Stratejik karalama!

"Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur" diyen Sakallı Celal'in bu meşhur sözüne ilave yapmak istiyorum: "Önyargı"yı da işin içine katmak lazım. Fethullah Gülen Hocaefendi, Türkiye'de kendilerine aydın diyen bir kesimin önyargılarının kurbanı ve bu önyargıların sebebiyet verdiği rekabet, haset, kin, nefret ve düşmanlıkların muhatabı olmuştur ne yazık ki!

Kimdir bunlar? Duygu, düşünce, kültür bağlamında Doğulu olsa da Batılı gibi olmaya özenen, çalışan bir zümre. Kimi zaman aydın, kimi zaman bürokrat, kimi zaman işadamı, kimi zaman medya mensubu, kimi zaman da siyasetçi olarak karşımıza çıktı böyleleri. Hâlâ da çıkıyor ve çıkmaya devam edecek gibi görünüyor. Bir başka tabirle, Hilmi Yavuz'dan ödünç alarak söyleyelim: "Batılı değil, Batılı gibi olmaya çalışanlar." Kendine, ait olduğu, yetiştiği ve yaşadığı topluma Batılı gözle bakan bir kitle. Bu açıdan Batılı değil, Batılının Doğu'ya bakışını ifade eden kavramla oryantalist insanlar. Yerli oryantalistler diyebiliriz. İslam söz konusu olduğunda bilgi düzeyinde bile olsa dinle, dindarla alâkası bulunmayan ve arasına kapanması imkânsız mesafeler koyan bir kesim. Sakallı Celal'in meşhur sözünde tasarrufta bulunarak belirtecek olursak, "Türkiye'de Doğu'ya doğru seyreden bir geminin güvertesinde Batı yönünde koşturarak Batılılaştıklarını sanan insanlar."

İftiralar, ithamlar, yalanlar

Meseleyi şahsileştirmeyelim ama son tahlilde bu karalamaları yapanlar etten-kemikten şahıslar olduğu için söz ister istemez şahsi eksene kayıyor. İşte bu çerçeve içine giren pek çokları maalesef bitmek tükenmek bilmeyen bir hırsla Fethullah Gülen Hocaefendi ve onun fikrî öncülüğünü yaptığı gönüllü oluşuma karşı öteden bu yana muhalif bir duruş sergiliyorlar. Hocaefendi'yi, onun şahsında hizmet hareketini ve hizmet içinde yerini alan kişi veya kurumları tenkit etmek tabii ki hakları, hatta vazifeleri. Ama yapılan tenkitler, yapıcı veya yıkıcı bile olsa standart tenkit üslubunun dışına çıkıp iftiraya, ithama, yalana dayanınca bunları iyi niyetle, samimiyetle telif etmek mümkün değil. Zira söz konusu kişiler bahsettiğimiz çalışmaları (!) kendilerine vazife ittihaz edip bu gözle her şeyi didik didik ediyor, ardından yeryüzünü bir satıh kabul edip yurtiçi-yurtdışı demeden sözü edilen iftira ve ithamları ithal ediyorlar. Hasılı,1994 yılında kurulan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ile Hocaefendi ve hizmetin kamuoyuna açılmasını takip eden yılları başlangıç kabul edersek, o günden bugüne Hocaefendi ve hizmeti düşman mevziine yerleştirip sistematik bir şekilde karalama faaliyetlerini yürüten bir kitlenin varlığı konusunda şüphe yok.

Ahmet Kurucan: Stratejik karalama!

"Neden yaparlar bunu?" sorusu ve cevabı işin ayrı boyutu ama yapılanlar inkâr kabul etmez bir gerçek olarak ortada. İşte Doğan Koç, Strategic Defamation of Fethullah Gülen: English vs. Turkish isimli kitabında bunu delilleriyle ispat ediyor. Yalan, iftira ve ithamlarda kullanılan iki dildeki (Türkçe ve İngilizce) malzemeleri inceleyerek karalamaları yapanların içine düştükleri yaman çelişkiyi nazara veriyor.

Şöyle yapmış Doğan Koç: Hocaefendi ve hizmeti karalamayı amaç edinen 450'ye yakın İngilizce ve Türkçe kitap/makale/gazete ve internet haberini incelemeye alarak bir veritabanı oluşturmuş. Sonra bu veritabanı üzerinde mukayeseli incelemeler yapmış. Ulaştığı sonuç şu: Hocaefendi bu yayınların tavsifine göre; CIA ajanı, Vatikan kuklası veya Papa'nın gizli kardinali, Kripto-Yahudi, İslam'ın truva atı, ılımlı İslam yanlısı, Amerika'nın Humeyni'si, Türkiye'de laik devleti yıkıp İslam devleti kuracak bir şeriatçı, Yeni Osmanlı İmparatorluğu ve halifeliğin diriliş gayesini gözeten biri, Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi'nin Türkiye temsilcisi, Siyonist bağlantıları ve gizli ajandası olan bir aşırı milliyetçi...

Kısaca aktardığım ve sadece sonuçları tavsif sadedinde kullanılan tespitlerden de gördüğünüz gibi ortada yaman bir çelişki var. Bir insanın hem şeriat yanlısı bir Müslüman hem de gizli kardinal, hem milliyetçi hem de ajan olması söz konusu. Hedef kitlelere göre yayın dilini ve söylenenleri tahmin etmek mümkün. Mesela, Türkçe karalamalarda Hocaefendi "Amerikan/CIA ajanı", "gizli kardinal", "Siyonist uşağı" türü karalamalara maruz kalırken; İngilizce yayınlarda büyük çoğunlukla "radikal İslamcı", "ikinci Humeyni", Osmanlı imparatorluğu ve hilafeti yeniden diriltmeye çalışan bir insan olarak gösteriliyor. Uzun sözün kısası; ortada dinî ve insanî değerleri merkeze koyan ilke ve prensipler de olmayınca, tam anlamıyla "altta kalanın canı çıksın" hali yaşanıyor.

Karalamaların zamanlaması

Doğan Koç, çalışmasında daha başka hayati unsurların da altını çiziyor. Bunlardan birincisi, karalamaların zamanlaması. 2009'da hız kazanan ve tek merkezden koordine edildiği izlenimini veren karalamaların Ergenekon davasıyla irtibatlı olabileceği ihtimaline de işaret ediyor. Karalamaların Ergenekon davasıyla artması ve adeta bir kampanya şeklinde ele alınması bu ihtimali destekliyor. İkincisi ise karalama yapan şahısların kimliklerinden hareketle ortak özellikleri ve kullandıkları belirgin taktikler.

University Press of America tarafından yayımlanan kitabın Hocaefendi ve hareketi objektif bir gözle değerlendirecek her kesimden insan için çok faydalı olacağına inanıyorum. Duyumlarım o ki, kitabın Türkçe tercümesi de tamamlanmak üzereymiş. Hadiselere farklı bir perspektiften bakmak isteyen okuyucular için güzel bir çalışma olduğuna şüphe yok. İnşallah kısa zamanda dilimizde de yayımlanır. Zira kitabın göstermiş olduğu farklı perspektife herkesin ihtiyacı var. Özellikle Türkiye'de her gün hem de birkaç defa değişen hızlı gündemin hayhuyları arasında ömür tüketenlerin daha çok ihtiyacı olduğu kanaatindeyim.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.