Din ve bilim münasebeti
Din; kendi içindeki bilgi kaynaklarıyla engin bir ilim havzı olması itibarıyla, hakikat aşkı, hakikat tutkusu açısından hayatî bir unsur, önemli bir dinamik ve bilginin ufkunu aşan konularda da açık üsluplu, ama derin edâlı yanıltmayan bir rehberdir.
22 Haziran 1633 günü yaşlı bir adam Roma Katolik Engizisyonu tarafından Kitab-ı Mukaddes’teki fikirlere aykırı inançlar oluşturmakla suçlandı. Adamın suçu: “Güneş’in merkez olduğunu, doğudan batıya hareket etmediğini, Dünya’nın ise hareket ettiğini ve merkez olmadığını” söylemesiydi. Bu düşüncenin Kitab-ı Mukaddes’e aykırı olduğu iddia ediliyordu. Yetmiş yaşındaki bu zanlı, Galileo Galilei idi. Galileo’nun bu suçuna karşılık önce hapis cezası öngörülmüş; ancak bu ceza daha sonra ev hapsine çevrilmiş ve evinde iken de yedi tövbe ilâhisini (12. Mezmur) üç yıl boyunca haftada bir defa okumasına hükmedilmişti. Galileo, engizisyon mahkemesi reisi Aziz Lord Cardinal önünde diz çökerek üzerine atfedilen cürmü kabul etmiş ve tam bir itaatle kutsal Katolik kilisesine bağlılığını ve Güneş merkezli düşünceden rücu ettiğini deklare etmişti.1 Galileo’ya verilen bu cezayla -büyük bir ihtimalle- din ve bilim arasında günümüze kadar uzanan kavganın fitili de ateşlenmiş oldu.
Güneş'in merkez olduğu fikri önceleri antik Yunan filozofları, daha sonra da1543'te Copernic tarafından öne sürülmüş, Galileo'ya kadar da daha çok astronomlar arasında tartışılan bir konu olarak kalmıştı.[2]
Bilim kelimesi ile irtibatlı kelimelere bakacak olursak, "bilmek" kelimesinin bilgi sahibi olmak, anlamak, okumak, görmek, hissetmek, değerlendirmek, tanımak, düşünmek, analiz etmek, pratik yapmak veya uzmanlaşmak mânâlarına geldiğini görürüz.[3]
Bilim-din münasebetine yaklaşımlar
Bilim ve din arasında daha yakın zamanlara kadar çatışmacı ve ayrımcı olmak üzere sadece iki akımın düşünüldüğü görülüyor.[4] Ancak Ian G. Barbour, din ve bilim için dört ayrı yaklaşım tezini öne sürmektedir. Bu yaklaşımlar sırası ile şöyle: Çatışma, Bağımsızlık, Diyalog ve Entegrasyon. Ancak Barbour'un yaptığı bu sınıflama genellemeci, donuk ve sınırlayıcı olmakla tenkit edilmiş, Barbour ise bu tenkitlere cevaplar vermeye çalışmıştır.[5]
1. Çatışma kuramı
Çatışma tezine göre, bilim ve din birbirleri ile çatışır. Hem bilimsel materyalizm hem de dinî literalizm savunucuları ilk bakışta, her ne kadar iki aşırı ucu temsil ediyor gibi görünseler de aynı safta yer almış olmaktadırlar. Çünkü her iki gruba göre de bilim ve din birbirinin düşmanıdır.[6]
Özellikle de on dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru bilime, insanın yeni ve seküler bakışının oluşturulabileceği bir araç olarak bakan kimselerin ortaya koyduğu bilimin üstünlüğü iddiası, onu yerleşik dinî inançlara karşı zaruri bir şekilde ve oldukça enerjik sayılabilecek bir çatışma içerisine çekmişti. T.H. Huxley, bilimsel natüralizm felsefesinin savunucularından biriydi.
