Birleşen gönüller
Arkadaşımız Rıdvan Kızıltepe’den ödünç aldığım tabirlerle Birleşen Gönüller isimli yeni ve orijinal filmi sizlere takdim etmek istiyorum:
1940’lı yıllarda Sovyet Rusya’sından, 1990’lı yıllara uzanan bir yol… Bu zorlu yolda yürüyen iki ayrı sevdanın, yıllara ve uzun mesafelere rağmen durmayıp devam eden hikâyesidir bu… 1940’lı yıllarda Sovyet Rusya’sı… 2. Dünya Savaşı’nda Doğu cephesi alev alev yanmaktadır. Naziler ve Kızıl Ordu arasındaki bu ateş, tertemiz bir sevdanın ocağına düşmek üzeredir. Kuzey Kafkasya Türklerinden Niyaz ve Cennet daha çiçeği burnunda evliyken savaşın sert darbesiyle ayrılmak zorunda kalırlar. Nazi işgali hızla köylerine kadar gelir. O zor günlerin birinde masum bir Rus kızını, hayatı pahasına Nazilerden saklar. Açıklaması basit ve nettir, kendilerine sığınmıştır çünkü o kız… Fakat Nazi komutanının cezası bu kadar basit olmayacaktır. Cennet ve bütün köy zorunlu işçiler olarak Almanya’ya, çalışma kamplarına gönderilir. Esir kampları; acılar, ölümler kadar firarların da yaşandığı zorlu mekanlardır. Cennet yük vagonunda doğurduğu yavrusu Bedel’le birlikte dayanmaya çalışır hayata… Açlık, sefalet ve en kötüsü de ölüp ölmediğini bilmediği kocasını geride bırakma duygusu… Ne vatanına geri dönebilir ne de Niyaz’ından bir daha haber alabilir. O aşkı ve sabrıyla yine de bekler… Cennet, sürgün diyarının binbir acısı içinde, vefa, sabır ve ümitle Niyaz’ın bir gün çıkıp geleceğini hep bekler. Kader karın kışın altında baharı saklar. 90’lı yıllarda cemre bu sefer toprağa ve suya aynı anda düşer. Ve bir gün; ellerinde valizleri ve iki çocukları ile Yunus ve Dilek çifti Kazakistan’a gelirler… Yıllar zorlu, şartlar zorludur… Kader bu; her zorluk içinde ne saklar bilinmez… Birleşen Gönüller bu sırrın hikayesi… Yunus öğretmen, yaşatmayı hayatının gayesi yapmış bir kahraman. Hayalperest gibi görülmeye tahammülü yok. Yolda yürürken hiçbir engele takılmak istemiyor. Ama hayatında sorumlu olduğu başkaları da var. Sevgili eşi Dilek ve sevimli yavruları. Dilek Öğretmen kalbi yatsa da, aklı belli zorlukları göğüslemede onu durduruyor. Eşi Yunus onu anlamakta yeterince gayret sarf etmiyor. Kara sevdası, asırların hasretini dindirecek “Sevgi Köprüsü” kurma telaşında. İşte bu noktada hikayemiz bizi Yunus (as) kıssasına götürüyor. Bu hayır yarışında geri durmak isteyen Dilek ve balığın karnından onu çekip alan Avaz torun ve Niyaz dedenin şefkatli elleri. Gani Bey tipik bir Anadolu insanı. İnandığı dava uğruna işi-gücü dışlamış. Kapı kapı geziyor, derde derman için. Anadolu ganidir, elinde avucunda olmasa da ganidir. Yeter ki inansın yemez yedirir, içmez içirir. Metaforik olarak isim tam oturuyor. Ama bu yük herkese şamil olmayınca taşınmaz olur. Gani, kapı kapı dolaşır ama kendi babası Şamil Bey’e aynı şeyleri anlatmaz. Şamil Bey ve Gani Bey aslında tam da ‘değirmenin suyunu’ bize gösteriyorlar.
“Birleşen Gönüller” çok zengin metaforlarıyla tekrar tekrar seyredilesi bir film. Hareketin birinci elden coşkusunu, motivasyonu ve günümüz kara sevdalılarının heyecanını yansıtırken, bir o kadar da kendi eleştirisini, acabalar ve tereddütler içinde yaşanmış gel-gitleri de görselin dilinde anlatmaya çalışıyor. Zaaf da, azim de her insan gibi bu adanmışların da problemi.
“Birleşen Gönüller” ağlatıyor, içimizi burkuyor, tebessüm ettiriyor ama bunlardan öte düşündürüyor. “Bir Sırlı Anahtar” tutuşturmaya çalışıyor ellerimize. Bütün bunları yaparken bize propagandist bir dayatma yapmıyor. Anlamamıza ve boyutlarını fark etmemize bir menfez aralıyor, ‘masaldan beri, gerçekten öte’ hikayesiyle. “Birleşen Gönüller” kasvetli bulutların içleri burkup, vicdanları yaraladığı bir dönemde; birlik ve beraberlik adına bir ümit huzmesi oldu. Ekibe bu yönüyle de ne kadar teşekkür etsek değer.
Kaynak:http://www.zaman.com.tr/abdullah-aymaz/birlesen-gonuller_2256487.html
- tarihinde hazırlandı.