'Peygamber Yolu'ndan çözümler
Bu başlık altında Yeni Ümit ve Hira dergilerinin düzenlediği uluslararası bilimsel toplantı 5-6 Mayıs 2010 günlerinde Gaziantep'te yapıldı. Dergilerin yayın yönetmenleri Dr. Ergun Çapan ile Nevzat Savaş'ın açılış konuşmalarından sonra hafız Rıza Günay'ın güzelce tilavet ettiği Ahzab Sûresi'ndeki Hz. Peygamber'in (asm) özelliklerine dair bölüm, adeta toplantının temelini teşkil etti.
Tebliğ sunan hocaların yaklaşık yarısı Türkiye'den, yarısı da yurtdışından idi. Yazımızın sınırlı hacmi ölçüsünde hocalarımızın en dikkate değer bulduğum ifadelerine yer vereceğim. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez: "Peygamber yolunun insanları kardeş ilan ettiği belli. Ama Müslümanların bu kardeşliği yaşamayışlarının sebeplerini tahlil edip sorunu çözmemiz lazım. (...) Sünnet, sadece dinin ikinci kaynağı değil, aynı zamanda dünyanın her tarafındaki Müslümanların İslam'ı, hayata uygulamalarını belirleyen kaynaktır. Hadisler Asr-ı Saadet'i anlatan zengin feyiz kaynağımızdır. Ama asıl sorun O'nun rehberliğini günümüze taşımaktadır. Bu da eczacı değil, hekim-i hazık metodu ister." Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Raşit Küçük, İslam'ın şefkat, sevgi ve aynı zamanda adalet dini olduğu üzerinde durup şiddet dini şeklinde anlaşılmasına yol açacak tanıtımdan uzak durmak gerektiğini belirtti.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın hitabı, sıradan bir merasim konuşmasının ötesinde, ciddi bir hazırlık yaptığını gösterdi: "Hz. Peygamber, sadece yaşadığı asırdaki kötülükleri gidermekle kalmadı, kendisinden asırlarca sonra ortaya çıkabilecek bozuklukların değişimini de tetikleyen işaretler verdi. (...) Kur'an'la Peygamber Efendimiz'i birbirinden ayırmak saçmadır ve İslam'a yapılabilecek en büyük kötülüktür. Siyer sosyal adaleti, temel hak ve hürriyetleri gerçekleştirmede, ırkçılık, cehalet, yoksulluk gibi problemleri çözmede pek ileri anlayışlar geliştirmiş, yüksek hedefler vermiştir."
Dünya, hidayete muhtaçken neredesiniz?
Mesajla katılan Fethullah Gülen: "Kur'an-ı Kerim 'De ki: Bu benim yolumdur. Ben ve bana tâbi olanlar, insanları basiretle Allah'a davet ederiz.' âyetiyle insanların aklî, mantıkî, zihnî, fikrî, hissî, kalbî, vicdanî, tabiî ve beşerî bütün ihtiyaçlarının gözetildiği ve hiçbirinin ihmal edilmediği bu peygamber yoluna dikkat çeker." (...) Dinin orijinini koruma ciddiyet ve gayreti içinde, nasların esnekliğinin vaat ettiği genişlik ve evrensellikte, her zaman ve her mekânda, her sınıf insanın ihtiyacını karşılayacak ve bütün hayatı kucaklayacak olan bir dirilişe ihtiyaç var." Yeni Delhi İslam Merkezi başkanı, iki yüz kadar kitabın yazarı 86 yaşındaki Vahiduddin Han, Eyüb Sultan'ın kabrini ziyaretinden, sahabe hazretlerinin bu kadar uzaklara giderek hidayeti tebliğ etmelerinden bahsetti. "Ziyaretim esnasında sanki şöyle diyen bir ses duydum: Ey Müslümanlar! Bütün dünya bu hidayete muhtaç iken siz neredesiniz?" Daha sonra Fethullah Gülen ve talebelerinin bu sesi duyarak bütün dünyaya ulaşmaya çalıştıklarını, bu asırda Türkiye'nin, İslam'ı ihya hizmetini sırtında taşıma gayreti içinde olduğunu, Doğu ile Batı arasında köprü olduğunu, ömrünün son deminde bu hizmetlerin başarılı olacağı ümidini taşıdığını söyledi. Konuşurken bir ara ağladı, dinleyenleri de ağlattı. Adeta ahiretten gelen bir ruh gibi idi. Hiç konuşmasa, bu yaşında Hindistan'dan gelmesiyle, duruşu ile dahi çok şey söylemiş olacaktı.