Ancak bilim ve din arasındaki savaş temelde J. W. Draper'in (1882) History of the Conflict between Religion and Science (Bilim-Din Çatışması Tarihi, 1874) ve A. D. White'ın (1918) History of the Warfare of Science with Theology (Bilim-Din Mücadelesi Tarihi, 1896) adlı kitapları ile projelendirildi. Bilimsel natüralizm temsilcileri bilim din çatışmasının kaçınılmaz olduğuna inanıyorlardı. Çünkü din onlara göre geleneksel dogmalara bağlı iken, bilim ise gerçeğe yönelen ve geçmiş fikirlerin yetersizliğini ortaya koyan yeni bir yol öneriyordu. Bu, bilimin mecburen kazanacağı bir savaştı; çünkü bilginin tek güvenilir kaynağıydı.[7]
Ancak Huxley ve Tyndall'ın bu görüşleri hiçbir zaman geniş bilimsel topluluğun din hakkındaki temel görüşlerini yansıtmamıştır.
Bazı Batılı filozofların din bilim çatışmasına yönelik tezlerini daha sonraları İslâm'a teşmil etmeye kalkmaları üzerine, eş zamanlı olarak İslâm dünyasında da Namık Kemal (1888), Cemâleddin Afgâni (1897), Muhammed Abduh (1905), Hüseyin el-Cisr (1909) ve Reşid Rıza (1935) başta olmak üzere devrin İslâm uleması cevaplar kaleme aldılar. İslâm'ın akla-ilme verdiği önem ve değer, Dünya'nın oluşumu, büyük patlama, gök cisimlerinin arasındaki münasebet gibi kozmolojik meselelere kadar pek çok konu hakkında açık veya kapalı, geniş veya özet hâlde Kur'ân-ı Kerîm'de bilgiler ve işaretler olduğu anlatılmaya çalışıldı.[8]
2. Bağımsızlık kuramı
Bilim ve din arasındaki çatışmadan kaçınmanın tek yolu, bu alanları birbirinden tamamen ayrı olan bölümler hâlinde ele almaktır. Bu anlayışa göre, bilim ve din sordukları sorular, uğraştıkları konular ve kullandıkları metotlar açısından birbirlerinden özerk ve bağımsız olmalı, birbirlerinin işine karışmamalıdırlar. Her iki alanın da kendilerine göre sınırları vardır. Bu bölümleştirme, sadece gereksiz çatışmalardan kaçınmayı değil, aynı zamanda her iki düşünce tarzının kendine özgü hüviyetine sadık kalabilmelerine vesile olacaktır.[9]
Gilkey, konu ile alâkalı şu şekilde bir izahat yapmaktadır:
1. Bilim nesnel, genel ve tekrarlanabilir verileri açıklamaya çalışır. Din ise, âlemdeki düzen ve güzelliğin varlığını ve iç dünyamızdaki (bir taraftan suç, endişe ve mânâsızlık, diğer taraftan da merhamet, güven ve hayırseverlik gibi) tecrübeleri araştırır.
2. Bilim nesnel olarak "nasıl" sorularına, din ise, mânâ, gaye, ilk köken ve nihai kaderimize dâir ferdî "niçin" sorularına odaklanır.
3. Bilimde otoritenin temeli mantıkî tutarlılık ve deneysel yeterliliktir. Dinde ise nihai otorite Tanrı ve aydınlanmış peygamberler vasıtasıyla anlaşılan ve şahsî tecrübelerimizce onaylanan vahiydir.
