Paralel hakimler
Tüm kamu görevlileri ve hâkimler, birey olmanın doğal bir gereği olarak siyasal, felsefi ve dini inançlara sahiptir. HSYK da sivil toplumun türlü renklerinin yansıyacağı bir yüksek yargı konseyidir.
Usul ve kanuna uygun olmak kaydıyla yargıda görev yapan tüm siyasal ve sosyal kişiliklerin HSYK’ya seçilebilme hakkı ve yetkisi vardır.
Bunun anayasal bir temel hak olduğu kuşku götürmez.
Hükümet ve Erdoğan dilediği kadar şu paralel, şu ulusalcı, şu Alevi, şu ülkücü desin.
Hiçbir kıymeti harbiyesi ve hukuki karşılığı yoktur bu hezeyanların.
‘Paralel’in ne olduğunu ortaya koyamayan ve ispatlayamayan bir hükümetin, paralel yargıdan bahsetmesi ciddiyetsizliktir.
HSYK’nın bağımsız bir yargı konseyi olmasının en büyük alameti, siyasal iktidarın dışında ve üstünde hareket edebilme iktidarıdır.
Demokratik hukuk devletlerinde seçilmiş siyasal iktidarlara dur diyebilecek, iktidar dışı hukuki güç odakları vardır.
HSYK ve yargı makamları, iktidarın üzerinde ve dışında hareket edemiyorsa, iktidarın yargı büroları haline gelmiş demektir.
AKP ise HSYK’ya kendi siyasetinin sınırlarınca bağımsızlık biçiyor.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir hükümet yargıya maaş zammını “yargıyı satın alma bedeli” edasıyla masaya koydu.
Hâkim ve savcılar ilk kez kamuoyunun gözleri önünde bir onur testine tabi tutuluyor.
Venedik Komisyonu’nun 12–13 Mart 2010 tarihli 82. Genel Kurul Toplantısı’nda alınan önemli emsal kararlar vardır.
Karar metninin 62. maddesinde, hâkimlerin kendilerini bağımsızlık veya tarafsızlıklarının sorgulanması neticesini doğuracak durumlara sokmamaları gerektiğine işaret edilmektedir.
Hal böyleyken AKP’nin alenen ve tüm devlet imkânlarıyla desteklediği ve propagandasını yaptığı Yargıda Birlik Platformu’nun, iktidar ile olan uygunsuz yakınlığı, HSYK sürecini siyasal bir propagandaya dönüştürdü.
HSYK seçim süreci için bile olsa, hâkim ve savcıların siyasal iktidarla bu şekilde bir yakınlığa girmesi, yargı ruhuyla açıklanamaz.
Hele siyasal iktidarın hiçbir hukuki done ve ciddiyete dayanmadan “paralel yargı” varsayımını, kamuoyunun bilinçaltına ispatlanmış bir suç ve hukuki gerçekmiş gibi empoze etmesi açık bir komplodur.
HSYK ve yargı, cumhuriyet tarihinde ilk kez hâkimlerin hangi siyasal ve sosyal yelpazeye mensup olduğuyla anılır oldu.
Bu şeamet, AKP’nin bilinçli bir psikolojik harekâtıydı.
Kendi suç ve skandallarını örtmek uğruna toplumdaki asgari adalet duygusunu da katlettiler.
Bir tek namuslu insan çıkıp söylesin
Yargıda kimler “paralel”dir, neden ve hangi delillere istinaden “paralel”dir, hakkındaki yargı hükmü nedir?
Buna hukuki argümanlarla cevap verecek namuslu yoktur ama “paralel” üstünden ahkâm kesen namussuz çoktur.
Ha ‘paralel’den kasıt “suç ve günah teşkil etmediği ve hâkimlik yapmaya engel olmadığı halde” Gülen ve fikirlerine saygı duyan kamu personeliyse durum başka.
Ben yargı teşkilatında, devrimci, ülkücü, ulusalcı, ateist, hâkimlerle çalıştım.
Kürtçü, PKK’lı, MLKP’li, DHKP-C’li, Öcalan’a meftun, hatta yüzüme “Güneydoğu’ya atanınca sana gününü göstereceğiz” diyen hâkimler de gördüm.
“Yargıyı topla bir kadın bacağı etmez” diyen ve bu tutkularla iş yapan savcılar da.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve teşkilatını “küfür” kabul edip, ülkeyi darü-l harp ilan eden Selefiler’i de…
Fikirlerini ve takipçilerini beğenirsiniz veya beğenmezsiniz.
Bir düşünce adamı olarak Gülen’e saygı duyan kamu görevlileri bugün de olacaktır, yarın da…
Tarih, fikre ve kalbe barikat kurmaya kalkan ahmakları her daim zelil bir şekilde gömmüştür.
Mesele yargı görevinin hukuk kurallarına uygun icra edilmesidir.
Yargı faaliyetini kimin yaptığı değil nasıl yaptığıdır önemli olan.
Yoksa hâkimlerin siyasi ve fikri kimliğiyle uğraşarak varacağınız yer kaos ve anarşidir.
Kalplere ve fikirlere pranga vurmaya kalkmak, tutkuyu güçlendirir.
Cenap, yılların ötesinden kahkahalar atıyor size.
- tarihinde hazırlandı.