Açılış tebliğini Mısır Diyanet İşleri Başkanı Ali Cum'a yapıp özetle şöyle dedi: Efendimiz'in esas gayesi "Ben sadece üstün ahlakı tamamlamak için gönderildim." hadisinde buyurduğu gibi mükemmel ahlak ve davranışları yaymaktı. Kur'an'daki ayetlerden fıkhi ahkâma ait olan 300 kadar olup nisbet yüzde 3'tür. Elimizde yaklaşık 60 bin hadis bulunmakta olup ahkâma ait olanlar 2 bin olup nisbet yine yüzde 3'tür, geri kalanı ahlak ve fezaile dairdir. Şu halde manevi sorunlarımızın çaresini sünnet-i seniyyede aramamız lazım. Cehalet, yoksulluk, aile, kadın, sağlık, çevre, sosyal ilişkiler gibi konuların hepsi hakkında sünnet-i seniyyede rehberlik var.
Kadın konusuna bakalım: İslam'dan önce kadının hiç hakkı yoktu. Efendimiz, onların da insanlıkta eşit olduğunu vurguladı. Allah'ın "Erkeklerin hanımları üzerindeki hakları gibi kadınların da kocaları üzerinde hakları vardır." (Bakara 228) ayetini tebliğ etti. "Siz erkeklerin en iyileri, hanımlarına iyi davrananlardır." gibi çok hadisler buyurdu. O kadar ki ashabdan bazıları hanımlarını frenlemekte zorlandıklarını Efendimiz'e şikâyet ettiler. Bu ortamda Hz. Peygamber (asm) kadınları dengeleme ihtiyacı hissedip, "Eğer mahlûka secde etmek caiz olsaydı, kadının kocasına secde etmesini emrederdim." dedi. Hadisi bu bağlamından çıkaranlar, kadının kocasının esiri yapıldığını zannedip yanlış hüküm çıkarırlar.
Yapılan bir anket 19-23 yaş arası gençlerin yüzde 12,5 kadarının din ile sorunu olduğunu ortaya koydu. Demek tehlike çok ciddi boyuttadır. Yüzde 20'ye varırsa toplumda yerleşen bir akım olur. Var gücümüzle sorunu çözmeye odaklanmalıyız. Bu uzaklaşmanın başlıca sebebi dini telkinde zorlama, bir de makul yol ile ikna cihetine gitmemedir. Oysa her iki uygulamanın da sünnette yeri yoktur. Birleşmiş Milletler, on bir maddelik aktif ahlak listesi belirlemiş. Bunların hepsi de İslam'daki temel ahlak esaslarıdır. Aile kurumu da ciddi tehlikeye maruzdur. Hâsılı verimli bir çalışma ve geniş bir ümitle gayrete devam etmeliyiz.
