Asıl felaket ve koruyucu hekimlik
Büyük fizik âlimi Einstein, izafiyet teorisini anlatmak için yanında şoförü üniversite üniversite gezmektedir. Her konferansı şoförü de dinlemektedir.
Şoför bir gün Einstein’a “Arkada oturup hep sizi dinliyorum ve neredeyse söyleyeceğiniz her şeyi kelimesi kelimesine ezberledim.” der. Einstein, “Peki o zaman gittiğimiz şehirde daha önce beni gören olmadı. Benim yerime sen konuş, ben de arkada seni dinlerim.” diye cevap verir. Şoför, gidilen yerde başarılı bir konuşma yapar, daha önce sorulmuş soruları doğru olarak cevaplar. Tam yerine oturacağı sırada bir kişi, o güne kadar konferansta sorulmamış bir fizik sorusu sorar. Şoför, az düşünüp soru sorana, “Böyle basit bir soruyu sormanız çok garip” der. Sonra da salonun arkasında oturan Einstein’ı işaret ederek: “Şimdi size arka sırada oturan şoförümü çağıracağım ve sorduğunuz soruyu, göreceksiniz, o bile cevaplayacak.”
Tabiri caizse/ teşbihte hata olmazsa... Einstein, bu anekdotta konumuz olan sahabiye tekabül ediyor. Bizlerse sahabiyi takliden yola koyulan ve artık zor sorulara muhatap olmaya başlayan şoföre. İ’lâ-yı kelimetullahı, Nam-ı Celil-i Muhammedi’yi (sas) dünyaya ilk taşıyanlar sahabiydi. O dev insanlar bihakkın o kudsi yükü taşıdılar. Ve o sebeple de onların ulaştığı ve ayak bastığı topraklar bugün hâlâ ulvi hüviyetini koruyor. Efendimiz’in (sas) “Bir gün benim adım güneşin doğup battığı her yere ulaşacak.” müjdesiyle yola koyulanlar gittikleri yerlerde kalıcı olmayı düşünüyorlarsa sahabi saffetini hedeflemeliler. Allah, bugüne kadar bize, sahabiye lütfettiği semereyi lütfetti. Yapılan fedakarlıklar hürmetine liyakatimizin fevkinde lütuflar Rahmet halinde başımıza yağdı. Sinni mükellefiyete ulaştık. Bize yani ‘şoföre gelen sorular’ zorlaştı ve daha da zorlaşacak. Sahabi ufkunu hedeflemeyen muallimler, irşad ve tebliğ erleri için tashih-i niyet zamanı. ‘Ham’lar hatta ‘has’lar için de elenme tehlikesi var. Bu risklere karşı manevi hıfzıssıhhanın iki yanı var. 1-Manevî hastalıklardan arınma, 2-Sahabi ufku hedefleyen bir donanım. Öncesinde kerih şeyler içilmiş ve yıkanmamış bir bardağa konulacak zemzem mülevves hale gelir. Usul olarak önce bardağın temizlenmesi sonra bardağa zemzem konulması gerekir.
İlk adım arınma:
Hıfzıssıhha-koruyucu hekimlik
Lem’alar’da “Dinî olmayan musibetler, hakikat noktasında musibet değildir.” denir. Bu bakışa göre bedenî hastalıklar, trafik kazaları, dünyevî felaketler ‘hakiki musibet’ değildir. Bizi korkutup endişelendirmesi gereken tek musibet manevî hastalıklarımızdır. Kibir, riya, suizan, gurur, ucb, yeis... Pankreas kanseri olduğumuzu öğrensek yaşayacağımız ürpertiyi kibrimizi fark ettiğimizde göstermiyorsak terazimiz bozuk demektir. Suizan makinesi haline gelişimiz, kalp krizi kadar biz korkutmuyorsa kriterlerimiz yanlış demektir. Gözlerimizi kaybetmekten korktuğumuz kadar basiretimizi kaybetmekten korkmuyorsak her an bir manevî duvara çarpıp yıkılabiliriz demektir. Fasıldan Fasıla müellifinin farklı zamanlarda ısrarla tehlikesini ifade ettiği aşağıdaki haller bizde var mı?
a- Namazları mutlak ‘en önemli’ iş olarak ikame etmemek, vaktini tecavüz edip baştan savmak.
