Amerikan polisine karşı ne kadar da naziksiniz hanımlar beyler...
Daha Gezi Parkı olayları başlamadan çok çok önce internette Twitter ve Facebook üzerinden örgütlenmeye başladılar.
Videolar çekip dağıttılar.
Aylarca çalıştılar ama sonuç tam bir fiyasko oldu.
Binlerce kişi toplayacaklarını umuyorlardı.
Yüzlerce bile olamadılar.
Hatta onlarca bile olamadılar diyeceğim.
Çünkü gösteri partisine katılanların hemen hemen hepsi zaten gösteriyi organize etmeye çalışanlardı.
Koskoca kıtada topu topu 50-60 kişi.
Orası Amerika tabii!
Öyle Türkiye'deki gibi milleti topla...
İstediğin yerde istediğin yolu kapat...
İstediğin mekanı işgal et...
Gösteri yap, bağır çağır slogan at...
Çevreyi rahatsız et...
Vur, kır, dök, parçala...
Tabii ki bunlar orada mümkün değil.
Arabalarını bile park edecek yer bulamadılar.
Önceden park için konuştukları yakınlardaki bir kilisenin bahçesi bile göstericilerin araçlarını park etmelerine müsaade etmedi.
Çevredeki komşular çok geniş bahçeleri, otomobil park edecek büyük alanları olduğu halde hiçbirisi ama hiçbirisi hiçbir göstericinin aracını park etmesine müsaade etmedi.
Evden beş mil uzakta toplandıkları yerde başladılar bağırıp slogan atmaya...
Hazırladıkları pankartlar hakaret ve küfür içerikliydi.
Birisi yine kendilerinin uzattığı bir mikrofona Türkiye'de polisin kendisine işkence yaptığını, cinsel organına elektrik verdiğini anlattı.
Türk polisi hakkında ne kadar kötü sıfat varsa hepsini kullandı.
Bu arada polisle görüşmeler sürüyordu.
Amerikan polisine karşı son derece nazik davranıyorlardı.
Bunların Türkiye'deki arkadaşları polise demir bilye fırlatıyor, kaldırım taşları ile saldırıyordu.
Öyle çok sayıda polis falan da yoktu.
Birkaç polis sadece karayolunun tıkanmasını önlemek için oradaydı.
Polis evin önünde gösteriye izin vermeyince onlar da arabalarıyla evin önünden geçit yaparak gösterilerini yapabilmeyi düşündüler.
10-15 otomobil, bir de büyük otobüs evin önünde birkaç tur attı.
Birkaç militan araçlarından inip evin önünde slogan atma eylemi icra eyledi.
Bir iki cılız sesli kadın "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diye bağırdı.
Polis evin önünde gösteriye izin vermedi çünkü evin önünde gösteri yapacak bir alan yok.
Evin bahçe kapısının hemen birkaç metre ötesinden karayolu geçiyor.
Karayolunu işgal etmek, trafiği kapatmak ABD'de hiçbir göstericinin aklının köşesinden bile geçmez.
Evin beş mil gerisinde bir boşlukta toplaşan göstericilerden birisi burada yaptığı konuşmada "Türkiye'nin faşizme direndiğini" anlattı. Toplanmalarının nedeni ABD'de demokratik haklarını kullanmak istemeleriymiş fakat "Gülen'in adamları tarafından engelleniyorlarmış."
Bazı göstericiler evin önünden geçerken araçların camlarından sarkıp "Badem bıyıklar" diye bağırıyordu. Bazıları da "Maklube var mı maklube" diyordu. "Hani çay ikram edecektiniz, onun için oruç tutmadık" diye bağıranlar oldu.
Amerikan medyası bu gösteri partisine ilgi göstermedi.
Türkiye'den sadece Ulusal Kanal o da internet üzerinden göstericilerin kendi yaptıkları live stream yayınını ekranına yansıttı.
Ulusal Kanal'ın yayına geçtiğini duyan birkaç gösterici "İzmir Karşıyaka'ya selam" diye bağırıyordu.
Yani...
Gösteri değil, tam bir curcunaydı. Umduklarını bulamadılar yani...
Bence göstericiler Hocaefendi'nin çay teklifini kabul etmiş olsalardı daha büyük bir işe imza atmış olurlardı. Diyalog başlar, belki maklube de yerlerdi.
Amerikan polisi ile Türk polisi arasındaki 6 fark...
- Amerikan polisine yaklaşamazsın, Türk polisine ise koluna girerek ikna etmeye çalışabilirsin.
- Amerikan polisine dokunamazsın, Türk polisi ile çay bile içersin.
- Amerikan polisi hiç acımaz, hemen silahını çeker, Türk polisi ise "Dur bakalım ne olacak" havasındadır.
- Amerikan polisi suçluya dokunmadan silahını çeker, ellerini başının üzerine koydurur ya da yere yatırır ve ellerini kelepçeler. Türk polisi ise araca sokmak için ikna etmeye çalışır.
- Amerikan polisi bir kere ihtar eder, uymayanı indirir. Türk polisi ise kendine ateş açanı vurunca suçlu duruma düşer.
- Türk polisi işçiyi öğrenciyi döver, Amerikan polisi herkesi döver.
- tarihinde hazırlandı.