam’dan bahsediyor: “O günlerde Edirne’ye Hüradam 25 adet geliyordu. Onu 40’a çıkardım. Gerisini yine kendim alıp dağıtıyordum. O gün için Hüradam haftalıktı. Büyük Doğu ile Sebîlü’r-Reşad dışında, Müslümanlığın tek sesiydi. Gazetenin başında Sinan Omur vardı. (…) Ben bazen birisine bu gazeteyi vermek için, oturur, evvela adama bir çay içirir ve sonra Hüradam’ı verirdim. Öyle bir ortamda bu hizmeti yapmak çok zordu. Çünkü duyulmamış şeylerdi.”
Dikkat edilirse Hocaefendi, o gün Sinan Omur’un çıkardığı bir gazeteyi okutmanın hizmet, hem de çok zor bir hizmet olduğunu söylüyor. Kendisi de o azıcık maaşını bile, bu hizmete yatırıyor. Ayrıca kendisi de bu hizmet için sağa sola koşturuyor. Bir kişiye okutabilmek için de vakit ayırıyor, onunla oturuyor, ona bir çay ısmarlıyor ve sonra gazeteyi takdim ediyor.
Düşünelim şimdi: Bu durumda acaba bize ne düşüyor?
- tarihinde hazırlandı.