İslamî araştırmalar
İtalya‘ya ilk defa 1992 yılının Temmuz ayında Amerika’ya giderken ayak basmıştım. 17 Mart 1997’de tekrar geldim. 18 Mart günü PISAI’yi (Pontificio Istituto di Stadi Arabi e d’Islamistica) ziyaret etmiştim. Haftada (o zaman) 26 saat Arapça dersi verilen bu müessesede İslamî ilimler öğretiliyordu. O zaman Rektör Yardımcısı Prof. Justo Lacunza Balda (daha sonra rektör de oldu) ile görüştük. Bir ara, koltuğunun altındaki dosyayı gösterip “Beş senedir Taliban konusunu araştırıyordum, şimdi ders veriyorum.” dedi. Ben şaşırmıştım. Biz o tarihte Taliban’ı duyalı henüz bir sene olmuştu. Benim bu hayretime karşı bana “Biz Fethullah Gülen’in ‘genetik kopyalama’ konusundaki düşüncelerine de ilgi duyarız.” dedi. Yani sadece Arapça ve İslamî ilimler üzerinde durmuyor, aynı zamanda “yaşayan İslamı” da inceliyorlardı. Doktora ve master yapan ne kadar öğrencileri olduğunu sorduğumda, “72 tane.” dedi. Ama aralarında o zaman hiç Müslüman öğrenci yoktu. Onun için kendilerinden iki kontenjan istedim. Böylece iki öğrencimiz girmiş oldu. Şimdi ellinci yılında, 1800 öğrencinin master ve doktora yaptığını söylediler.
Üç gün süren Ellinci Yıl Altın Jübilesi’ne katıldım. Alman, İngiliz, Irak, Libya, Endonezya ülkelerinin büyükelçileri katıldı. Bizim Vatikan Büyükelçimiz Prof. Mehmet Paçacı Bey de katıldı. Bazı hususları nakletmek istiyorum:
Açış konuşmalarından sonra, ilk gün aralarda müzik programları oldu. Direktör, Cezayirli Mehdi Elias Baba-Ameur idi. Cello çalıyordu. Onun gibi Müslüman olan Fiorela Asseri (Arnavutluk’tan) violin, İranlı Reza Muhsinpur da tar çalıyordu. İtalya ve Bulgaristan’dan iki sanatçı vardı. Mehdi ile aralarda sohbet ettik. Musiki ve maneviyat ilişkisi üzerinde durunca meraklandı ve sorular sordu. “Hz. Mevlânâ ‘Ruhlar âleminde ‘Elestü bi Rabbiküm?’ hitabını duyunca büyük zevk duydular, müzik ile hâlâ o zevki bulup o manevî hazzı yaşamak istiyorlar’ diyor.” dedim.
90 yaşındaki Prof. Maurice Borrmans, PISAI’nin tarihini anlattı. Bu müessese önce Tunus’ta kurulmuş. Oradan elli sene önce 1965’te Roma’ya taşınmış. Açış konuşmasını Ağcaniyan isimli bir Ermeni kardinal yapmış...
Prof. Maurica Borrmans ile bir akşam yemeği yedik. 90 yaşında, çok dinç... Hafızası hâlâ güçlü... Kendisi aslen Fransız. “Küçük Prens” kitabının yazarı ile hemşehri... Kur’an ayetlerini hayranlıkla ezbere okuyor. Bir ara coştu; Zilzâl ve Nasr sûrelerini sesini yükselterek okudu. Hz. Meryem ve Hz. İsa ile ilgili âyetleri de derin bir duygu yoğunluğu ile okudu. İmam-ı Gazâli ve Râzi’ye de hayranlığı var. PISAI’de master yapan arkadaşlarımızın hocası... Onlar hakkında güzel sözler söyledi.
Yemekte Mısırlı Prof. Scattolin Giuseppe de vardı. Sohbet sırasında kendisiyle 1997’de görüşmüş olduğumu hatırladım. O zaman bana Maroviç, Mısır’dan bir profesör arkadaşının Konya’da İbn-i Fâriz üzerine bir araştırma yapacağını söylemişti. Arkadaşlarımız kendisine yardımcı olmuşlardı. İstanbul’a geldiğinde Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nda o tarihlerde görüşmüştük. Bediüzzaman Hazretleri eski eserlerinde İbn-i Fârız’dan “a’şak” yani “çok âşık” diye bahseder. “Aşkı, irfanından aşkındır.” mealinde ifadeleri vardır. Prof. Maurice Borrmans, Vehhabi ve Selefi anlayışlarından rahatsız. “Bir cebimde İncil varsa, öbür cebimde Kur’an vardır daima. Ama Tunus’ta beni camilere sokmadılar. ‘Memnu!’ diyorlar. Siz Hanefiler öyle değilsiniz. Rahatlıkla girip çıkabiliyoruz.” diyor. Prof. Scattolin de “Bir seferinde girmek istedim. ‘Müslüman mısın?’ dediler. ‘Mısırlıyım!..’ dedim, öyle girebildim.” diyor.
Kaynak: http://www.zaman.com.tr/abdullah-aymaz/islami-arastirmalar_2274897.html
- tarihinde hazırlandı.