Cadı avı için yeni bir fırsat mı?

Türk Silahlı Kuvvetler içinde bir cunta, evvelki akşam bize, dehşet dolu saatler yaşattı. Daha ilk andan itibaren bu kalkışmanın başarıya ulaşmayacağı anlaşılmıştı. Türkiye'de bu kadar darbe gördüm, hiçbiri, bir asma köprünün tek geçişini tutarak başlamadı. Önce radyo ya da televizyon işgal edildi; parlamento, Çankaya, Başbakanlık Konutu ve stratejik öneme haiz noktalar kuşatıldı… ana caddelerden tanklar geçti... işgal edilen televizyondan darbe lideri bildiri okudu. Türkeş ve Evren örneğinde gördüğümüz gibi.

Bir avuç Jandarma'nın Beylerbeyi Sarayı'nı karargâh ilân ettiğini ve halkın sadece Anadolu'dan Avrupa'ya geçişini engellediğini görünce, bir cunta oluşumuyla karşı karşıya kaldığımızı hemen idrak ettim. Hatta, daha Başbakan “Bu bir kalkışmadır” demeden önce bir tweet attım: “Darbe böyle olmaz. Talat Aydemir'inkine benzeyen bir kalkışmadan ancak söz edilebilir. Sonu hüsrandır. Memleketime yazık!” diye yazdım. Ya Twitter'da yoğun bir trafik olduğundan ya da her zamanki gibi internet yavaşlatıldığından, bir süre sosyal ağlara giremedim. Girdiğimde gördüm ki, yeni bir kamplaşma başlamış. Çoğunluk, AKTRoller, bu darbe teşebbüsünü Fethullahçılara mal ederek, küfür kıyamet gidiyor. Hiçbir önemli olayda ya da felâkette kucaklaşamayacak mıyız? Hislerimiz yerine, mantığımızı ve aklımızı kullanmayacak mıyız? Bu mümkün olamıyor. Zira, daha ilk andan itibaren hem Cumhurbaşkanı, hem Başbakan, “Fethullahçı çeteyi” suçladı. Ellerinde ne gibi deliller var? Bekleyip görelim.

***

Çok sayıda komutanın tutuklandığından söz ediliyor. Meselâ, Mersin Garnizon ve Akdeniz Bölge Komutanı Tuğamiral Nejat Atilla Demirhan, Ordu Harekât Kurmay Başkanı Tuğgeneral Ekrem Çağlar, Bursa Jandarma Alay Komutanı Albay Yurdakul Akkuş, Ege Ordu Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral Memduh Hakbilen, Tuğgeneral Hasan Polat… Toplam 2 bin 839 TSK mensubunun gözaltında olduğu ileri sürülüyor. Ayrıca, darbe liderlerinden Tuğgeneral Semih Terzi'nin hayatını kaybettiği Başbakan tarafından açıklandı. Adı geçen bu kişiler, ya da sıkıyönetim ilân edilseydi, çeşitli illerde görev alacağı söylenilen askerlerin Cemaat ile ilişkisi nasıl kuruluyor?

Sıkıyönetim görevini üstleneceği iddia edilen askerlerden bir bölümünün isimleri şöyle: Hava Kuvvetlerinden Tuğgeneral Bekir Ercan Van, Jandarma Genel Komutanlığı'ndan Albay Mehmet Özdemir, Kurmay Albay Ali Taş, Kurmay Albay Harun Karabulut, Albay Yurdakul Akkuş, Kurmay Albay Ahmet Özkurt, Kurmay Albay Murat Koçak, Kurmay Albay Emre Fırat, Albay Mustafa Ulus, Deniz Kuvvetler Komutanlığı'ndan Tuğamiral Serdar Ahmet Gündoğdu, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndan Korgeneral İbrahim Yılmaz, Tümgeneraller Osman Ünlü, Mehmet Akyürek, Metin Akkaya, Mustafa Kurutmaz, Tuğgeneraller Mehmet Ozan, Mustafa Yılmaz, Ahmet Bican Kırker, Ali Kalyoncu, Erdem Kargın, Yunus Kotaman, Arif Settar Afşar, İsmail Güneşer, Kamil Özhan Özbakır, Savaş Beyribey, Hidayet Arı, Abdülkerim Ünlü, Ekrem Çağlar, Murat Soysal, Kurmay Albay Sebahattin Gümüş, Albay Metin Karagöz.