4. Bilim, deneysel olarak denetlenebilir nicel tahminlerde bulunmaktadır. Din ise, Tanrı aşkın olduğu için sembolik ve analojik dil kullanmak zorundadır.[10]
3. Diyalog kuramı
Diğer bir tez ise, iki farklı alan olan bilim ve din arasında birtakım benzerlikler bulunduğu farz edilerek, yöntemsel karşılaştırmalar yaparak, bilimin kendi sınırları içinde cevap bulamadığı sorulara cevap aramak veya ilmî kavramlardan teolojik olarak faydalanarak oluşturulan diyalog biçimidir.[11]
Diyalog, ya ilmî tahminler ele alınırken, ya ilmî ve dinî yöntemler arasındaki benzerlikler açıklanırken veya diğer alanda karşılığı olan kavramlar çözümlenirken ortaya çıkmaktadır. Bağımsızlık, bilim din karşılaştırmasında tahminler, metotlar ve kavramlar arasındaki farklılıklar üzerinde dururken, diyalog, bunlar arasındaki benzerliklere dikkat çekmektedir.[12]
Bilim ve din arasında yapıcı ve işbirliğine dayalı bir diyalog fikri günümüzde Yahudi, Hristiyan ve Müslüman bilim adamlarınca da onay görmektedir.[13] Filozoflar, bilim adamları ve bilim tarihçileri, bilim ve din arasında çatışmacı modelin yerini işbirliğinin alması için gayret göstermektedirler. İsveçli filozof Mikael Stenmark, oldukça geniş ve büyük akademik çalışmalarının yanı sıra, bilim ve din işbirliği üzerine de düzinelerce farklı modeller önermiştir.[14]
4. Bütünlük kuramı
Din ile bilim münasebetine dâir diğer bir tez ise, bilim ile dinin bütünleşmeleridir. Çünkü yüzyıllardır bilim ve din arasında devam etmiş hâlen de devam eden yoğun münasebet, bu her iki alanın bir bütün olduklarını göstermektedir. Günümüzde dahi hiç kimse sadece bilimin bütün sorulara cevap verebildiğini ve yine hiç kimse bütün ihtiyaçlarımızın sadece bilimde olduğunu söyleyememektedir.[15] Einstein'ın, dinsiz bilimin topal, bilimsiz dinin de kör olduğunu ifade etmesi bu gerçeğin bir başka açıdan itirafıdır.[16]
Muhterem Gülen, "Yeni Bir Bakış Açısıyla İlim ve Din" kitabına yazdığı takdimde[17] ilim ve din bütünlüğü ile alâkalı olarak şu önemli tespitlerde bulunmaktadır:
"İslâm âleminde -İslâm'ı bilmemeden kaynaklanan bağnazca bir-iki huruç istisna edilecek olursa- kat'iyen ilim-din çekişmesi söz konusu olmamıştır. Kur'ân her zaman bizi, eşya ve hâdiseleri yorumlamaya, değerlendirmeye, bu konuda içtihad kapısını ardına kadar açık tutarak, zamanın yorumlarını da yanımıza almak suretiyle yeni yeni hükümler vaz'etmeye ve olaylar üzerinde derin derin düşünmeye sevk etmiştir. Aklı, mantığı hislerle beraber kullanmaya teşvikte bulunmuş, melekelerimiz açısından herhangi bir boşluk yaşamamamız için de bize, sürekli ilmî metot yolunu, müşahede üslûbunu ve istikrâ âdâbını talim etmiştir. Hatta denebilir ki, Kur'ân-ı Kerîm'in en açık bir şekilde karşı çıktığı şeylerin başında skolastizm, zan, tahmin, taklit ve şablonculuk gelmektedir."[18]
Muhterem Gülen aynı takdim yazısında bir başka yerde ise, bizlere şu hususları hatırlatmaktadır:
"Kur'ân'ın yüzlerce tenbih, ikaz, tevcih ifade eden âyetleri sayesinde, Hicrî ikinci asırda başlayıp beşinci asra kadar devam eden ve bugünkü Batı düşüncesine de önemli katkıda bulunan ilk Müslümanların düşünce ufukları, ilim aşkları, meslek ahlâkları göstermektedir ki; tâ baştan beri İslâm dini ile ilim arasında hiçbir zaman herhangi bir problem söz konusu olmamıştır. Hem nasıl olur ki, akla, düşünceye, tecrübeye gerektiğinden fazla değer veren Kur'ân ve onun mücmelini tafsil, müphemini tefsir eden Sünnet bu konuda, onu yakın takibe almış ve ona sürekli düşünme, yapma, değerlendirme emirlerini vermekte; tembellikten dolayı onu tehdit, gayret ve başarılarından dolayı da takdir ve tebcil etmektedir. Kur'ân-ı Kerim'de tefekkür ve aklın diğer fonksiyonlarını nazara veren altmış küsur ve cehaleti yeren de otuzu aşkın âyet vardır. Kur'ân, ya doğrudan doğruya veya dolaylı bir yolla hemen her fırsatta ve hususiyle de tevhid düşüncesini tesis mülâhazasıyla sık sık insanları bakıp değerlendirmeye ve tefekkür edip derinleşmeye davet eder ki, zaman itibariyle taptaze ve günümüz açısından da derinleşen bir yenilikle değişik konulara her zaman dikkatlerimizi çekerek, ilim ve düşünce hayatımız itibariyle bizlere, sürekli "ba'sü ba'de'l-mevt"ler yaşatmaktadır."[19]
Kur'ân-ı Kerîm'in kendi ruhunu ve âlemşümul mesajını takdim etme mevzuunda teemmül, tedebbür, tefekkür, akletme ve vicdanı dinleme yolunu seçtiğinde şüphe yoktur. Evet, o, hemen her yerde, zihinleri hakikate uyaran bir yol takip etmiş; her hâdise karşısında düşünceyi harekete geçirmiştir. Aklın önündeki bütün mâniaları kaldırarak, onun eline tutuşturduğu sâbite ve disiplinlerle ona âdeta sınırsız bir hareket imkânı bahşetmiş ve insana varlığın hakikatini keşfetme gibi daha nice gerçekleri göstererek ona himmetini hep âlî tutmasını salık vermiştir.
