Hisli harikalar ülkesi
Aklın atına atlayıp dört nala terk ettiği bir ülkede daha nelere şahit olacağız bilmeden, yaşanan her gelişmeye şaşırmamayı öğreneceğiz sanırım. Şiir okuduğu için haksız yere siyasi kariyeri elinden alınmak isteyip hapishaneye konulanla, ‘tweet’ attığı için gözaltına alınanı saklayan aynı hafıza. Ve biz dün söylenenlerin tam tersinin, bizzat söyleyenler tarafından yapılmaya çalışılmasını artık normal karşılar olduk.
Dediğim gibi artık hafızamızı zorlamaya, öyle uzun metrajlı anı yolculuklarına çıkmaya bile gerek yok! Üç gün önce söylenenlerin tam tersi ortaya çıkınca, ‘bana ne canım, onunla da sen ilgilen’ umursamazlığı var. Adaletin, hak ve hukukun, ille de özgürlüklerin hızla ve önemsenmeden yürürlükten kaldırılmaya başlanması, farklı öncelikleri olanların çok fazla umurunda değil artık.
Enteresandır, hızla kabuk değiştiren ve eski değerleri bir yıpranmış doku gibi üzerinden sıyırıp atan yapı, hissiyat açısından giderek keskinleşip sivriliyor. His, mühim bir değer yargısı olmayı da aşarak, rasyonel bir uygulama ve icra yöntemine dönüşüyor bu ülkede. Henüz kimsenin sebebiyle ilgili en ufak bir kanaatinin bile olmadığı olaylar taze ve soru işaretleriyle doluyken, ‘Bu böyledir’ diye ortaya atılıp daha sonra ‘çünkü hissettim’ diyen ciddi ve önemli yöneticilerimiz vardı. Galiba şimdi de, bu hissiyatı bir adım ötesine şüpheyle ulaştıran ve bunu makuliyete göre yaptığını iddia eden hukuk adamlarımız olacak!
Hislerimizdeki bu hissedilir artış ve yükselen icra yüzdesinin vardığı ‘Makul Şüphe’ noktası ülkenin epey gevşeyen ve çıkmaya başlayan çivisinin ulaştığı yer… Kaldı ki, Adana’da gazeteci gözaltına alınmasıyla anlıyoruz ki, hissiyat olayımız o kadar ilerleyip, kesifleşmiş ki, uygulanması için yürürlüğe girmesine bile ihtiyaç kalmıyor artık. Kanunu hissedip, yürürlük ihtiyacı duymadan şüphelerini gideren bir hukuk sistemi vatana millete hayırlı olsun!
Alakasız gibi görünse de aslında bu his ile makul şüphe arasında çok yakın ve ciddi bir ilişki var. Hayır, meselenin bilim ve psikolojiyi ilgilendiren boyutundan bahsetmiyorum. Bizatihi uygulama ve yaşananlardan yola çıkarak yakın gelecek tasviri içerisinde belirginleşen resmi okumaya çabalıyorum.
Aşırı hız yaptığı için kendisine ceza kesen polisi paralellik ile suçlayan paranoyak kafanın bu his ‘torba’sının içinde olduğu gerçeğini hatırlamak mühim. Keza yine hız yapıp yoldaki ineğe arabayla çarptıktan sonra ‘bana suikast düzenlendi’ diyenleri görmüş bir ülkenin ahfadı olarak, daha yürürlüğe girmeden uygulanmaya çalışılan ‘Makul Şüphe’nin ne tür örnekler yaşatacağını tahmin etmek güç değil. Ortalığa saçılan Suriye kayıtlarıyla ilgili ciddi araştırma, soruşturma yapmadan hissiyat deklare edenlerin uygulaması elbette makul şüphe ile olacaktır. Keza, Kobani bahanesiyle etrafı yakıp yıkanlarla ilgili yine hiçbir somut bilgi, belge olmadan alakasız insanlara suçlama yapanların şüphesinin ‘makul’ olacağından hiç kimsenin şüphesi yok aslında!
‘Belgeyle söylüyorum dolar topladılar’ kafasının artık ceza yasasına dönüşme adımı, bu ülkede kendileri gibi düşünmeyen herkesin ‘makul şüpheli’ olacağı yeni bir sürecin müjdecisi!
Nasıl olmasın; ceza kesen memuru, bayrak indireni, Risale basanı ve hatta yoldaki ineği bile ‘düşman’ ilan edebilen bir zihin yapısı için, sadece herkes değil, her şey şüphelidir, potansiyel suçludur. “Derin Darbe” filminin o meşhur sahnesi canlanıyor zihinlerimizde. Hani yaklaşan her cismi düşman kabul edip, önce imha et, sonra bak bakalım neymiş, diyen kafa yapısı…
Rabbim bu memleketin encamını hayreylesin!
Kaynak: http://www.zaman.com.tr/mahmut-nedim-hazar/hisli-harikalar-ulkesi_2251780.html
- tarihinde hazırlandı.