17 Aralık dersleri: Kim paralel?
Devlet adına devleti yönetmek için o devletin asıl sahibi olan milletten, devletin kural ve kurumlarına göre hükümet etme konusunda yetki almış bu kadro, devleti nasıl yöneteceklerine dair kanunlardan değil de başka fetva makamlarından alınan cevazlara ve fetvalara göre hareket ederek ve bu arada İran gibi bir dış gücün kirli para trafiğini de modele dâhil ederek, gerçek anlamda bir paralel yapı oluşturmuştur.
Eğer Başbakan ve ekibinin ortaya attığı gibi paralel devlet veya yapı, devlet içinde olduğu halde devletin kural ve kurumlarının dışına çıkmak ve hatta devlet dışında bir güç tarafından verilen kararlara göre devleti işletmekse, kimin paralel olduğu oldukça tartışmalı hale geliyor. Buna göre devlet içinde bir paralel yapı olması için bu yapının, şu iki temel unsuru barındırması gerekiyor. Bir; devletin kural ve kurumlarına göre hareket etmemesi; iki, aynı zamanda devlet işi görürken başka bir yerden talimat alması gerekiyor. Önce Cemaat’in paralelliği meselesine bakalım. Öncelikle soruşturma, takip ve dinlemelerin mevcut yasal mevzuata göre olmadığının kanıtlanması gerekiyor. İkinci olarak, hukuk dışına çıkmış olan devlet personelinin, nereden, ne şekilde kanun dışı talimat alarak iş gördüğünü bulmak gerekiyor. Yani eğer iddia edildiği gibi devlet içinde bazı polis, savcı ve hakimlerin, devletin kural ve kurumlarına göre değil de bir Cemaat’ten talimat alıp ona göre davranmaları, paralel bir devlet anlamına geliyorsa, buna ilişkin kanıt da göstermek gerekiyor. Bu anlamda Başbakan(cılar), bırakın delil sunabilmeyi, ucuz veya boş konuşarak, memleketi kaosa sürüklemekten çekinmeyecek kadar sorumsuzca davranmaktadırlar. Dolayısıyla Başbakan ve yanlılarının, bugünün modern toplumlarında eşine gerçekten az rastlanır bir tazyik ve saldırıyla suçladıkları Cemaat’in paralelliği meselesi, sadece büyük bir yalan olarak kalıyor. Aslında bunun büyük bir yalan olduğunu görmek için bu ekibin iddialarındaki savurganlık ve tonundaki vahşete bakmak yeterli olacaktır. Tarih, hiçbir zaman haklıları bu türden bir dehşete kapılmışlıkla saldırgan hale getirmemiştir. Haklıysanız, sizi de getirmemeliydi.
Buna mukabil, doğru olduğu kabulü alında, ortaya dökülenlere göre aslında yolsuzluklar, devlete paralel bir yapılanmayla gerçekleştirilmiş görünüyor. Öncelikle iktidar, usulsüzlük, hukuksuzluk, ihaleye fesat karıştırmak, medyaya yön vermek, hangi mahkemede hangi yargıcın bir davaya nasıl bakması gerektiğine müdahil olmak veya işadamlarını hayırlı işlere kanalize etmek (ne derseniz deyin) gibi işlerin tamamını elindeki devlet gücünü kullanarak yapmıştır. Devlet gücü olmasa bunu yapmaya muktedir olamazdı. Bu nedenle, işin bu kısmı yolsuzluk oluyor. Ama bu arada ilgili devletin kural ve kurumlarının tanımladığı işleyişin dışına çıkılmış da oluyor. En azından devletin belirleyiciliğinde gerçekleşen toplumsal refahı veya rantı yeniden dağıtma aşamasında, bazıları diğerlerine göre kayırılmış ve devletten aldıkları ihale veya işler neticesinde devlet dışında bir yapılanmaya para ödemişler. Yani hükümet, devletin bu türden işlerinde devletin kendi kural ve kurumlarının dışında bir işleyiş takip etmiş. Bu arada kanun