Barbour'a göre bütünleşmenin üç şeklinden bahsedilebilir: Doğal teoloji, doğa teolojisi ve sistematik sentez.
Doğal teolojide Tanrı'nın varlığı, bilimin bizi daha çok bilgilendirdiği doğa düzeni delilinden çıkarılabimektedir. Tanrı'nın bazı özellikleri sadece kutsal metinlerdeki vahiy aracılığı ile bilinebilse de Tanrı'nın varlığı tek başına akılla da bilinebilir.[20]
Doğa teolojisi ise, doğal teolojinin yaptığı gibi bilimden yola çıkmamaktadır. Tam tersine, dinî tecrübe ve vahye dayalı bir dinî gelenekten hareket etmektedir. Fakat buna göre bazı geleneksel doktrinler günümüz bilimi ışığında yeniden düzenlenmelidir. Bu noktada bilim ve din, kendi bağlamlarında bazı alanların örtüştüğü, fakat oldukça bağımsız birer fikir kaynağı olarak görülmektedir.[21]
Sistematik sentezde ise, hem bilimin hem de dinin kapsamlı bir metafizik içinde işlenmiş bir dünya görüşü meydana getirme gayreti vardır. Kavram olarak doğa, insanın varlığı, âlem ve Tanrı hakkında kesin ahlâkî varsayımlar üzerinde duran süreç felsefesi, kapsayıcı bir metafiziğin geliştirilmesine katkıda bulunabilir. Süreççi düşünürlere göre Tanrı, yenilik ve düzenin kaynağıdır.[22]
Doğal teoloji savunucuları arasında Robert Broom (1951), J. S. Haldane (1936), Oliver Lodge (1940), Lloyd Morgan (1936), E. W. MacBride (1940), William McDougall (1938) ve J. Arthur Thomson (1933) gibi isimler sayılabilir. 1930'larda, fizikteki yeni gelişmelerle birlikte bu isimlere iki yeni isim daha ilâve oldu: A. S. Eddington (1944) ve James Jeans (1946). Bu durum, sahanın uzmanı olmayanlar için ilmî topluluğun artık kendi taraflarında olduğunu göstermeye yeterliydi. Bilim ile din arasında bağ kurulmasına karşı çıkan rasyonalistlere göre ise, bilim adamlarının dine sempati duymaya başladıklarını söylemek için henüz erkendi.[23]
Bilim bize bir hediyedir; ama bilimin güçlü ürünü teknoloji bize daha önceden düşünülemeyen hususları yerine getirebileceğimizi hissettirir. Bu da henüz her şeyin tamam olmadığını, çalışılacak daha başka konular bulunduğunu hatırlatan biraz daha belirsiz ve muğlâk bir göstergedir. Dolayısı ile insanlık doğruyu seçip alacağı, kötüyü fark edip reddedeceği daha yüksek bir irfan ve hikmeti arama ihtiyacındadır. Din ve bilim konusunda çok seçkin birkaç örnek dışında, dinî konulardan ziyade ahlâkî konulara ise henüz yeterince odaklanılmamıştır.[24]
Şimdi de bilim ve din konusuna kozmik, antropolojik, kültürel ve içtimâî temellerden bakmaya çalışalım.