Darbe girişimini haber alamayan bir siyasi iktidarın, olaylar başlar başlamaz bunu Cemaat'e mal etmesini nasıl açıklayacaksınız? Madem o irtibatı kuracak deliller ellerindeydi, neden vaktinde önlem almadınız? Bir Genelkurmay Başkanı'nın ya da Deniz Kuvvetleri Komutanı'nın rehin alınması ne demek! Türkiye böyle bir felâketi hiç yaşamadı.

***

AKTroller, Cemaat'e yüklenirken, birçok AK Parti muhalifi de darbenin Tayyip Erdoğan'ın elini güçlendirmeye yönelik bir oyun olduğunu yazdı. Bu iddiaya hiç inanmıyorum. Zira, bu kadar komutan, müebbet ağır hapis cezasını ve ölümü göze alarak böyle bir oyuna iştirak eder mi? Ya da Erdoğan, böyle bir riske girer mi? Mümkün değil.

***

Sevinenler de oldu… “Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” kabilinden bir anlayış, sosyal medyada bazı hesaplara yansıdı. Oysa hiçbir darbe, ülkeye selâmet getirmemiştir. Hele bir cuntanın tevessül ettiği kalkışma, ülkemiz açısından çok vahim sonuçlar doğurabilirdi. Yanlış anlaşılmasın, emir-komuta zinciri içinde gerçekleşse bile darbe bir felâkettir. Ama, bir de alttan gelen dalganın üst kademeyi silip süpürdüğünü, 27 Mayıs'taki gibi ayakların baş olduğunu düşününüz… 27 Mayıs'ta Rüştü Eldelhun enterne edilmişti. Evvelki gün de Hulusi Akar.

***

Sorular…

1) Yukarıda adı geçen ya da geçmeyen çok sayıda askerin Cemaat'le ilişkisini kuran somut deliller mevcut mu?

2) Bu darbenin yöneticisi kim? 30 Ağustos 2014'te terfi eden ve öldüğü belirtilen Tuğgeneral Semih Terzi mi? Ya da Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nda görev yapan ve darbeci diye adı geçenler arasında en üst rütbeye sahip olan Korgeneral İbrahim Yılmaz mı?

3) Madem bu kişilerin Gülen Cemaati'yle ilişkisi biliniyordu, isyandan önce niçin tedbir alınmadı? Ahmet Davutoğlu'nun “Canlı bombaları biliyoruz ama harekete geçmeden tutuklayamıyoruz” demesi gibi, darbe hazırlıklarının farkında olunması rağmen, eyleme geçmeleri mi beklendi?

TBMM'de derhal bir Araştırma Komisyonu kurulmalı ve bütün iddialar özenle incelenmeli. Yoksa bu kavga, bu husumet hiç sona ermeyecek.

Ne sivil darbe ne askeri darbe

Komplo teorileri, gerçeklerin doğru analiz edilmesini engeller. Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bu isyan, ne Tayyip Erdoğan'ın bir oyunu, ne de Cemaat'in bir organizasyonu. Tek adam rejimine karşı, Türkiye'de giderek artan bir rahatsızlığın, askerin bir bölümüne sirayet etmesinden ibaret gibi görünüyor. Çare, yeniden hukuk devletine sarılmaktır. Eğer bu kalkışmayı fırsat bilip, Cadı avı derinleştirilirse, ülkeye huzur gelmez.

Kimine göre demokrasi kazandı.

Demokrasi dediğiniz, tek adam rejimi mi? Yargının siyasi iktidar tarafından ele geçirilmesi mi? Hür teşebbüsün kayyımlar eliyle yok edilmesi mi? Yoksa, basına yönelik korkutma ve sindirme operasyonları mı? AK Parti, bir sivil darbe süreci yürütüyor. Son aşaması, Başkanlık sistemi olacak. Askeri darbe teşebbüsü de, zaten bu zemin üzerine bir meşruiyet kazanmaya çalıştı.

Benim yerim belli… Cumhuriyet gazetesi manşetinde çok güzel ifade etmiş: “Ne sivil darbeye evet, ne de askeri darbeye” Bir an önce, Cumhurbaşkanı, anayasal sınırlar içine çekilmeli, yargı bağımsızlığı ve basın özgürlüğü geri gelmeli. Herkesin saygı duyabileceği, adaletine güvenebileceği mahkemeler kurulmalı. Aksi takdirde Türkiye bu sancıları daha çok yaşar. Huzur ve esenliğe bir türlü kavuşamaz

Fark

17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarına darbe dediler… Elbette darbe değildi. Polis ve savcılar hırsızların peşine düşmüştü. Darbe teşebbüsünü Cuma gecesi gördük. Aradaki farkı anlayabildiniz mi?

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.