‘Kimse Yok mu’yu elbette biz düşüneceğiz!

‘Kimse Yok mu’yu elbette biz düşüneceğiz!

Olanca hoyratlığı ile “Bu kadar işimin arasında Kimse Yok mu Derneği’ni mi düşüneceğim? Onu sen düşün!” çıkışlarını duyduğum yüksek perde ses, çoğu akşam olduğu gibi çalıştığım odamda, beni tam 3 yıl öncesine götürmüştü.

2011 yılı Ağustos ayında bir iftar saatinde,  Afrika’daki açlık haberlerini izlerken sarsılmıştım. Tüm günlerin manevî hazzını yaşarken açlık ve susuzluktan yollara dökülmüş Afrikalı bir annenin, çölde dört çocuğunu kaybedişini hıçkırarak anlatışı, tüm acısı ile içime oturmuş, yaşadıklarından sorumlu muyuz düşüncesine kapılmıştım. Hiç düşünmeden oraya gitmeye karar vermiştim. Ertesi gün Kimse Yok mu Derneği ile irtibata geçip kendileri ile Afrika’ya gitmek istediğimi bildirmiştim. Kısa süre içinde bana geri dönen dernek yetkilileri, güvenlik nedeniyle gönüllüleri ancak ileriki bir tarihte götürebileceklerini bildirmişlerdi.

Aslında ben niye Afrika’ya gidecektim ki? Elimden ne gelecekti? Ne yapabilirdim ki?  Bir hukukçu ya da sosyolog değildim ki toplumsal konularla ilgilenecek, hekim hiç değildim bir sağlık hizmeti sunacak. Öğrencilerime yıllarca sınırsız insan ihtiyaçlarını karşılamak için kıt kaynakların optimal tahsisi konusunda dersler vermeye çalışmıştım. Üstelik tüm bunları matematik modeller ve varsayımlarla dahası kâğıt üzerinde anlatmaya çalışmıştım. Bu modeller Somali’de ne işe yarayacaktı ki? Olsun, açlık, susuzluk ve yoklukla imtihan veren annelerle ya da çocuklarıyla temas eder, göz göze gelebilirdim belki ya da sadece bir sıcak gönül bağı ile destek verebilirdim, hizmet gönüllülerinin yıllardır binlerce keresini yaptıkları gibi. Hem de kıt kaynakların etkin dağılımını değil de zengin doğal kaynakları olan kara kıtanın kaynaklarının etkin ve adil dağılmadığını müşahede edebilirdim.

Hâlâ bir haber yoktu Kimse Yok mu Derneği’nden, beni unutmuş olabilirler miydi? Hayır unutulmamıştım. Ekim ayı başında, Nairobi üzerinden Somali’ye gideceğim bilgisini vermişlerdi. Kimlerle, hangi ekiple seyahat edeceğimi bilemediğim bir yolculuğa çıkmıştım, uçakta hareketten  kısa bir süre önce bir doktor bey yanıma gelerek bir hekim grubu ve Kayseri Kimse Yok mu ekibi ile  Nairobi’ye gideceğimiz bilgisini vermişti.

Uçak hareket edip Nairobi Havalimanı’na ininceye kadar bir daha kimse ile görüşmemiştim. Geceyi ekip ile birlikte Nairobi Havalimanı’nda bekleme salonunda geçirdikten sonra sabaha karşı Somali’ye hareket için giriş kapısına doğru ilerlemiştik. Planlanan tarifeden saatlerce sonra kalkan pervaneli uçağımızı beklerken, ben ne yapıyorum, niçin buradaydım diye düşünüyordum. Önce gelen oturur yerleşme düzeniyle başlayan sarsıcı, bir o kadar da emniyetsiz dolmuş yolculuğu hissiyle Mogadişu’ya inerken uçağın penceresinden havalimanındaki tek gerçeğin Kimse Yok mu Derneği’nin yardım kolileri olduğunu görebiliyordum.

Yıkık dökük bir iki barakanın bulunduğu tarla benzeri havalimanına indiğimizde, bin bir güçlükle harabe şeklindeki gümrük kapısından ülkeye girmeye çabalarken birden 50 yıl gerideki bir zaman dilimine geçtiğimiz hissine kapılmıştım. Şehrin içine doğru ilerlediğimiz her saniyede ve orada kaldığımız her anda sanki daha da önceki yıllara yaklaştığımı düşünüyordum. Bizi karşılayan Kimse Yok mu temsilcisi kardeşimizin her halinden çabasının büyüklüğü ve derinliği anlaşılıyordu.