Pek çok bilim adamının ortaklaşa kabulüne göre, bilim çok uzun bir süre boyunca dinin arkasından gelmiş, dinî düşünce modern bilime ve ilmî projelere rehberlik ve dâyelik yapmıştır. Roger Bacon (1292), Copernicus (1543), Gregor Mendel (1884) hattâ Newton (1727) ve Darwin (1882) dahi, ancak önceki mevcut dinî düşünceleri sayesinde etraflarındaki varlığı daha iyi anlama çabasına girebilmişlerdir. Bu bakış açısı Pascal'a (1662) hattâ Augustin'e (430) kadar götürülebilir.[25]
Newton (1727), ikinci ünlü eseri Optik'in basılmamış ilk sürümünde Tanrı'nın, bilimin ilk aksiyomu olduğunu söylüyordu. Newton'a göre bilim, Tanrı'nın varlığını kabulle başlardı; ancak bu kabul dogmatik olmazdı. Tanrı'ya ancak tümevarım metoduyla ulaşılabilirdi.[26]
Dinin insan için en az bilim kadar hattâ ondan daha fazla lüzumlu olduğunu aşağıdaki rakamlar açıkça göstermektedir.
Batı'da yapılan araştırmalara göre psikiyatri (%58) ve tıbbî tedavi gören hastalar (%50), tedavileri esnasında benzer dinî ihtiyaçları talep etmişlerdir. Sıklıkla dile getirilen ihtiyaçlar birinci sırada başka bir insanın destek ve yardımı; ikinci olarak Allah'ın varlığını ikrar etme duygusu; üçüncü sırada ibadet etme isteği; dördüncü sırada hayatın mânâsı ve gayesi ve beşinci sırada da bir din adamının ziyareti ve duası olmuştur.[27]
İlim düşüncesi
Tehânevî, ilim kelimesinin birkaç mânâ taşıdığını belirterek şunları söylüyor: "İlim kelimesi hükemâya göre, yakînî olan ya da olmayan ister tasdik isterse de tasavvur olsun mutlak idrak anlamındadır. Mütekellimîne göre anlamı ise zihinde hâsıl olan suret veya yakîn ya da mutlak yakîn ve tasavvurdur. Tehzîb-i kelâmda idrak basamakları ise ihsas, tahayyül, tevehhüm ve taakkuldür."[28]
Nursî: "Biz Kur'an şakirdleri olan Müslümanlar, bürhana tâbi oluyoruz. Akıl ve fikir ve kalbimizle hakaik-i imaniyeye giriyoruz. Başka dinlerin bazı efradları gibi ruhbanları taklid için bürhanı bırakmıyoruz. Onun için akıl ve ilim ve fennin hükmettiği istikbalde, elbette bürhan-ı aklîye istinad eden ve bütün hükümlerini akla tesbit ettiren Kur'an hükmedecek." demektedir. [29]
Bu konuda önemli tespitleri bulunan Muhterem Gülen, "İlim çok önemlidir, bu yüzden dinimiz de ona büyük ehemmiyet atfeder,[30] "zannediyorum bizim insanımızın ilim çağına katkısı büyük olacaktır"[31] demektedir. Gülen, ilimin tek başına herhangi bir milletin malı olmadığını, Batı'nın onu, eski kaynaklarından özümleyip alırken, ilim ahlâkıyla alâkalı hususları da ihmal etmediğini, onun menşeindeki ahlâkiliği, aşk u şevki, azim ve kararlılığı ilmin orijini gibi hep göz önünde bulundurduğunu belirtir.[32]
İslâm'a göre ilmin sebeplerini havass-ı selime, selim akıl ve haber-i mütevatir olarak işaretleyen Gülen,[33] bilimin bir put hâline getirilerek bütün değerlerin ona götürülüp bağlanmasını, hem insanlık adına hem de ilimler adına fevkalâde tehlikeli ve zararlı görmektedir. Gülen, zihinlerin sonsuzluk düşüncesinden mahrum bırakıldığı, ruhun teknolojinin esiri hâline getirildiği, kalbî hayatın bütün bütün ihmale uğradığı bir yerde ilimden de ilmin yararlı olacağından da bahsedilemeyeceğini belirtmektedir.[34]
Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem): "Beyanda sihir vardır." hadîs-i şerîfinin, gelecekte her şeyin gücünü, beyandaki edadan alacağını haber verdiği şeklinde yorumlayan Gülen, bu hususu bir mânâda ahir zamanda ilmin öne çıkacağına, çağımızda her şeyin ilme bağlı olduğuna, ancak ilmin insanlığa sunulma gücünü de beyandaki edadan alacağına bir işaret olarak görmektedir.[35]
Rosenthal de, İslâm'da, diğer medeniyetlerdekinin tam aksine bilgi konusuna çok büyük ehemmiyet verildiğini, bilginin Müslümanların entelektüel, ruhî ve sosyal hayatlarında her açıdan tesirli olduğunu, bilimin eğitimli sınıf arasında kesinlikle muzaffer olduğunu belirtmektedir.[36]
Netice
Din ve ilim, bir hakikatin bölünüp parçalanamayan iki yüzü gibidir. Hz. Âdem'den (as) Efendimiz'e (sallallahu aleyhi ve sellem) kadar bütün peygamberler (a.s.e) din ve bilim bütünlüğünün en parlak temsilcileridirler. Kur'ân-ı Kerîm'de geçen tefekkür, tezekkür, tedebbür, akıl, ilim, fıkıh, zikr, ulu'l-elbâb, sem' ve basar gibi kelimelerin bulunduğu yüzlerce âyet-i kerîmede, diğer temel mânâlarının yanı sıra din ve bilim bütünlüğünün en yüksek hâllerini görebilmek mümkündür. Bu açıdan sadece "âyet" kelimesini tahlil ettiğimizde, "el-âyât" kelimesinin bulunduğu âyet-i kerîmelerde herkesçe bilinen Kur'ân-ı Kerîm âyet-i kerîmelerinin kastedilmesinin yanı sıra, peygamberler aracılığı ile inkâr-ı ulûhiyete karşı Allah'ın (celle celâluhu) izni dairesinde meydana gelen mu'cizelerin de kastedildiğini görürüz. Ancak aynı şekilde "âyât" kelimelerinde genel olarak varlık dünyasının da nazara verildiğini, insanoğlunun varlık dünyasındaki ince hususları araştırması, bilimi ilerletmesi için gaybî bir dest-i inayetin uzandığı görülür. Allâh'ın (celle celâluhu) mükevvenatı da "âyet" şeklinde nitelendirmesi, çok açık ve zaruri bir şekilde, mevcudatın da okunması istenen büyük bir kitap olduğunu gösterir.
Günümüzde ve gelecekte din ve bilim bütünleşmesinin en yüksek seviyede gerçekleşeceğini düşünüyor, bu konuda Doğulusu ve Batılısı, Kuzeylisi ve Güneylisi ile bilim insanlarının küresel mânâda doğru bir tutum geliştireceklerini ümit ediyoruz.
Yrd. Doç. Musa Kazım Gülçür, İstanbul Üniv. İlahiyat Fak. Öğretim Üyesi
İstifade edilen kaynaklar
- Barbour, Ian G., "Response: Ian Barbour on Typologies," Zygon 37.2 2002.
- Barbour, Ian G., Bilim ve Din, (Çev. N. Mehdi-M. Camal), İnsan Yayınları, İstanbul-2004, s. 39.
- Bentley, Alex (Editor), Edge of Reason?: Science and Religion in Modern Society, London, GBR: Continuum International Publishing, 2008.
- Biçer, Ramazan & Silkin, Fatma, "Din-Bilim İlişkisi Bağlamında Hüseyin El-Cisr'e Göre Yaratılış", Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 13 / 2006.
- Bilim ve Din, Derleyen: Yıldırım, Halit.
- Blackwell, Richard J., Science, Religion & Authority: Lessons from the Galileo Affair, Milwaukee, WI, USA: Marquette University Press, 1998.
- Bowler, Peter J., Science and Its Conceptual Foundations : Reconciling Science and Religion: The Debate in Early-Twentieth-Century Britain, Chicago, IL, USA: University of Chicago Press, 2001.
- Coşkun, İbrahim, "Din Bilim Uzlaşısı ve Kur'ân'ın Aklî Mucizeliği", İslâmi Araştırmalar Dergisi, C. 19, s. 4, 2006.
- Dixon, Thomas, Science and Religion: A Very Short Introduction, Oxford, GBR: Oxford University Press, UK, 2008.
