Mississippi’den Pencap’a Sızıntı nehirleri

Afrika'daki başarının arkasında Türk Okulları var

Dünya, samanyolu, gezegenler ve daha birçok semavi unsura dair tasvirler birer tefekkür vesilesi olarak Sızıntı’nın, The Fountain’ın ve diğer kardeş dergilerin kapaklarını ve iç sayfalarını hiç de azımsanmayacak miktarda süsler. Kainat kitabını okurken dünya üzerindeki varlığımızın binlerce ışık yılı mesafedeki nebulalar ve galaksilerle de irtibatsız olmadığını hatırlatırken bütün bunların merkezinde Dünya’nın ve mahlukatın en şereflisi insanoğlunun olduğunu da düşündürür. “Sızıntı” kültüründeki ideal insan, ya da insan-ı kamil, kendisiyle beraber başkalarını, başkalarıyla beraber bütün bir varlığı, dünya ve kainatı hep birlikte ele alır ve hayatını manalandırmaya çalışır. Sızıntı, 1979’dan bu yana, bu kültürün kendisini Türkçe olarak ifade ettiği en veciz bir lisan oldu. The Fountain ve diğer kardeş dergileri ise bu fikri dünya milletleriyle paylaşıp insan vicdanının sesi-soluğu olmaya çalışıyor. Bu minvalde, Nijerya’da “Birlikte Yaşama Kültürü”, ABD’de “Eğitim Yoluyla Barış”, en son olarak da Pakistan’da “İdeal İnsan ve İdeal Toplum” olarak isimlendirilen konferansların ana maksadı da bu vicdani sese bir mikrofon uzatmak aslında. Bu konferansların en sonuncusu Pakistan’ın Pencap eyaletinde gerçekleştirildi.

20-21 Kasım 2012 tarihlerinde gerçekleştirilen “M. Fethullah Gülen'in Düşüncesinde İdeal İnsan ve İdeal Toplum” başlıklı konferansın ana teması şöyledi: Pakistan gibi verimli toprak ve doğal kaynaklara sahip ülkenin tek ihtiyacı bunları milletin menfaati için işletecek, ilmini vefa hisleri içinde ülkesinin hizmetine sunacak ideal bir nesil aslında.

Pencap, “beş su” demek. Lahor-İslamabad arası dört saatlik yol boyunca sağlı-sollu ufka doğru uzayan geniş ve verimli topraklar Rahmet-i Sonsuz’un bu coğrafyaya bir armağan olarak beş koldan salıverdiği ab-ı hayat nehirlerin bir neticesi. İslamabad yakınlarında arkadaşlarım tepelik bölgeye doğru işaret ederek dünyanın ikinci en büyük tuz madeninin de burada olduğunu anlatıyorlar. Daha iki ay evvel dünyanın öbür ucunda Illinois-Iowa arasındaki benzer bir otobanda gördüğüm uçsuz bucaksız mısır tarlalarını işleyen dev traktör, biçerdöver ve sulama makineleri buralarda da olsaydı diyor insan kendi kendine. “Zaman meselesi” diye bastırıyorsun sonra bu arzuyu. Böyle verimli topraklara ve doğal kaynaklara sahip bir ülkenin tek ihtiyacı bu kaynakları etkin kullanabilecek ve milletin menfaati için işletecek, ilmini, irfanını vefa hisleri içinde kendi ülkesinin hizmetine sunacak iyi yetişmiş yeni bir nesil aslında. Böyle bir nesil nasıl bir insan modeliyle meydana gelebilir? Bu insan modelinin netice vereceği bir toplumun vasıfları neler olmalıdır? 20-21 Kasım 2012 tarihlerinde gerçekleştirilen “M. Fethullah Gülen’in Düşüncesinde İdeal İnsan ve İdeal Toplum” konferansı da bu sorulara cevap aramak maksadıyla dünyanın değişik ülkelerinden akademisyen ve fikir adamlarını Pakistan’da bir araya getirdi.

