Burnumuza halka geçirilmeden...

Tahşiyecilerden çıkan bombalarla Poyrazköy ve Zir Vadisi’nde ele geçirilen bombaların seri numarasının aynı olduğunu iddia ediyorlar. Hiç şaşırmadım. 12 Eylül döneminde de birbirleriyle savaşsınlar diye solcularla sağcılara aynı silahlar verilmişti. Bu kirli oyun daha sonra defalarca tekrarlandı, nesiller heba edildi. Her seferinde aynı tuzağa düşmekten kurtulamıyoruz. Ergenekon ve Balyoz davalarındaki usul hatalarıyla sahteliği iddia edilen delillerin de benzer mantıkla devreye sokulduğuna kaniyim. Bu soruşturmaları yapanlar asıl failleri gizlemek için yanıltıldılar. Nasıl ki sanıkların kurusuyla yaşı birbirine karıştı, onları içeri tıkanlar da daha üst, epeyce üst bir aklın kurbanı oldular. Elbette ki yanılmanın bedeli ödenmeli ama büyük yanıltıcılar hedefe Cemaat’i oturtup arkasına gizleniyorlar.  

Yanlış yapan emniyet ve yargı mensuplarını mahkûm etmekle ülke huzura kavuşabilseydi keşke. Dehşet planlarının asıl hedefi milletimiz. Eninde sonunda sıra orta boy yanıltıcılara yani siyasetçilere gelecek çünkü. Hükümetleri yalan yanlış bilgilendirip maniple edenler, o etap bitince yeni sahneleri başka hükümetlere oynatmak üzere eskisinin defterini dürecekler. İntikam ateşi hiç sönmeden yanacak. Böylece siyaseten olgunlaşamayıp hırçın çocuklar olarak kalacağız hep. Aklımızı başımıza almazsak bu iç içe geçen halkalar şeklinde her kesimi taşeronlaştırma sistemi ilelebed payidar olacak.

Nurcuyu nurcuya kırdırmak. Şimdi yapılan şey bu. Sünni Alevi çatışması yetmiyor çünkü, Sünni’yi Sünni’ye temizlettiriyorlar. Laiklerle dindarları vuruşturmak kifayetsiz kalıyor, “dindar” hükümetle cemaatleri vuruşturuyorlar. Solcularla sağcıların itişmesi işe yaramıyor artık. Solu kemire kemire bitirdiler. Şimdi moda muhafazakârları dövüştürmek. Özellikle gazeteciler birbirlerine düşman haline getiriliyor ki, topyekün zayıflayıp asıl görevlerini yapamasınlar. Onar yıllık periyotlar halinde maddi manevi tüm kazanımlarımız elimizden kayıp gidiyor.

Sayın Bülent Arınç, Tahşiyecilerin telefonla arandıktan sonra şikâyetçi olduklarını söyledi. Yani yargılaması devam eden bu grup kendiliğinden müracaat etmemiş. Bir haksızlığa uğradıysalar elbette düzeltilmeli, ancak yıllardır en tabii insan hakları ihlal edilen onca kesime bu imkân neden verilmez acaba? Gerçekten merak ediyorum, operasyonun talimatını veren dönemin İstanbul emniyet müdürü, bugünün AK Parti milletvekili Oğuz Kağan Köksal’dan, sonuçları kamuoyuna açıklayan dönemin İstanbul valisi bugünün AK Parti milletvekili Muammer Güler’den, Fethullah Gülen’in sohbetinden çok önce Emniyet’e El Kaideci örgüt diye bilgi veren MİT yetkililerinden de hesap sorulacak mı? İddia edildiği gibi silahlı cihat yanlısı bir örgüt değillerse Tahşiyecilerin bu kişilerden de şikâyetçi olmaları beklenir. Önce bulunan bombalarda operasyoncuların parmak izi var dendi. “Eldivenlerimiz yırtıktı” savunması yapılmış! Yıpranmış eldivenle kumpas yapacak kadar amatör polisler miydi bunlar diye düşünürken bir baktık, meğer bombaları koydukları torbadaymış o izler.

Yine ters köşeye yatırılıyoruz. Ergenekon ve Balyoz mağdurları hükümete dava açmıyor. Herhalde şu anda konjonktür müsait değil. Cemaat’le hükümet hele bir yesinler birbirlerini! Ergenekon’un savcılığından avukatlığına terfi etmiş hükümetin icabına sonra bakacaklar. Çok uluslu şirketler, silah tüccarları, istihbarat örgütleri ve bilumum güç odaklarının bu oyuna katkılarını netleştiremiyoruz. Kimin eli kimin cebinde bilmemiz mümkün değil, bari vatan kurtaracağız diye uzatılan her çorbaya maydanoz olarak atlamayalım, her havucun arkasından koşmayalım. Görelim artık, aynı ailenin bireyleri dahi şucular bucular diye ayrılıp birbirlerine düşman oldular. Bir taraftar grubu bile hükümet darbesi yapmakla suçlandı. Takipsizlik kararına yapılan itirazın reddedilmesiyle 17 Aralık dosyası da kapandı. Dün başka gazeteciler içeri tıkılarak topluma gözdağı verilirken bugün topun ağzına Zaman grubu konuldu.

Sayın Cumhurbaşkanımız “AB bizi alır mı almaz mı, böyle bir derdimiz yok.” buyurdu. Kendi göbeğimizi kendimiz kesecekmişiz! Demokrasiden beslenmeyen bir göbek kordonu zaten işlevini yapamaz ki, hepimiz kuvözde can çekişen prematüre bebeklere döndük. Ekrem Dumanlı’ya silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasının yapılabildiği bir ülkede kimse kendini güvende hissedemez. “İnlerine girdik” sevinciyle mest olmuştu bazıları. Hayır, “paralelin inine” girilmedi. Ülkemiz toptan bir in haline getirildi. Burnumuza halka geçirilip sürüklenmeden silkinelim biraz.

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/nuriye-akman/burnumuza-halka-gecirilmeden_2265186.html

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.