- Doko, Enis, Dâhi ve Dindar: Isaac Newton, İstanbul Yayınevi.
- Einstein, Albert, Ideas and Opinions, trans. Sonja Bargmann (New York: Crown Publishers, Inc., 1954), s. 46.
- Et-Tehânevî, Muhammed Ali, Mevsûatu Keşşâfi Istılâhâti'l-Fünûn ve'l-Ulûm, Beyrut 1996.
- Geoffrey Cantor and Chris Kenny, "Barbour's Fourfold Way: Problems with His Taxonomy of Science-Religion Relationships," Zygon 36.4 2001.
- Gervais Mbarga ve Jean-Marc Fleury, Bilim nedir?, WFSJ ve SciDev.Net.
- Gilkey, Langdon, Maker of Heaven and Earth: A Study of the Christian Doctrine of Creation (New York: Doubleday, 1959)
- Gülen, Fethullah, Fasıldan Fasıla, Zaman, 19 Temmuz 1999.
- Gülen, Fethullah, "İlim Düşüncesi", Sızıntı.
- Gülen, Fethullah, "İslâm'a Göre Bilginin Sebepleri", Zaman.
- Gülen, Fethullah, "İlmin Putlaştırılması", Sızıntı.
- Gülen, Fethullah, Türkiye ve Stratejik Konumu, Zaman.
- İskenderoğlu, Muammer, Kitap Tanıtımı, Usul Dergisi, s. 210 (Bilim ve Din, Ian G. Barbour (Çev. N. Mehdi-M. Camal), İnsan Yayınları, İstanbul, 2004, 238 s.)
- Pomper, Gerald M., Exploring Reality: The Intertwining of Science and Religion, New Haven, CT, USA: Yale University Press, 2005.
- Post, Stephen Garrard (Editor); Post, Stephen G.; Underwood, Lynn G., Altruism and Altruistic Love: Science, Philosophy, and Religion in Dialogue, Cary, NC, USA: Oxford University Press, 2002.
- Rosenthal, F., Brill Classics in Islam: Knowledge Triumphant: The Concept of Knowledge in Medieval Islam, Boston, MA, USA: Brill Academic Publishers, 2006.
- Sweet, William (Editor); Feist, Richard (Editor), Religion and the Challenges of Science, Abingdon, Oxon, GBR: Ashgate Publishing Group, 2007.
- Yılmaz, İrfan; İhsanoğlu, İ. Hakkı; Bozer, Fuat; Bayhan, Nevzat; Aydın, Selim; İnal, İhsan, Yeni Bir Bakış Açısıyla İlim ve Din, Feza Gazetecilik A.Ş., İst.-1998, I-II.
Dipnotlar
[1] Dixon, Thomas, Science and Religion: A Very Short Introduction, Oxford, GBR: Oxford University Press, UK, 2008, s. 1.
[2] Blackwell, Richard J., Science, Religion & Authority: Lessons from the Galileo Affair, Milwaukee, WI, USA: Marquette University Press, 1998, s. 24.
[3] Gervais Mbarga ve Jean-Marc Fleury, Bilim nedir?, WFSJ ve SciDev.Net, s. 4.
[4] Örnek için bkz. Coşkun, İbrahim, "Din Bilim Uzlaşısı ve Kur'ân'ın Aklî Mucizeliği", İslâmi Araştırmalar Dergisi, C. 19, s. 4, 2006, s. 545.
[5] Bkz. Geoffrey Cantor and Chris Kenny, "Barbour's Fourfold Way: Problems with His Taxonomy of Science-Religion Relationships," Zygon 36.4 (2001): s. 765– 781. Barbour'un cevapları için: Ian G. Barbour, "Response: Ian Barbour on Typologies," Zygon 37.2 (2002): s. 345– 359.
[6] Barbour, Ian G., Bilim ve Din, (Çev. N. Mehdi-M. Camal), İnsan Yayınları, İstanbul-2004, s. 31.
[7] Bowler, Peter J., Science and Its Conceptual Foundations: Reconciling Science and Religion: The Debate in Early-Twentieth-Century Britain, Chicago, IL, USA: University of Chicago Press, 2001, s. 10.
[8] Biçer, Ramazan & Silkin, Fatma, "Din-Bilim İlişkisi Bağlamında Hüseyin El-Cisr'e Göre Yaratılış", Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 13 / 2006, s. 109.