Sızıntı kaynağından doğan The Fountain dergisi ve Pakistan’da faaliyet gösteren Rumi Forum Vakfı konferansın ana organizatörleri. Aslında bunlar görünürdeki kurumlar sadece; Türk ve Pakistan halkları arasında kadim bir ortak tarihten gelen vicdani bir kardeşlik sözleşmesi var. Daha çok Azerbaycan için kullandığımız “iki ülke, tek millet” sözü burada göğsümüzü kabartan başarılara imza atmakta olan PakTürk kolejlerinin mottosu. Haddi zatında, kutsal topraklara adımını atmış hemen her hacının müşahede ettiği, Milli Mücadele’miz hakkında biraz talim görmüş her talebenin hiç olmazsa nazari olarak öğrendiği gibi, Pakistan insanının ve daha geniş manada Asya alt kıtası Müslümanlarının, ortak inanç ve kültür mirasımıza bayraktarlık yapmış ecdadımızın torunları olarak Anadolu insanına hususi bir teveccühü var. Lahor’daki kabrini ziyaret ederken arkadaşlarımız büyük mütefekkir ve gönül adamı Muhammed İkbal’in Avrupa’ya her gidişinde uçak Türk hava sahasına girdikten sonra ayağa kalktığını ve çıkana kadar hürmeten oturmadığını anlattılar. “Peygamber (SAV)'in Huzurunda” (Huzur Risalat Maab Mein) isimli şiirinde, rüyasında Efendimiz’e (sas) hediye olarak bir kase içinde Trablus’ta dökülen şehidin kanını sunan ve halkını Milli Mücadele’ye desteğe çağıran dava adamı.

Günümüzün Anadolu insanı da bu vefaya mukabelede bulunmuş ve 1995’ten beri faaliyet gösteren PakTürk okullarını burada hizmete sokmuş. Okulların akademik başarılarının yanında çocuklarının güzel bir ahlakla da yetiştiğini gören Pakistan halkı, The Fountain’ın son sayısının kapağında resmedilen meşalenin bir bayrak yarışı havasında bir elden diğerine verilmesi gibi, “hizmet” kültürünü devralmaya başlamış artık. Zira, bizleri cömert ikramlarıyla ağırlayan ve kalbî bir muhabbetle kucaklayan yerli Pakistan esnafının İstanbul’dan kalkıp gelen Kaynak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Naci Tosun Beyefendi’nin sohbetini heyecanla dinleyişlerinde ve yaşaran gözlerinde Anadolu insanının civanmertliğini ve hizmet aşkının “sızıntı”larını görmek mümkün.

Konferans, ülkenin prestijli öğretim yuvalarından Pencap Üniversitesi’nin hukuk fakültesi bünyesindeki salonda gerçekleştirildi. Programa dünyanın beş kıtasından gelen konuşmacı ve misafirlerin katılımıyla konferans hatırası olarak fakültenin bahçesine dikilen ağaçlar ve muhterem Hocaefendi’nin eğitim ve barışa katkılarına ithafen hazırlanan mermer levha konferansın akademik maksatlarının çok ötesinde yüklendiği iyi niyetin, işbirliği ve dostluğun sadece Pakistan ve Türkiye’yi değil daha geniş bir dairede bütün bir insanlığı ve ekolojik dengeyle beraber bütün bir varlığı kapsaması arzusunun hoş bir ifadesiydi.

“Türkiye’nin petrolü yok, doğalgazı yok; ama...”

Bir taraftan D-8 zirvesi, diğer taraftan mezhep çatışmalarına sahne olan Muharrem ayına denk gelen konferanstan bir gün önce Pencap Eyalet Başbakanı Shahbaz Sharif’in verdiği resepsiyon büyük medya ilgisine vesile oldu. Pencap Eyalet meclisinden sekiz bakan, on iki milletvekili, on beş rektör, ülkenin dört bir köşesinden iştirak eden akademisyen, mütefekkir, kanaat önderi ve iş adamının katıldığı resepsiyon altı televizyon kanalı tarafından canlı yayınlandı. Resepsiyonda konuşan Başbakan Sharif bir politikacı olduğunu, politika konuşmayı sevdiğini, ama burada politika konuşmayacağını ifade ederken, “Bu konferansta üzerinde durduğumuz mevzular çok daha üstün fikirler ve değerler” dedi. Türkiye’nin son yıllarda gerçekleştirdiği kalkınma hamlelerinin arkasında yeraltı kaynaklarının değil yetişmiş insan unsuru ve fikirler olduğunu vurgulayan Başbakan, “Türkiye’nin petrolü yok, doğalgazı yok, ama Fethullah Gülen felsefesi var”. Birçok İslam ülkesinde olduğu gibi Pakistan’da da konuştuğumuz hemen herkes ülkenin sıkıntılarının baş müsebbibi olarak “güçlü lider” eksikliğinden dem vuruyor. Varlığı aslında böyle bir eksikliğin olmadığının ispatı olan Pencap başbakanı fikre, düşünceye, felsefeye vurgu yaparken aslında bir milletin kalkınmasındaki şifreleri de veriyor. Bir liderin yapabileceği çok şey vardır, Allah lütfederse her problemin üstesinden gelebilir; ama sebepler planında şuurlu nesillerin yetişmediği toplumlarda liderlerin de hareket alanı aslında hiç de geniş değildir.

