Yeni Şafak'ın haberi ve sorular

İktidarı tutan gazetelerde “yasa dışı dinleme” iddiaları birbiri ardından ortaya atılıyor. Bu yayınların, Gülen Cemaat’i aleyhine açılacak bir davanın içini doldurma amacı taşıdığı açık.

Ülkemizde, yılda ortalama 100 bin kişi, adli ya da istihbari faaliyet olarak dinleniyor. Bunların içinde mutlaka yasa dışı dinlemeler de mevcut ama önce bir hayali örgüt oluşturup, sonra bu yasa dışı faaliyeti o örgüte yamamak doğru değil.

Meselâ, Yeni Şafak’ta birçok önemli kişinin 2008-2010 yılları arasında İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından, başka adlar altında dinlendiği iddiası manşete taşındı. (28 Mayıs 2014) Bazen telefonun İMEİ numarası üzerinden, bazen de telefon numarası üzerinden mahkemeden karar alınmış. O tarihlerde, Ramazan Akyürek ve Ömer Altıparmak İstihbarat Daire Başkanı. Akyürek, 2009 yılının Ekim ayına kadar görevini sürdürdü. Sonra, onun yerine Ömer Altıparmak atandı. Bence bu işin iç yüzü araştırılmalı.

Şöyle ki:

1) İstihbarat Daire Başkanlığı, genelde ülkeyi tehdit eden organize suçların takibini yapar ve dış bağlantılarını izler. Gerçekten Necmettin Erbakan, Mustafa Destici, Akif Beki, Hüsamettin Cindoruk, Ertuğrul Özkök, Arzuhan Yalçındağ vs. terör örgütü yaftası altında, doğrudan dinlendiyse bu suçtur.

2) Bu konuda mutlaka Ramazan Akyürek ve Ömer Altıparmak’ın söyleyecekleri vardır. Mahkemeden adı geçen kişiler hakkında böyle bir karar çıkarıldı mı? Haberde iddia edildiği gibi talep, farklı isimler ardına mı gizlendi?

3) Akyürek ve Altıparmak, Cemaat’le mi irtibatlıydı? İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan Emniyet Genel Müdürlüğü sorumlu, Emniyet Genel Müdürlüğü de İçişleri Bakanlığı’na bağlı olduğuna göre, akla daha ziyade hükümetle ilişki ihtimali gelmez mi?

4) Diyelim ki İstihbarat Daire Başkanlığı, paralel örgüt gibi çalıştı. Peki bu kişileri hangi maksatla dinledi? Necmettin Erbakan’ı, Mustafa Destici’yi, Ertuğrul Özkök’ü, Akif Beki’yi, Namık Kemal Zeybek’i, Şevket Kazan’ı tehdit mi etti? Şantaj mı yaptı ya da dinleme kayıtlarını medyada mı yayınlattı? Dış istihbarat örgütleriyle mi paylaştı? Haberde böyle bir bilgi verilmiyor. Öte yandan listedeki muhalif isimler daha ziyade “Bu işte iktidarın parmağı olabilir mi” şüphesini yaratıyor.

Yeni Şafak’ın haberinde, 2008-2010 dönemini kapsayan dinleme kararlarının, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Orhan Karadeniz zamanında alındığından da söz ediliyordu. Orhan Karadeniz, 2008 yılının Mart ayı başında emekliye ayrıldığını açıkladı. Haberin hem birçok unsuru eksik (meselâ mahkeme kararları okurla paylaşılmıyor) hem de Orhan Karadeniz örneğinde görüldüğü gibi bazen doğru çıkmayabiliyor.

Casusluk soruşturması

Gülen Cemaat’i sadece yasa dışı dinlemelerden değil casusluktan da suçlanıyor. Bunlardan biri Adana’da açılan soruşturma. Silah taşıyan TIR’lara yönelik savcı yönetiminde arama yapılmak istenmesi. Bir diğeri, Dışişleri Bakanlığı’ndaki gizli toplantının dışarıya sızdırılması. Bu konuda da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda açılmış soruşturma mevcut.