[9] Barbour, a.e., s. 39.
[10] Barbour, a.e., ss. 40-41; Ayrıca bkz. Gilkey, Langdon, Maker of Heaven and Earth: A Study of the Christian Doctrine of Creation (New York: Doubleday, 1959), s. 15.
[11] Barbour, a.e., s. 45; İskenderoğlu, Muammer, Kitap Tanıtımı, Usul Dergisi, s. 210.
[12] Barbour, a.e., s. 45.
[13] Dixon, s. 2.
[14] Bentley, Alex (Editor), Edge of Reason?: Science and Religion in Modern Society, London, GBR: Continuum International Publishing, 2008, s. 18.
[15] Bentley, Alex (Editor), Edge of Reason?: Science and Religion in Modern Society, London, GBR: Continuum International Publishing, 2008, s. 20.
[16] Einstein, Albert, Ideas and Opinions, trans. Sonja Bargmann (New York: Crown Publishers, Inc., 1954), s. 46.
[17] Yılmaz, İrfan; İhsanoğlu, İ. Hakkı; Bozer, Fuat; Bayhan, Nevzat; Aydın, Selim; İnal, İhsan, Yeni Bir Bakış Açısıyla İlim ve Din, s.
[18] Yılmaz, İrfan; İhsanoğlu, İ. Hakkı; Bozer, Fuat; Bayhan, Nevzat; Aydın, Selim; İnal, İhsan, Yeni Bir Bakış Açısıyla İlim ve Din, Feza Gazetecilik A.Ş., İst.-1998, I/42-43.
[19] Yılmaz, İrfan; İhsanoğlu, İ. Hakkı; Bozer, Fuat; Bayhan, Nevzat; Aydın, Selim; İnal, İhsan, a.e., I/40-41.
[20] Barbour, a.e., s. 51.
[21] Barbour, a.e., s. 55.
[22] Barbour, a.e., s. 60.
[23] Bowler, Peter J., Science and Its Conceptual Foundations : Reconciling Science and Religion: The Debate in Early-Twentieth-Century Britain, Chicago, IL, USA: University of Chicago Press, 2001, s. 247.
[24] Pomper, Gerald M., Exploring Reality: The Intertwining of Science and Religion, New Haven, CT, USA: Yale University Press, 2005, s. 147.
[25] Sweet, William (Editor); Feist, Richard (Editor), Religion and the Challenges of Science, Abingdon, Oxon, GBR: Ashgate Publishing Group, 2007, s. 3; Dixon, s. 2.
[26] Doko, Enis, Dâhi ve Dindar: Isaac Newton, İstanbul Yayınevi, s. 19.
[27] Post, Stephen Garrard (Editor); Post, Stephen G.; Underwood, Lynn G., Altruism and Altruistic Love: Science, Philosophy, and Religion in Dialogue, Cary, NC, USA: Oxford University Press, 2002. s. 376.
[28] Et-Tehânevî, Muhammed Ali, Mevsûatu Keşşâfi Istılâhâti'l-Fünûn ve'l-Ulûm, Beyrut 1996, C. 2, s. 1219-1220.
[29] Nursi, Said, Hutbe-i Şâmiye, s. 27.
[30] Gülen, Fethullah, İyi İnsan Yetiştirmek, 28 Şubat 2000, Zaman.
[31] Gülen, Fethullah, Fasıldan Fasıla, Zaman, 19 Temmuz 1999.
[32] Gülen, Fethullah, İlim Düşüncesi, Sızıntı, 1 Nisan 1996, C. 18, s. 207.
[33] Gülen, Fethullah, "İslâm'a Göre Bilginin Sebepleri", Zaman, 6 Mart 1996.
[34] Gülen, Fethullah, "İlmin Putlaştırılması", Sızıntı, 1 Ocak 1987, C. 8, S. 96.
[35] Gülen, Fethullah, Türkiye ve Stratejik Konumu, Zaman, 12 Haziran 1996.
[36] Rosenthal, F., Brill Classics in Islam: Knowledge Triumphant: The Concept of Knowledge in Medieval Islam, Boston, MA, USA: Brill Academic Publishers, 2006, s. 334.
- tarihinde hazırlandı.