Arkadaşlarımız başbakanın kendisini Yavuz misal “Hadim-ul Pencap” olarak gördüğünü, sabahın erken saatlerinden itibaren kabinesiyle birlikte yoğun bir mesaisi olduğunu, Lahor’a ve Pencap eyaletine ciddi hizmetlerde bulunduğunu anlatıyor. Pakistan halkı gibi Anadolu insanına büyük bir güven ve sevgi besleyen başbakan, metrobüs, çevre temizliği ve çöp toplama hizmetleri gibi projelerde İstanbul Belediyesi ve birçok Türk firmasıyla birlikte çalışıyor ve Pencap’a katma değer üretiyor. Türk insanına bu teveccühü son yıllarda özellikle sel ve deprem felaketlerinde yardıma koşan Türk vakıfları ve işadamlarının gayretlerinden sonra katlanarak artmış. Hele bu sene içerisinde 300 kadar Türk işadamının kurban bayramını Pakistan’da felaketzede köyleri ziyaret ederek geçirdiğini öğrenince kendisi de evinde duramamış ve bayramı halkıyla birlikte geçirmiş. Başbakan Muhterem Hocaefendi’nin sevgi, merhamet yörüngeli düşünce dünyasını överken, bu kanaate varmasında sahada bizzat görev yapan civanmert insanımızın fedakarlıklarının tesirinin de çok büyük olduğunu vurgulamadan geçemeyiz.

Konferansta Pakistan’dan on, Pakistan dışından da dokuz tebliğ sunuldu. Avustralya’dan Rwanda’ya, Kuzey İrlanda’dan Endonezya’ya, Singapur’dan ABD’ye dünyanın değişik yerlerinden gelen konuşmacılar “hizmet”i kendi gözlemleri ve okumaları zaviyesinden Pakistan halkıyla paylaştılar. İstanbul milletvekili Dr. Muhammet Çetin’in ana konuşmacı olarak katıldığı konferansta Hizmet okullarındaki değerler eğitimini tesis ettiren dinamikler, tasavvufi dünya görüşüyle bezeli ahlaki anlayış, Hizmet’in dini ve sosyal aksiyonerliği, eğitimde insandaki fıtri temayüllerin yaratılış maksadı istikametine kanalize edilebilmesi, Hocaefendi’nin hayatın manasına dair ve “beyan” gücü üzerine görüşleri, Chomsky’nin evrensel gramer anlayışıyla örtüşen fikirleri, Bandura ve Vygotsky’nin eğitim teorileriyle Hocaefendi’nin fikirleri arasındaki paralellikler, Habermas’ın kamusal alandaki din anlayışıyla benzeşen görüşleri ve Hizmet’te “temsil” vurgusunun eğitimde ihtiva ettiği değer gibi konular üzerine hazırlanan tebliğler gün boyu sunuldu. Farklı yönlerini ele almış olsalar da tebliğlerin hemen hepsi Muhammed İkbal’in “Kainata sığabilene insan, insana sığamayana kainat denir” sözünde ifade ettiği şekliyle Hizmet’in global köy haline gelmiş dünyamızda insanı merkeze alan fikriyatıydı.

Şerafettin Kocaman Ağabeyin ardından

Mütevazi gayretlerle 1979’da kurulan Sızıntı’mızla sembolleşmiş Şerafettin ağabeyimizin vefat ettiği haberini aldığımızda yukarıda anlattığımız Pakistan’daki Sızıntı programından dönüyorduk. Ömrü vefa etse, sağlığı elverseydi, dünyanın değişik yerlerindeki programlarımızla beraber Pakistan konferansını da dinleyip bir nebze inşirah bulurdu muhakkak. Sızıntı kültürünün Missisipi’den İndus nehrine kadar çağlamaya başladığını duysa 1970lerde nice zorluklarla başlayan emeklerin boşa gitmediğini görecek o sıcak tebessümünü bizden esirgemeyecekti elbette. Rahmet-i Sonsuz’a kavuşmuş Şerafettin Ağabey, Sızıntı kelimesindeki sırlı ve zarif kulluk idraki ve acz-fakr mesleğindeki dip dalgayı temsil eden büyük bir ağabeyimizdi. Rahmetle ve özlemle anıyor, gayretlerinin semeresinin cari bir sevap çeşmesi olarak ruhuna akmasını diliyorum.

Hakan Yeşilova, The Fountain Magazine Genel Yayın Yönetmeni

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.