Paranoya

Var olmayan bir tehlikeyi varmış gibi algılayarak, ya da var olsa bile sanıldığı kadar yakın veya büyük olmayan bir tehlikeyi çok büyüterek korkular içinde yaşama davranışına psikiyatride “Paranoya” deniyor. Bu korkuları alışkanlık hâline getirenlere ise “paranoyak” sıfatı veriliyor.

Soğuk Savaş yıllarında tüm Batı dünyası böyle bir paranoyanın esiri olmuştu. Bu korkunun adı Komünizm tehlikesi idi. Özellikle 1950’li yıllarda ABD’de bu tehlike alabildiğine abartılmış ve orada “McCarthy” dönemi denen bir dönem yaşanmıştı. Cumhuriyetçi Parti senatörü olan bu kişi yaptığı ateşli konuşmalarla halkın büyük bir bölümünü ülkenin Sovyet istilasına uğramak üzere olduğuna, bu konuda onlara yardım eden iç düşmanlar bulunduğuna inandırmıştı. Böylece ülkede bir ihbar ve cadı avı dönemi başladı. Sovyet casusluğu ile suçlanıp sorgulanan, tutuklanan, cezaya çarptırılanlar arasında kimler yoktu ki? Dünyaca ünlü yazarlar, sanatçılar, bilim adamları bu suçlamalardan payını alanlar arasında idiler. Arthur Miller, Charlie Chaplin, Orson Welles, Albert Einstein, Elia Kazan gibi isimler bunlardan bazılarıydı. Ethel Rosenberg ve eşi Julius Rosenberg ise bu suçlama ile elektrikli sandalyede idam edilmişlerdi. ABD tarihinin utanç sayfalarından birini oluşturan bu dönemin uygulamaları başka ülkelerde, bu arada Türkiye’de de yansımalar bulmuştu. Muhalefetin sesini kısma konusunda etkili bir silah olan bu gerekçe ve yöntemle insanların temel hak ve özgürlükleri önemli ölçüde daraltılmış, saldırılara uğramıştı. Yıllarca süren bu cadı avı sırasında pek çok aydın, sanatçı yaşamını yitirmiş, pek çoğu ülkelerini terk etmek zorunda bırakılmıştı. Öyle ki her taşın altıda Komünist parmağı aranmış, iktidarın düzenlediği 6 -7 Eylül olayları bile solcu aydınların üzerine yıkılarak bir çoğu uzun süre tutuklu kalmışlardı.

Daha sonraki yıllarda, İrtica tehlikesi topluma enjekte edildi. Bu bahane ile pek çok insan mağdur edildi, işlerinden, okullarından ayrılmak zorunda bırakıldılar. Bunu yapanların, uygulayanların pek çoğu gerçekten de bu tehlikenin varlığına inanıyorlardı. Buna inandırılmışlardı.

Bugünkü siyasi iktidar, kısa bir süre öncesine kadar, yaşanan her türlü olumsuzluğun sorumlusu olarak muhalefeti, medyayı, faiz lobisini gösterirken, şimdilerde bunların yerine, paralel yapılanma olarak adlandırdıkları bir oluşumu koymuş görünüyor. Gülen Cemaati’ne bağlı olduğu söylenen bu yapılanma büyük bir tehlike olarak tanımlanıyor ve buna karşı halka mücadele çağrıları yapılıyor. Bu cemaate ilişkili kişilerin, yayın organlarının, işyerlerinin, herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın izlenmeleri, dinlenmeleri, hesaplarının incelenmesi konusunda, yasal olmayan uygulamalara başvurulması için talimatlar veriliyor. Siyasi iktidar böylelikle kendi döneminde yaşanan, siyasi ve hukuki sorumluluğu doğrudan kendisine ait olan her türlü hukuk dışı uygulamaların faturasını siyasi kimliği olmayan bir cemaate çıkarmak istiyor. Bu paralel yapı içindeki kamu görevlilerini bilerek, isteyerek, kendisine yakın gördüğü için göreve atadığını, istediği hedeflere ulaşıncaya kadar kullandıktan sonra fırlatıp atma ve sorumluluğu onlara yıkma yolunu seçtiğini kimsenin anlamadığını sanıyor.

Unutmayın ki bu tür çok bilinen eski ve kirli taktikleri günümüze taşımayı sürdürürseniz kısa vadede kazançlı olduğunuzu zannetseniz de tarih sizlere ancak kara sayfaları içinde yer verecektir.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.