Mübahele

Geçen yazıda “mülaane”yi ele almıştık. Bu yazıda “mübahele”yi ele alacağız. “Artık sana gelen bunca ilimden sonra, onun hakkında seninle ‘çekişip-tartışmalara girişirlerse’ de ki: “Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lânetleşelim de Allah’ın lânetini yalan söyleyenlerin üstüne kılalım.” (3/Âl-i İmran, 61.)

Bu ayete “mübahele ayeti” adı verilir. Mübahele, karşılıklı “lanetleşme” demektir. Necran Hıristiyanlarıyla süren uzun tartışmalardan sonra belli bir anlaşma sağlanamayınca, yani Necranlılar Hz. İsa’nın tanrısal vasıflarında ısrar edince, bu durumda Allah’ın Rasulü (sas), onlara lanetleşmeyi teklif etmek zorunda kalmıştır.

Heyet, Hıristiyanlığın Melkani mezhebine mensuptu. İsa’nın üç tabiatının da uluhiyetle ilişkili olduğunu iddia ediyorlardı. Buna göre İsa –haşa- tanrı idi, çünkü ölüleri diriltmiş, hastaları iyileştirmiş, gaybten haber vermiş, çamurdan şekil verdiği kuşa üfürüp can vermiştir. “Tanrının oğludur“, çünkü bilinen bir babası yoktur. “Üçün üçüncüsü”dür, çünkü Yüce Allah “yaptık, emrettik, yarattık, hüküm verdik” gibi ifadeler kullanmaktadır. Bir ve tek olsaydı, “yaptım, emrettim, yarattım, hüküm verdim” derdi. Bu durumda O, kendisi, İsa ve Meryem’den ibarettir. Hz. Peygamber, bu iddiaların temelsizliğini anlattı ve onları İslam’a davet etti. Onlar zaten Müslüman olduklarını söyleyince, o, “Allah’a oğul isnad etmeniz, haça tapınmanız ve domuz eti yemeniz –bir başka rivayette şarap içmeniz- dolayısıyla Müslüman değilsiniz.” dedi. (Müsned, ll, 776).

Taraflar iddia ve görüşlerinde haklılıklarında ısrar ediyor ama birbirlerini ikna edemiyorsa, işi Allah’a havale edecek, bu arada samimi olduklarını ortaya koyma babında lanetleşecek, yani kim haksız ise Allah’ın lanetine maruz kalmayı kabul edecektir.

Anlaşma sağlanamayınca mübaheleye davet etti. Karşılıklı olarak “Kim yalan söylüyorsa Allah’ın laneti üzerinde olacaktır.” diyeceklerdi ve bunda samimi olacaklardı. Buna her iki din mensubundan neredeyse herkes (çocuklar, kadınlar ve kendileri) katılacaktı. Bunun anlamı, eğer “yalan söyleyenler”e bir zarar isabet edecekse bundan herkes etkilenecekti. Çünkü Allah’a niyazla, içtenlikle dua edilecek ve kim yalan söylüyorsa, onun cezalandırılması istenecekti. İbn Aşur, bunun “bir meydan okuma” olduğunu söyler. Elbette ağır sonuçları olacaktı. Kaşani, Hz. Peygamber’i bu kadar rahat davranmaya iten asıl sebebin Ruhu’l-Kudüs’le (vahy meleği) desteklenmesi olduğunu söyler. Necranlılar, durumun vahametini anladıklarından buna yanaşmadılar, Hz. Muhammed (sas)’in sahiden peygamber olabileceğini düşündüler. O’nun sözleri, tarzı, tutum ve davranışları sıradan insanlarınkinden farklıydı. Bunun üzerine “cizye“ vermeyi kabul ederek Medine’den ayrıldılar (Buhari, Megazi, 72-73; Müsned, l, 414). İçlerinden psikoposları Ebu Harise’nin kardeşi Kürz, Müslüman olup Medine’de kalmayı tercih etti.

Necranlıların Medine’ye gelişleri, Mescid-i Nebevi’de vakti geldiğinde dua etmeleri –ki buna bizzat Hz. Peygamber izin vermişti-, iki din arasındaki bir tartışmaya katılmaları, sonunda kendi vicdanlarında Hz. Peygamber’in nübüvvetini tasdik etmelerine rağmen dinlerinde ısrar edip bir muahede ile Medine’den ayrılmaları Müslümanların gayrimüslimlerle olan ilişki biçimlerinden en ilginci ve anlamlı olanıdır.

Gerek Nur, 6-9 ayetleri, gerekse Âl-i İmran 61. ayetinde iki husus dikkati çeker: A) Her iki olayda iftira vardır. İlkinde koca, karısına zina suçu isnadında bulunmakta, diğerinde Necranlılar “Allah’a oğul edindi” iftirasında bulunmaktadırlar. B) Uzlaşma imkânı olmayan ihtilafların vahim sonuçlara yol açmaması, mesela karı-koca arasındaki ihtilafın cinayete veya başka türden yıkıcı bir zarara, iki din topluluğu arasındaki ihtilafın iç çatışmaya veya savaşa sebebiyet vermemesi için karşılıklı lanetleşme (mülaane ve mübahele) bir “çözüm yolu” olarak önerilmektedir. Taraflar iddia ve görüşlerinde haklılıklarında ısrar ediyor ama birbirlerini ikna edemiyorsa, işi Allah’a havale edecek, bu arada samimi olduklarını ortaya koyma babında lanetleşecek, yani kim haksız ise Allah’ın lanetine maruz kalmayı kabul edecektir. Bu, husumet ve düşmanlığı körüklemez, çözüm getirir. Anlaşmayanlar karı-koca ise boşanır, iki din müntesibi ise herkes kendi dinî inancına göre yaşamaya devam eder. Mülaane ve mübahele, bir arada yaşamanın kelamî ve hukukî zeminini tesis eder.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.