Önüm, arkam, sağım, solum paralel

Adana'da serbest kalan polisler için Başbakan'ın söylediği cümle: "Savcı tutukluyor; paralel bırakıyor."

Sabah Gazetesi: "Dışişleri'ni paralel yapı dinledi."

Bir başka haber: "Başbakanlık Teftiş Kurulu'ndan TRT'ye paralel yapı soruşturması."

"Paralel yapının, işadamlarının ardından memurları da haraca bağladığı ortaya çıktı."

Balyoz hükümlüsü, hipnozlu işkence davalarının sanığı Ahmet Zeki Üçok, Yaşar Büyükanıt'ı suçladı: "TSK'ya paralelcilerin sızmasında Büyükanıt'ın rolü oldu... Paralel yapı Ötüken adında gizli bir örgüt kurdu. Alperen Ocakları'nı ele geçirdi. Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve cinayetlerinde paralelin izi var. Gezi eylemleri de Ötüken'in işi."

* * *

İşte Türkiye bu hale geldi. Tam bir cadı avı ve şeytanlaştırma.

Önüm, arkam, sağım, solum olmuş "paralel..." Bu saçmalığa inanmazsan sana da derler "paralel."

Başbakan, "Ben tutuklamaya karşıyım. Bunu yapan Cemaatçi hâkimler" noktasına gelmişti. Ama şimdi kendisini ele veriyor. Adana'daki polisler hakkında tahliye kararı alan hâkime "çete üyesi" muamelesi çekiyor.

Kumpas!!!

Hiç araştırmadan, lafı tartmadan bir iddia ortaya atıyorsunuz: "Adana'da tutuklanan polisleri Aziz Takçı'nın hâkim olan eşi serbest bırakacak."

Sonra dosya, Takçı'nın eşinin görev yaptığı mahkemeye değil bir başkasına gidiyor ve o mahkeme polisleri tahliye ediyor. Bir kumpasa delalet etmek üzere şişirdiğiniz yalan balonu sönüyor. Ama aynı minval üzerine yola devam. Medya ne hale geldi! Medya böyle de HSYK'nın durumu ne? 1. Daire, 19 Ocak 2014'te 3 TIR ve 2 otobüste arama yaptıran savcılardan Aziz Takçı'yı Trabzon'a, Ahmet Karaca'yı Kayseri'ye, Mustafa Sırlı'yı Sivas'a atadı. Eğer ortada bir casusluk suçu varsa, bu 3 savcı, atandıkları illerde paralelliklerine devam etmezler mi?

Akıl ve mantık askıda. Keyfilik ise son raddeye vardı.

İlla tutukluluk...

Biz ne diyoruz: "Tutuklama istisnai bir uygulama olmalı."

Ergenekon'daki uzun süreli tutuklamalar, kamuoyu tarafından bu açıdan eleştirilmişti. Sonunda Başbakan da, "Ben tutuklamaya karşıyım. Bunu yapan Cemaatçi hâkimler" noktasına gelmişti. Ama şimdi kendisini ele veriyor. Adana'daki polisler hakkında tahliye kararı alan hâkim Hacı Hüseyin Bolat'a "çete üyesi" muamelesi çekiyor. Bolat, bir açıklama yapmak zorunda kaldı: "Şüpheliler hâlâ görevde, kimlik bilgileri ve adresleri sabit. Tutuklama tedbiri ölçülü olmalı. Bütün delillere el konuldu. Karartılacak delil yok."

Erdoğan, bu polisleri casusluk yapan bir örgütün üyesi gibi gördüğünden, hâkime demediğini bırakmadı. İyi de, bir ceza davası Başbakan'ın kanaatlerine göre yürür mü? Diyelim ki bir hatalı dinleme yapılmış. Bu dinlemenin Adana'da durdurulan TIR'larla bir ilgisi var mı ya da Dışişleri Bakanlığı'ndan tapelerin sızmasıyla? Veyahut kriptolu telefonların yasa dışı dinlenmesiyle? 17 Aralık ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarıyla? Böyle bir irtibatın varlığı henüz medyaya yansımadı. Olsaydı, muhtemelen "havuz medyası" bire bin katarak bu bilgiyi okurlarıyla paylaşırdı. Çok şükür Türkiye hâlâ hukuk devleti kalma çabasında ve Başbakan "casus" deyince, insanlar casus olmuyor.

Ali Fuat Yılmazer, Ergenekon sürecinde Tayyip Erdoğan'ın kendilerine "Haklarında soruşturma başlatılanlar mutlaka tutuklansınlar" dediğini söylemişti. İnanan oldu, inanmayan oldu. Polislere karşı tavrını görünce, herhalde Yılmazer'in doğru konuştuğu kanaati güç kazanmıştır. Erdoğan, "Ergenekon'un savcısıyken" askerlerin tutuklanmasını teşvik ediyordu. Zira tutukluluğun davanın ciddiyetinin göstergesi olduğunu düşünüyordu. Şimdi de aynı sebepten dolayı "casusluk" diye nitelediği davanın sanıklarının hepsi tutuklu kalsın istiyor.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.