3’üncüsü, Ankara Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma. Savcılığın iddiasına göre, TİB’in arşivi tamamen silinmiş. Bununla irtibatlı olarak, arşiv silinmeden önce kopyalanmış, kurum dışına çıkarılmak suretiyle başka kişilere verilmiş. Ayrıca iktidara yakın gazetelerde TİB binasında, yüksek kapasitede veri aktardığı anlaşılan birçok uydu çanak antenin tespit edildiği, bu antenler vasıtasıyla bilgilerin yabancı uydulara nakledildiği iddiası yer almıştı. Ankara Gölbaşı Cumhuriyet savcıları hem TİB arşivinin kopyalanıp aktarılması hem de çanak anten vasıtasıyla bilgilerin yabancılara nakli hususunda casusluk soruşturması yürütüyor.

Üç koldan ilerleyen casusluk iddiaları bakalım nasıl neticelenecek? Ama iddialar epey uçuk görünüyor. Mesela TİB çatısındaki çanakla ses kayıtlarının yurtdışına kaçırılması meselesi... Medyaya yansıyan bilgilere göre TİB’in çatısındaki çanak Türk Telekom’a ait radyolink denilen bir cihaz ve sinyalleri 10 km’den uzak bir mesafeye ulaşamıyor. Bu bilgi doğruysa, çanakla casusluk iddiası çöküyor. Bir ara Başbakanlık’taki böcek araştırılırken, sinyallerin, Başbakanlığın hemen karşısında bulunan Yargıtay’ın çatısındaki bir çanağa yansıtıldığı ileri sürülmüştü; Yargıtay Başkanı bunu yalanladı. Bu yüzden ben, iddialara inanamıyorum, daha ziyade “Cadı avı için suç üretiyorlar” kanaatindeyim.

TİB ve dinlemeler

TİB, casusluk ve yasa dışı dinlemeler dolayısıyla mercek altında. Anılan dönemde önce Fethi Şimşek TİB Başkanı oldu sonra da Osman Nihat Şen. Fethi Şimşek, kusuru dolayısıyla görevinden alınmadı. Aksine, Ankara Bölge Adliye Başsavcılığı’na taltifen atandı. Osman Nihat Şen’i de gene bu hükümet göreve getirdi. TİB’in çatısına casus uydu konulmuşsa, herhalde öncelikle bu kişilerden hesap sorulmalı ya da yasa dışı dinleme yapıldıysa, gene onlar, en azından görev kusuruyla yargılanmalı.

“Konulduysa, yapıldıysa” diye hep bir ihtimali seslendiriyorum. Zira yolsuzluk iddialarını örtemeye yönelik bu çabaların yasa dışı dinlemeleri önlemekten ziyade cadı avında kullanılmak üzere istiflendiğini tahmin ediyorum.

İki uçuk haberle yorumumu tamamlayayım:

  • Bir tanesi Yeni Şafak’tan Yusuf Kaplan’a ait: “Tehlike Türkiye ile sınırlı değil. Tahmin ettiğimizden de büyük ve küresel. Paralel şebeke önümüzdeki süreçte, küresel sistemin çıkarlarını pekiştirecek ve İslâm’ı küresel sistemin güdümüne sokarak paçavraya çevirecek, paralel bir din kurmak için kullanılıyor.”
  • Bu da Sabah’ın haberi (2 Haziran 2014): “Paralel yapı içinde 17 yıllık ağabeylik yapan Said Alpsoy’un itirafları: 17 Aralık ve 25 Aralık operasyonu başarılı olsaydı, Gülen cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık yetkilerini elinde toplayacaktı. Böylece Türkiye, karanlık bir camia faşizmi dönemine adım atacaktı.”
Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.