Vahyi yaşamak, yaşatmak, içselleştirmek
Ezher hocalarından Fethi Hicazi, "Efendimiz vahyi ruh sırrına mazhar olarak alır, onu tam içselleştirir sonra genç, yaşlı, çocuk, havas, avam her seviyeye göre ifade ederdi." deyip vahyi yaşamaya öncelik vermek gerektiğini güzelce anlattı. Cezayir Üniversitesi Felsefe bölüm başkanlığı yapmış Abdürrezzak Kassum, Hz. Peygamber'i Allah'ın terbiye edişini anlatıp, risaletinin evrensel boyutlarını özetledi. Hasan Kurt, tahkiki imanın, insan fıtratıyla bütünleşmesini vurguladı. Ali Köse, bu toplantıyı hac ortamına benzetti. Altmış kadar milleti bir arada tutan harcın Allah için sevgi olduğunu ifade etti. Osman Güner yoksulluğa farklı açıdan bakarak, Siyer-i Seniyye'de mevcut bazı ilkelerle fakirliğe çözüm getirilebileceğini anlattı: "Fakat sömürenler kadar, sömürülmeye imkân verenler de sorumludur." Mekke'den, eski Malezya İslam Üniversitesi rektörü Abdülhamid Ebu Süleyman: "Âlimlerimiz, adalet ve barış medeniyeti olan İslam medeniyetini tekrar canlandırmakla yükümlüdür. İlim, amele götürmezse o da ayrı bir cehalet olur. Cami hatiplerine eğitim formasyonu şart koşulmalıdır. Asıl mesele, iyi yetişmiş insan meselesidir. Kültür mirasımızda iyi şeylerin yanında kötü kalıntılar da var. Bu mirası zaman ve mekân şartlarına göre değerlendirmeliyiz. Müslüman, Kur'an ve hikmete uymakla yükümlüdür. Hikmet, Kur'an'ı şartlara göre tatbik etme yeterliğidir." Cüneyt Gökçe, tefrikanın zararlarını tahlil ederek çözüm yollarını göstermeye çalıştı. "Sadece etnik değil dini, mezhebi, içtimai her türlü ayrımcılık ve taassuptan kurtulmak gerekir. Fakat farklı alanlarda çalışan ve birbirlerinin aleyhinde bulunmayan hizmet gruplarının bulunması normaldir, tefrika sayılmaz."
Ürdün'den Abdünnasır Ebu'l-Basal, Efendimiz'in bireyleri irşadını ve eğitme metodunu anlattı. Onun ensar ile muhacirler arasında kurduğu kardeşlik modelinin sonraki dönemlerde deprem ve sair musibetler halinde, yardım kuruluşlarının, sendikaların, şirketlerin işbirliği ve dayanışmaları tarzında tatbik edilebileceğini ifade etti. Moritanya'dan Halil en-Nahvi, isar ahlakına dair nasları ve uygulanmalarını çok örneklerle açıkladı. Örnek aile reisi olarak Efendimiz'i (asm) anlatan Ali Akpınar: "İnsanın olduğu yerde sorunlar eksik olmaz. Zaten din de sorunları çözmek için vardır. Mühim olan dini, bütünlüğü içinde anlayıp yaşamaktır. Onun davranışlarının hemen hepsinin, biz insanların da uygulayabileceğimiz şeyler olduğunu unutmayalım."
Yunus Apaydın da önemli vurgularda bulundu: "Sünnet olmaksızın Kur'an'ı layıkıyla anlamak ve uygulamak mümkün değildir. Sünnet ikinci kaynak değil, dinimizin tek kaynağı nasdır. Nas olmada Kur'an ile sünnet aynı durumdadır. Fark, bu iki nassın nakledilmeleri itibarıyladır. Sünnetin bağlayıcılığında tereddüt olamaz. Hatta müçtehitlerimizin nasları anlamalarını göz ardı etmek doğru değildir, böyle yapmak mirasyediliktir." Cezayir'den Muhammed Babaammi: "Beşer ideolojileri iflas etti. İnsanlığı ancak vahiy terbiyesi düzeltir. Ama âlimlerimiz ilahi hükümlerin makuliyetini göstermekle yükümlüdür. Âlim, ümmetin dertleriyle dertlenmeli, vahye bağlı olarak insanları Allah yoluna koymalıdır." Apaydın, şöyle tavzih etti: "Diğer sistemler iflas etti, deyip İslam'ı bir blok olarak karşılarına çıkarmak yerine, âlimlerimiz öteki sistemleri tahlil ederek fikirlerini serdederlerse daha inandırıcı olur. İnsanlığın büyük bir kısmını peşinen karşımıza aldığımız intibaı uyandırmaktan kaçınmalıyız."
