Foreign Policy’de yayınlanan makale: Türk Ordusu içinde iki güç çatışabilir
ABD’nin saygın dış politika yayınlarından Foreign Policy’de, “Türkiye’nin Darbe Sonrası Kıyımı ve Erdoğan’ın Özel Ordusu” başlıklı bir yazı yayınlandı.
France24’ün ödüllü gazetecisi ve Ortadoğu uzmanı Leela Jacinto’nun kaleme aldığı yazıda, darbeden hemen sonra başlatılan gözaltılar ve kıyımlarla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Kemalist damarının kurutulduğu anlatılıyor. Boşalan kadroların yerine ise çoğu uygun kalibrede olmayan ‘sadık’ askerlerin atandığının altı çiziliyor.
Makale, Erdoğan’ın darbe gecesi alelacele Fethullah Gülen’i suçlamaya başladığını ve daha önceden hazırlandığı anlaşılan listelerle kıyıma başlandığını fakat Hizmet Hareketi’nin darbeyi planladığına ya da Fethullah Gülen’in emri verdiğine dair bugüne kadar bir kanıt sunulamadığına dikkat çekiyor.
Leela Jacinto, darbe girişiminin arka planına dair soru işaretlerinin devam ettiğini söylerken, “Kesin olarak bildiğimiz ise Türk ordusu eskisi gibi değil. Türkiye en parlak ve iyi generallerini kaybetti” yorumunu yapıyor. Reuters raporuna göre 400’e yakın NATO’da görev yapan askerî elçi darbeden sonra görevinden alındı. Eski asker Metin Gürcan’ın analizine göre, general sayısında yüzde 38 oranında azalma yaşanırken, subay kadrolarında yüzde 8 oranında kayıp oldu.
Foreign Policy yazarı, kıyımdan sonra oluşan bu boşluğun ise ‘Avrasyacı’ olarak bilinen kişilerce doldurulduğunu söylüyor. Jacinto, Rusya’nın Avrasya politikasını destekleyen bu yeni güç odağının, Türkiye’nin dış politika tercihlerinde de etkili olduğu görüşünde. Nitekim 15 Temmuz darbe girişiminden kısa süre sonra Türk Ordusu, Avrasyacı olduğu bilinen Zekai Aksakallı’nın komutasında Suriye’ye askerî operasyon düzenledi ve bu operasyonda Rusya’yla yakın çalışıldığı görüldü.
Rusya’yla yakınlaşmanın bir başka göstergesi ise, Jacinto’ya göre, Türkiye’nin Rus yapımı S-400 füzelerini almaya karar vermesi. Ancak Rusya’dan alınacak silahların NATO savunma sistemine eklenmesi, Rusya’nın NATO’nun silah gücünü bilebilmesi anlamına gelebilir.
Makale, Avrasyacıların Rusya bağlantısının ardından, Doğu Perinçek figürünün temsil ettiği ‘derin devlet’ kavramına da ışık tutuyor ve Erdoğan’ın rüşvet ve yolsuzluk iddialarının ardından Perinçek’le ittifak kurduğunu ima ediyor. Ancak bu ittifak, yazar Jacinto’ya göre, “cehennemde yapılmış bir evlilik”. Yani, eninde sonunda şiddetli bir kavgaya dönüşeceği bekleniyor.
Foreign Policy’de 13 Temmuz günü yayınlanan makalenin son kısmı, darbe girişimi gecesi sokaklarda olduklarını deklare eden SADAT isimli şirket hakkında. Daha önce American Enterprise Institute’ten Michael Rubin’in de dile getirdiği SADAT’ın Suriye’deki faaliyetlerini hatırlatıyor. Gazeteci Leela Jacinto, SADAT’ın kurucusu Adnan Tanrıverdi’nin Cumhurbaşkanı danışmanı yapılmasıyla paramiliter bir yapı kurulduğuna dair endişelerin arttığını hatırlattıktan sonra, eğer durum böyleyse Perinçek’in ‘sosyalist’ savaşçıları ile bir çatışmanın kapıda olduğu yorumunu yapıyor.
Son olarak, şimdilik Avrasyacılar ile İslamcıların anti-Amerikan ve anti-NATO fikirlerde ortaklık yapıyor, diyen Jacinto, TSK içindeki bu iki kampın çatışabileceğini söylüyor. Yazı şu cümlelerle sona eriyor: “Bu arada, NATO’nun tek Müslüman çoğunluklu üyesi, Doğu’da etkinliğini arttırmak için Batı’dan uzaklaşıyor. Modern Türkiye’nin tarihini değiştiren beceriksiz bir darbeden bir yıl sonra, eski savaş sonrası düzen tehlikede.”
- tarihinde hazırlandı.