Davutoğlu yurtdışındaki Türk okullarını filozof sıfatıyla mı kapatacak?
Zaman Gazetesi yazarı Nuriye Akman, "Yeni başbakanımızın dostları onun filozof yanını öne çıkarıyor. Peki Erdoğan'dan paralel mücadeleyi miras alan Davutoğlu yurtdışındaki Türk okullarını filozof sıfatıyla mı kapatacak? Çocuklarınızı falanca okul ve dershanelerden alın çağrılarını, banka çökertmeleri, suçu mahkemece kesinleşmiş insanlar yerine tüm bir camiayı hedef almaları filozof yönüyle nasıl bağdaştıracak? Batı'nın ve Doğu'nun tüm kadim kültürlerini özümsemiş bir filozof, Türkiye'deki farklı din algılarını tek tipleştirmeye tabi tutar, fişlenmedik insan bırakmaz, yolsuzlukları "bize darbe yaptılar" diye açıklarsa kendisinden artık filozof diye söz edilebilir mi?" diye sordu.
Zaman Gazetesi yazarı Nuriye Akman'ın "Davutoğlu'nun epistemolojik değeri" başlıklı köşe yazısı
Ahmet Davutoğlu tereyağından kıl çeker gibi başbakan oldu. Genel Başkan tarafından atanmaktansa başka adaylarla yarışarak seçilmeyi tercih eder miydi, etse bile delegeler yine kendisini mi işaret ederdi bilmiyoruz.
Bu aşamada önemli olan borç aldığı 10 aylık avansı nasıl değerlendireceği. Tarz-ı siyasetinin ipuçlarını kendisini siyasete kazandıran Abdullah Gül'ün dışında uçan kuşa teşekkür ettiği kongrede verdi aslında.
Onu başbakan yapan ve kabinesini de seçip eline veren Erdoğan'a olan borcu kolay ödeneceğe benzemiyor. Çünkü Davutoğlu birbiriyle çelişen iki mesajın kıskacında artık. Ulu önder Erdoğan bir yandan halefini "emanetçi değilsin" diye yüceltirken, bir yandan "gözüm ve elim üzerinde, beklentilerimi karşılayacağına inandığım için seçildin" yaklaşımıyla baskı altına aldı. Yeni başbakan beden dili, ses tonu ve söylem itibarıyla eskisini taklit ederek "bak bana, aynı senin gibiyim" oyununa mecbur kaldı. "Gerçekten de emanetçi değilim" duruşu yerine, daha yolun başında "aramızda asla ihtilaf çıkmaz" diyerek fal açtı, ceketini çıkarmak için bile Erdoğan'dan izin isteyerek ve bu hareketi "onun yolundan gitmek" şeklinde tanımlayarak biatını dosta düşmana sergiledi.
Peki ne olacak şimdi? Davutoğlu'nu da Erdoğan gibi her saniye, her kanalda, her köşe bucakta görecek, "Ya bizden yana taraf olursunuz, ya da bertaraf" heyheylenmeleriyle sık sık azarlanacak mıyız? Özgürlüklere ahlakî formasyon getirmekten söz eden ancak bunun içini doldurmayan Davutoğlu döneminde hangi özgürlüklerimiz formatlanacak diye korkuyla beklemeli miyiz? "AKP kadroları yolsuzluk töhmeti altında bırakıldı" diye öfkelenen bir başbakanın ahlakî restorasyonu nasıl olur?
Hadi biz akredite olamayan naçiz vatandaşları boşverelim, Erdoğan'ı fiilî başkan yani amiri olarak peşinen kabul eden Davutoğlu için bu dönem sanıldığı kadar sancısız geçer mi? "Davul Davutoğlu'nun boynunda, tokmak Erdoğan'ın elinde" pozisyonu ne kadar sürebilir? Cicim aylarında davulun sesi muhtemelen taraflara hoş gelecektir. Zamanla Davutoğlu baskıladığı özgürlük ihtiyacının etkisiyle tokmak darbelerinden sıkılmaz mı? Sorumlu başbakanımız sorumsuz cumhurbaşkanı ile ilişkisinde kendisini rehin hissedip kişisel geleceğinden korkmaz mı?
Yeni başbakanımızın dostları onun filozof yanını öne çıkarıyor. Peki Erdoğan'dan paralel mücadeleyi miras alan Davutoğlu yurtdışındaki Türk okullarını filozof sıfatıyla mı kapatacak? Çocuklarınızı falanca okul ve dershanelerden alın çağrılarını, banka çökertmeleri, suçu mahkemece kesinleşmiş insanlar yerine tüm bir camiayı hedef almaları filozof yönüyle nasıl bağdaştıracak? Batı'nın ve Doğu'nun tüm kadim kültürlerini özümsemiş bir filozof, Türkiye'deki farklı din algılarını tek tipleştirmeye tabi tutar, fişlenmedik insan bırakmaz, yolsuzlukları "bize darbe yaptılar" diye açıklarsa kendisinden artık filozof diye söz edilebilir mi?
ABD Ulusal Güvenlik Ajansı NSA ile Alman Federal İstihbarat Teşkilatı BND'nin Türkiye dinlemelerinin ortaya çıkmasıyla düştüğümüz acziyeti nasıl izah eder bir filozof? Her ülkenin diğerini dinlediği zaten sır değilken, kör parmağım gözüne bunların ifşasındaki meydan okumanın altından nasıl kalkar? Henüz mahkemece kanıtlanmadığı halde illegal dinleme suçlamasıyla bazı insanlara yargısız infaz yapılmasını nasıl kabullenir?
Filozof bilgeliği seven, bir başka deyişle hikmeti arayandır. Hikmetin peşinden bağıra çağıra koşulmaz, vakur ve serinkanlı bir duruş gerekir. Filozof düşmana ihtiyaç duymaz. Hatta o dostlarına bile mesafelidir. Sırtında saf bilginin dışında bir yük yoktur filozofun. Politikacı ise hikmet değil sandık zaferi arar. Başarısı için düşmanlara ihtiyacı vardır. Aynı zamanda lastik gibi esnek, bukalemaun gibi renk değiştirici olabilmelidir. Entrika bilmeyen, bazı gerçekleri çarpıtmayan veya gizlemeyen politikacı yol alamaz.
Filozofla politikacının dokuları tutmaz. İnsanlık tarihinde bunun istisnası görülmemiştir. Biraz ondan, biraz bundan ortaya karışık sofralar kurulduğunda kaybeden daima filozof olmuştur. Davutoğlu, düşünen değil yapan adam olmayı seçtiği andan itibaren zaten bu sarmala girmişti. Bu saatten sonra felsefe, eylemlerinin sosu olabilir ancak ki bunun epistemolojik değerini sadece Allah bilir.
Kaynak: http://www.zaman.com.tr/nuriye-akman/davutoglunun-epistemolojik-degeri_2240477.html
- tarihinde hazırlandı.