Irmak TV
Bir tuş ötemizde üzerimize sökün eden bir dünya var... Çoğu zaman kirli, kötücül, karanlığın tüm tonlarıyla akın ediyor hayatımızın her anına. Birinin düğmesine dokunduğumuzda birbirine bağıran insanlar, diğerine tıkladığımızda en mahrem alanlarımızı işgal eden karamsarlıklar, berikine sığındığımızda nefes aldırmayan fenalıklar var. Ve sadece biz değil, yarınlarımız da bu karanlığın her tonuyla karşı karşıya.
Özgürlük çağımızın putuna dönüştürülmüş ne yazık ki! Fenalığa özgürlük, kirlenmeye özgürlük, kötülüğe özgürlük haykırışları altında, iyiliğin bir varoluş mücadelesi var. Ve acıdır ki, tüm bu negatif tabloyu dengeleyecek, en hafif tabirle kontrastı oluşturacak kadar bile bir alan bulmak zor.
Yok değil elbette var. Ve kimseyi küçümsemek, görmezden gelmek adına söylemiyorum lakin, yaşadığı gibi inananların çağında, inandığı gibi yaşayanların nefes alabileceği bir kuytu, bir izbelik çok çok az.
Şöyle bir şey okumuştum vaktiyle:
Yeryüzünde hakikî insan kalmasa, dört bir yandan ufukları toz duman kaplasa, sokaklar bütün bütün çamur seylaplarına yenik düşse; her tarafı dikenler sarsa ve zakkumlar gülleri gölgede bıraksa; meydanlar saksağanlarla dolsa ve saksağan sesleri bülbül nağmelerini bastırsa, bal kâselerinin etrafında eşek arıları uçuşup dursa; ormanların ürperten vahşeti sokaklarımızda kol gezse, ilme hürmet kalmasa, mârifet kapı kapı kovulsa, insanlık bütün bütün vefasızlığa kurban gitse; dostluklar yıkılıp dostlar düşman tavrını alsa onlar sarsılmadan hep yerlerinde durur ve “Her şey devrilebilir ben ayaktayım ya!..
Her taraf kupkuru çöle dönmüş; gözyaşları gibi bir kaynağım olduktan sonra ne ehemmiyeti var!..
Yürümek için Allah iki ayak lütfetmiş, iş yapmak için de iki pençe; iman gibi bir sermayem var, gönlüm gibi de bir serhaddim..
Dünyaları imara yetecek fırsatlar değerlendirme bekliyor; Rabb’ime dayanıp bunlarla cihanı cennetlere çevirebilirim...
Toprağa atılan her tohum birkaç başak verdikten sonra, gelecek adına gam u keder de niye!..
Ve hele bir de, “Allah ötede birleri binlere ulaştıracağını vaat ediyorsa!.” der yürürler hedeflerine doğru, harap olmuş yollara ve yıkılmış köprülere rağmen. Yürür ve ırmaklar gibi geçtikleri her yere hayat götürür, herkesin ve her şeyin ateşini söndürür..
Ateş gibi kendilerini yiyip bitirme pahasına başkalarını soğuktan korur.. Mumlar gibi erir gider; erir gider ama, binlerce göze ışık olur akarlar. Kâh leylîler gibi pusuya yatar ve bağırlarını rahmet esintilerine açarlar, kâh eşref-i saatlerde âhlarla inler ve ızdırap rıhtımlarından ekstra inayetlere yürürler. Onların yürüdükleri bu yol, hak dostlarının gelip geçtiği bir güzergâhtır ve bu yolda yürüyenlerin de yolda kaldıkları hiç görülmemiştir.
Şair, olukların çift olduğundan dem vurur, hiç adil olmasa da, kirin seylaplar gibi çağladığı çağda, maneviyatın, ruhanî ihtiyaçların karşılandığı bir değil, onlarca oluğa ihtiyaç olduğu kesin. Her görüntü karesi bir tahlisiye simidi, her kelime bir kurtuluş kemendi gibi gelir bize.
Yağmur gibi yağan fenalıklara karşı bir sığınak, bir sel gibi dört yanı saran boşboğazlıklara karşı bir liman, değmeyecek şeyler için saatlerin ve günlerin harcandığı mecralara karşı bir korunak ihtiyacı çok büyük. Hiçbir şey olmasa bile, tazelenme ve hasar görmeden ruh dünyasını ayakta tutabilmek için.
İşte bu nedenle bu akşamdan itibaren yayına başlayacak olan Irmak TV’yi çok önemsiyor ve hasretle bekliyordum.
Hayatı inancına göre bölmek, inandığı gibi birleştirmek, ruh dünyasıyla barışık bir şekilde yaşamak için çok önemli bir mecra, son derece mühim bir alan, benzersiz bir imkan olarak görüyorum Irmak TV’yi.
- tarihinde hazırlandı.