dışına çıkma durumunun neden olacağı muhtemel sorun öngörülmüş olacak ki, Sünni İslami referansların arkasından dolanmayı mümkün kılacak gerekli fetvalar ve cevazlar da alınmış. Yani tüm bu işler görülürken, devletin organları dışında başka bir yapıdan talimat alınmış. Şimdi tüm bunlar olduğunda, devlet adına devleti yönetmek için o devletin asıl sahibi olan milletten, devletin kural ve kurumlarına göre hükümet etme konusunda yetki almış ve bu yetkiyi de işe başlarken, yeminler ederek yerine getirmeyi taahhüt etmiş bu kadro, devletin kural ve kurumları çiğneyerek, dahası, devleti nasıl yöneteceklerine dair kanunlardan değil de başka fetva makamlarından alınan cevazlara ve fetvalara göre hareket ederek ve bu arada İran gibi bir dış gücün kirli para trafiğini de modele dâhil ederek, gerçek anlamda bir paralel yapı oluşturmuştur. En azından Başbakan ve ekibi, bu kadar güçlü olmalarına rağmen, tüm bu olanların sorumlusu olarak tanımladıkları paralel yapıyı iddia mesabesinin ötesine taşıyamazken, kendi yaptıklarının paralelliğine ilişkin bulgu ve belge, yasal veya değil, gün gibi ortada.
Peki, tüm bunlar başka ne anlama geliyor? Başbakan ve ekibinin bulaştığı bu yolsuzluğa gerçekten de nasıl olsa her yerde yolsuzluk var, bu da onlardan biri denilerek, basitçe geçiştirilebilir mi? Öncelikle eğer ortaya dökülenlerin tamamı gerçekse, Başbakan ve destekçileri bunu bilerek, bunlar yokmuş gibi davranıyor, hâlâ milleti ütmeyi ve Cemaat’i suçlamayı sürdürüyorsa, en azından İslamî bir gelenekten geldikleri için herhalde yaptıklarının ne anlama geldiğini de iyi biliyorlardır. Bunun için gerçeğin (en azından Sünni çizginin) arkasından dolanmayı mümkün kılacak cevazlar alınamayacağını ve kayıplarının, değil evler dolusu para, tüm dünyaları yığsalar kazanacaklarından fazla olacağını hesaba katmaları gerekir. Bunun dışında eğer iddia edilenlerin gerçek olduğunu bildiğiniz halde yok saymaya kalkarsanız, sadece size güvenip yakın çevrenizde olmayı seçen masum kalabilmişlere değil, milli iradeye de ihanet etmiş olursunuz. Yok eğer ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet kayıtlarının seslisi değil, görüntülüsü bile olsa halk buna inanmayacak, yine seçimlerde AK Parti’yi destekleyecek derseniz, sadece insanlara değil, kendi zekanıza da hakaret etmiş olursunuz.
Sonuç olarak, Başbakan ve destekçileri, hem yasal hem de ahlakî olarak hak ve hukuk cinayeti olan kayıtlar için her ne kadar montaj, dublaj, yasal olmayan şekilde dinlendi ve bunların görüntüleri çıksa bile millet inanmayacak diyerek, milletin aklı, hafızası ve iradesine hakaret ve ihanet etseler de, temelde kendilerini devletin rutini dışına çıkarıp, paralel bir yapıya taşıyarak siyasi olarak bitirmişlerdir. Buna rağmen kendilerinin de kurtarıcılığına inanmadıkları her hallerinden belli olan bir başka hak ve hukuk cinayeti olan, kendi hukuksuzluklarını Cemaat’e verme ve Cemaat’i bitirme stratejileriyle, insani tükenmişlik açısından hatırı sayılır bir çaba saf etmektedirler. Çırpınmaları ve doğruyu örtme gayretleri için kullandıkları her türden yöntem ve araç, aslında ne türden bir batağa bulaştıklarını deşifre etmekten başka da bir işe yaramamaktadır.
- tarihinde hazırlandı.