b- Dinî kardeşliğin sözde kalması, sadece nesebi kardeşliğin ciddiye alınması.
c- Sevgisizlik veya ailesi ve çocukları dışında kimseyi sevmemek.
d- İdaresi altındakileri kendi aile ferdi gibi görmemek hatta hakir görüp dışlamak.
e- Kibre müptela olmak, kendini müminlerin dûnunda, en aşağısında görmemek, insanlara tepeden bakmak ve sürekli kendini anlatmak.
f- Aklının her şeye yeteceğini sanmak, kendini mükemmel görüp istişareyi ikna ve ilzam aracı olarak kullanmak.
g- Her olumsuzluğu başkalarına havale etmek, olumlu bile olsa her şeyin ardında otomatik bir refleksle su-i niyet aramak.
h- Haftada bir ‘sohbet-i canan’ niyetiyle bir araya gelmemek veya bu niyetle bir araya gelenlere faydalı olup bir şeyler anlatma gayreti taşımamak.
i- Günde hiç olmazsa ‘min. 20 dakika evrad’ okumamak, geceyi kapkaranlık geçirmek.
j- Okumamız gereken kitapları ihmal etmek.
k- Dinlememiz gereken kasetlerin kıymetini bilmeyip nankörlük etmek ve malayaniyata mağlup olmak.
l- Hizmete katkı yaptığını sanmak, bir türlü kendini sıfırlayamamak.
Şu emarelerden biri bile bizde varsa yükleneceğimiz dağ cesametindeki tebliğ ve temsil yükünü götüremeyiz. Tökezler, sendeleriz. ‘Bardak’ın içinin kirlerden kurtulması bu halleri terkle mümkün. Allah bizi seviyorsa, bu halimizi değiştirmemiz için şefkat tokatları gönderir. Hâlâ akıllanmazsak ‘Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir’ beyitinin devamı gelir. Bu on iki hali terk edersek bardağın içinin ve içerdiği sıvının kirini arıtmaya başlamışız demektir.
İkinci adım donanım:
Yani bardağı zemzemle doldurmak.
Donanım
‘İkinci Söz’de donanım şu cümleyle anlatılır. “Bahtiyar nefer çanta ve silâhını muhâfaza eder, bir batman ağırlığı omzuna ve beline yükleyip sağa gider.” Donanım silah ve teçhizat yüklenme demektir. Ne zaman hangi düşmanın saldıracağı belli olmayan bir tenhada silahsız gezilmez. Cam kırıkları olan zeminde yalınayak dolaşılmaz. Karanlık bir yolda fenersiz gidilmez. Vicdan pusulası kömürleşmişse yön tayin edilmez. Dünyanın en kudsi işini yaparken, onlarca şeytanın yanıbaşımızdan hiç ayrılmayıp kulağımıza bir şeyler üfleyeceğini unutmamak gerek. Kaderin örgülediği, nefis ve şeytanın ağırlaştırdığı imtihanlar bizi bekliyorken donanımsız yola çıkmak binbir mayın döşeli arazide sellemehüsselam yürümek demektir.
Sahabiyle aynı misyonu taşımaya niyetliysek 7 silaha veya zırha ihtiyacımız var. 1- Azami takva, 2- Azami ihlas, 3- Allah aşkı, Resulullah aşkı, 4- Şevk, 5- İhsan, 6- Marifet, 7- Sancı ve ıstırap. Kaşıkçı Elması bu sıfatlardan her birinin yanında birer kömür parçası kalır. Bu donanımımız yoksa bunları elde etmek için dua dua yalvarmalı. Bir de bunların eksikliğini hissetmeme var ki çölde susuzluğunu hissetmeme gibi bir talihsizlik (Benim gibiler). O zaman önce bunları ‘duada isteyebilmek’ ve ‘eksikliğinden utanabilmek’ için yalvarıp yakarmalı.
Sahabinin yüklendiği yükü taşımanın garantisi hiç olmazsa onları birer minyatürleri olmak ölçüsünde temsil etmektir.
Kaynak: http://www.zaman.com.tr/yorum_asil-felaket-ve-koruyucu-hekimlik_2261236.html
- tarihinde hazırlandı.