Biz ülkeye varmadan üç gün önce 4 Ekim 2011’de, Mogadişu’da El Şebab milislerinin düzenlediği intihar saldırısında en az altmış beş kişi ölmüştü. Aralarında burs almak için başvuruda bulunan ve sonuçları öğrenmek üzere Eğitim Bakanlığı’nın önünde sırada bekleyen, Kimse Yok mu Derneği aracılığıyla Türkiye’ye gelme amacı olan öğrencilerin de bulunduğu bilinmekteydi. Şiddet olaylarının devam ettiği ülke, bir yandan da açlıkla mücadele ediyordu. Birleşmiş Milletler İnsanî Yardım Koordinatörlüğü’nden yapılan açıklamada, uluslararası yardımlara rağmen Somali’de kıtlığın artmaya devam ettiği ve yüz binlerce Somalilinin açlık tehlikesi altında olduğu uyarısında bulunuluyordu.

Yol boyu Kimse Yok mu yetkilisinin bize verdiği bu bilgiler ışığında konaklayacağımız müstakil eve ulaştığımızda nasıl zaman geçireceğimi düşünürken, birden içimden, geride bıraktığım bağlarımdan bir müddet ayrı kalıp oralarda da yaşanabileceğini hissettim. Adanmışlık ve kaynak paylaşımı bu olsa gerek diye düşündüm.

Bir kez olsun adımı ve kim olduğumu sormayan, hepsi yaşça benden büyük yetkili ve gönüllüler, seyahatimiz boyunca kimi zaman valizimi taşımaya, kimi zaman da sofranın başına yerleştirmeye çalıştılar, hakkımdaki tek bilgileri olan “hoca hanım” kimliğimle. Kurban kesmek, kuyu açtırmak, gönül desteği vermek ve niceleri için gelen ekibe çoktan karışmıştım. Tüm kimliklerinizi geride bırakıp sıfır noktasına vardığınız yerdeydiniz artık.

Tek yaptıkları iş, günde sadece bir öğün yemeğe (haşlanmış pirinç ve et) ulaşabilmek için saatlerce kuyrukta beklemek olan binlerce kara kıta insanına yemek yetiştirmek için kurulan Kimse Yok mu kamplarını mı ziyaret etmedik, çağlar gerisinden kalan hastanelerde bir oda, bir ameliyathane kurmak için koşuşturan sağlık ekiplerini mi görmedik, yoksa hijyen, tıbbi malzeme ya da donanım olmaksızın kendi getirdikleri malzeme ve ekipmanla hastaları muayene ve tedavi için uğraşan (binlerce katarakt ameliyatı bu hizmetlerin sadece küçük bir bölümünü teşkil eder) Kimse Yok mu gönüllüsü doktorları mı görmedik.

Kimse Yok mu’nun lojistik merkezine geldiğimizde ise aklıma yine kıt kaynakların etkin dağılımı modellerim gelmişti. O kadar yardım malzemesi yığılmıştı ki, ekipler yoğun bir şekilde dağıtım planları üzerinde çalışıyorlardı. Gerçek model ve çözüm uğraşları buradaydı aslında. Benim modellerim de model miydi? Bu dağıtım problemlerini çözebilir miydi?

Derken Somali’deki Türk lisesi açılma çalışmalarını yürüten Bilal Çelik hocanın evine ziyarette bulunduk. Avlunun bir başka bölümünde yer alan misafirhanede, Türkiye’ye gitmek için güvenlik nedeniyle bekleyen Somalili genç kızları ağırlayan Bilal Çelik hoca ve eşinin kendi çocukları, yine güvenlik nedeniyle bu ülkede okula gidemiyorlardı. Diğerkâmlıkla kara kıtanın gençlerinin gelecek kaygısına düşmüş Çelik ailesinin çocukları okula başlayamamıştı. Siz sıcak ülkenizden kalkıp buraya geliyor, ülkenizdeki sıcaklığı onlara bırakıyordunuz. Bu nasıl bir özveriydi, nasıl bir adanmışlık ve paylaşma duygusuydu? Bu sarsıntı benim için fazlaydı artık.