Sünnet'in öğrenilmesinde metot arayışı
Muhit Mert: Hz. Peygamber'in (asm), bir anlamda Ashab-ı Suffe'ye yaygın eğitimi, Mescid-i Nebevi'de ise örgün eğitimi (yazı öğretimi gibi) uyguladı (...) Sünneti ihya çağdaş muhataplarımızı Asr-ı Saadet'e götürme değil, Asr-ı Saadet'teki ruhu ve evrensel ilkeleri şimdiki zamana uygulama şeklinde olmalıdır." Reşit Haylamaz, Hz. Aişe'nin (ra) Efendimiz nezdinde ümmetin sözcüsü durumunda olduğunu, zekice sorularıyla ondan çok bilgiler alıp Müslümanları yetiştirdiğini, tek başına bir okul olduğunu anlattı. Abdülkerim Ünalan, Ashab-ı Kiram'ın İslam'ı tebliğ için dünyaya yayıldıklarını anlatıp konuyu orada bırakmanın münasip olmadığını, devrimizde de onları örnek alan bir gönüllüler hareketinin dünyanın hemen bütün ülkelerine bu tebliği ulaştırma gayretlerini de görüp, takdir ve teşvik etmek, örnek almak ve ümitlenmek gerektiğini dile getirdi. Fas'tan Ahmed Bukili, Müslümanların başlıca meselelerinin Efendimiz'in sünnetinden istifade metodumuzun ortaya konulması olduğu üzerinde durdu. Saffet Köse, Hz. Peygamber'in çaresizlerin çaresi olduğunu duygulu bir şekilde anlattı. Ürdün'den Mahmud Sertavi Hz. Ömer'in (ra) derin fıkhi kavrayışını, onun nassı ilga ettiği zannedilen bazı içtihadlarının, mümkün olan başka bir yorumdan ibaret olduğunu belirtti. Ramazan Altıntaş, dini şeairin, bayrak gibi semboller olup, onların dini hatırlatmakta ve toplum olarak yaşamadaki önemini açıkladı. Kemal Yıldız, ashaba hürmet etme, keza selef ulemasına gereken değeri verme üzerinde durup şöyle dedi: "Allah bu dini âlimlerle muhafaza etmiştir. Ümmetin onlara gösterdiği saygı onlara fayda vermez, bu hürmeti gösteren istifade eder." Nevzat Âşık, sahabe hakkında derli toplu bilgi verip sahtelerine itibar edilmediğini, o neslin üstün değerini ele aldı ve şöyle dedi: "Sahabenin faziletine dair çok nas vardır. Fakat hiç nas olmasaydı bile onların Efendimiz'e sahip çıkmaları, faziletlerine delil olarak fazlasıyla yeterdi." Programın yoğunluğu, akşam namazının vaktinin çıkması endişesi, izleyicilerde kalkmanın hareketlenmesi ortamında Ali Cum'a, Nevzat Aşık ve Suat Yıldırım değerlendirme oturumunu kısaltarak hitama erdirdiler.
Peygamber Yolu Sempozyumu'na dair gözlemler
1- Altmış kadar ülkeden ilim adamları katılıp memleketimizdeki ilim ehliyle buluştular.
2- Misafirler Türkiye'deki ilmi atmosferi, İslami müesseseleri tanıma imkânı buldular. Sohbetler esnasında, az da olsa kendi ülkelerindeki ilmi durum ve gelişmeler hakkında da bizleri ve başkalarını bilgilendirdiler. Türkiye'deki ilahiyat fakültelerinin ekserisinden öğretim üyeleri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden gelen yüzlerce kanaat önderleri, Diyanet teşkilatından hoca efendiler, talebeler, seçkin dinleyici kitlesi bir araya geldi. Bu da anılmaya değer bir güzellik oldu.