Yardımların yerine ulaşmasının koşuşturmasının yanı sıra kara kıtanın insanına kendi ayaklarının üzerinde durmayı öğreteceğiz gayretiyle getirilen dikiş makineleri, top kumaşlar, dikim malzemeleri, vb. kısa sürede sahiplerine ulaştırılmayı bekliyordu. Evet, belki kaynaklar etkin dağıtılamıyordu, çünkü dağıtacak yeterli emeğe sahip değillerdi, bir öğretmen ve karnında bebeğini taşıyan hizmet gönüllüsü eşinden başka kim gelirdi ki bu şartlarda buralara? Benzin istasyonu olarak gösterilen, üzerinde plastik şişelerde benzinin satıldığı bir el arabasının olduğu ülkeye mi yoksa teneke evlerden oluşan tehlikeli mahallelere mi gelecekti yolcunuz?  Güvenliğin hiçbir şeklide tesis edilemediği, silahlı grupların açıkça ortada dolaştığı, en ufak bir şüphede silahı dayadığı, açlığın susuzluğun kol gezdiği ülkeye kim gelirdi adanmış ruhlardan başka. Saygın bir devlet büyüğümüzün bana ne sizin derneğinizden dediği Kimse Yok mu  ya da Hizmet gönüllüsünden başka.

Dahası aralarda sohbet ettiğimiz yetkili ve gönüllü abiler, Allah devletimize zeval vermesin, biz her zaman devletimizin arkasındayız, yanındayız, huzur içinde yaşamak için destekçiyiz diyorlardı.

Yaralıları tahliye etmek için Türkiye Cumhuriyeti tarafından gönderilen uçağa birlikte bindiğimiz, Kimse Yok mu Derneği aracılığıyla okumaları için Türkiye’ye getirilen 300 kadar Somalili öğrenci ile geri dönüyordum. Dönüş yolunda aralarına karışmaya gayret ettiğim öğrencilerin hepsinin gözünde ışık vardı. İlk defa kendilerini sömürmeyen, eğitimlerine destek verecek bir hareketin gönüllüleri ile umuda doğru yolculuk yapıyorlardı, dört-beş sene sonra ülkelerine hizmet için dönecekleri idealleriyle. Bizzat müşahede ettiğim, yaşadığım ve hissettiğim Hizmet ve Kimse Yok mu gerçeğini kaleme almayı çok istememe rağmen matematik modellerimden başımı kaldırıp bir türlü yazamamıştım. Çalışma odama kadar uzanan televizyondaki kızgın ses, şahit olduğum onca gerçeği paylaşma zamanının artık geçmek üzere olduğunu hatırlatmıştı.

Bu benim Kimse Yok mu ile ne ilk ne de son yolculuğumdu. Daha önce Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi dâhil olmak üzere çeşitli kereler organizasyonlarına katılmıştım. Ayrıca Hizmet Hareketi’nin farklı organizasyonları ile de yurt içi ve yurt dışında gönüllü olarak çeşitli ziyaretlerde bulunmuştum. Bu programların hiçbirisinde, zikretmekten hicap duyacağım ağza alınmayacak son derece incitici, ötekileştirici, izleri üzerinizden yıllarca silinemeyecek derinlikteki acı söz, itham ve iftiraların binde birine bile rastlamış değildim. Bu kişiler olsa olsa kendine ait her türlü maddî manevî sahiplikten vazgeçip yaşatma uğruna yaşayan kişilerdi.

Sayın Bakanımızın dediği doğruydu, derneğimizi biz düşünmeye devam edecektik, bu kadar önemli işlerinin arasında, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi (ECOSOC) danışman üyesi olan, on binlerce gönüllüsüyle din, dil, ırk ve cinsiyet farkı gözetmeksizin dünya çapında insanî yardım faaliyetleri gösteren uluslararası bir sivil toplun kuruluşunu düşünemezlerdi, biz düşünecektik tıpkı yönetimin yönetişime evrildiği gelişmiş ülkelerdeki sivil toplum gibi. “Sunduğu hizmet kalitesini sürekli geliştirerek toplumun birliktelik, yardımlaşma, dayanışma ve gelişimindeki temel ihtiyaçlarını sürdürebilir çözümlerle karşılayarak tüm dünya insanlığını kucaklayan lider bir sivil toplum kuruluşu olmak vizyonu ve küresel huzur, adalet ve birliktelik için ihtiyaç sahibi ve bağışlayan arasında iyilik elçiliği olmak misyonuna sahip” bir sivil toplum kuruluşunu, tam da Sayın Bakan’ımızın ifade ettiği gibi siyasiler düşünemezlerdi!

Prof. Dr. Demet Bayraktar, Süleyman Şah Üniversitesi

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/yorum_kimse-yok-muyu-elbette-biz-dusunecegiz_2250239.html

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.