3- Altmış kadar ülkeden gelen bu insanlar, toplumlarının ve insanlığın sosyal ve manevi sorunlarını iyice yaşayan, tahlil eden, İslami bilinçleri yüksek zevat idi. Bunlar, Peygamber Yolu'nun bu sorunlara çareler ihtiva ettiğini düşünüp açıkladılar. Dünyanın her tarafından gelmiş bu müminler bu buluşmada şu toplu duayı dergâh-ı İlahi'ye yükselttiler: "Ya Rabbena! Dertlerimiz çoktur. Bunların çaresi, Senin Peygamber'inin tebliğ ettiği bu kurtarıcı prensiplerdedir. Bunları iyi anlayıp insanlara iyice anlatmamızda bizleri muvaffak eyle." Samimi kalblerden çıkan bu toplu duanın icabete makrun olma ümidi kuvvetlidir.
4- Bu sempozyum; Peygamberimiz'in risaletinin evrenselliği, O'nun gerçekleştirdiği kardeşlik, O'nun örnek aile hayatı, uyguladığı eğitim metodu, insan hayatına ve mutluluğuna verdiği değer, bu risaletin cehalet, yoksulluk ve tefrikaya çare olması, Sahabe-i Kiram'ın önemi gibi temel konularda birer ikişer tebliğ planlamak suretiyle Peygamber Yolu'nu organik bir bütünlük oluşturacak şekilde sunmayı planlamıştı. Geniş kitle için böylesi bir program çok yararlıdır. Fakat ilim ve ihtisas ehlinin ayrı bir sorumluluğu da vardır. Şöyle ki: Sosyal problemler çok sayıda artmıştır. Bunları düzeltmek için çağımızı Asr-ı Saadet'e götürmemiz düşünülemez. Öyle ise Asr-ı Saadet'ten alacağımız örnekleri ve prensipleri, devrimizdeki müşahhas hadiselere uygulayacak fıkıh dirayetini ortaya koymak gerekir. Genel başlıklar yetmez. Dolayısıyla konuları ayrıntılı olarak ele almak lazım gelir. Mesela: Aile, eğitim, çocuk hakları, sosyal güvenlik, sosyal adalet, fikir hürriyeti, toplum ve dünya barışı, sağlık, helal beslenme vb. ana konulardan her birinin bir sempozyum konusu yapılması uygun olur.
5- Bu çapta bir organizasyonu başarmak çok zordur. Sayıları bin civarındaki misafirlerin bilet, ulaşım, otel, yemek hizmetlerini yürütmek, kırk kadar ilim adamının tebliğlerinin dakik bir program içinde sunumunu sağlamak, salonu dolduran dinleyiciler tarafından dikkatle izlenmesini temin etmek ve daha sayamayacağımız birçok hizmeti sunmak, geniş imkân ve tecrübe ister. Türkiye içinden ve dışından konuşmacı ve dinleyici olarak katılan bütün ilim adamları takdire değer bir iş yaptılar. Konuşmalar Türkçeden ayrı olarak Arapça, Kürtçe, İngilizce ve Fransızca dillerine eşzamanlı olarak tercüme edildi. TRT 6, El-Cezire, Dünya ve Mehtap gibi TV ve bazı radyo kanalları toplantının akışını canlı yayınla bütün dünyaya ulaştırdılar. Gerekli bütün işler aksamadan yapıldı. Emeği geçen bütün kardeşlerimize milletçe teşekkür borçluyuz. Allah kendilerinden razı olsun ve gayretlerinden ötürü mükâfatlandırsın. Bu toplantıda dile getirilen güzellikleri, İslam ümmeti olarak hayatımızda uygulamayı nasib etmesini Cenab-ı Allah'tan niyaz ederiz.
- tarihinde hazırlandı.