Ahir Zaman Fitneleri Karşısında Durumumuz Nedir ve Nasıl Korunabiliriz?

On dokuzuncu asır, çeşitli İslâm ülkelerinin istilâya uğradığı ve Batı'nın bâtıl düşünce ve efkârının hegemonyası altında ezildiği bir devrenin adı gibidir. Gerçi Avrupa zalim ve münafıkları, madde plânında istilâ ettikleri bu yerleri terk edip geriye çekilmişlerdir. Ancak; düşünce adına ne kadar eracifleri varsa hepsini, zehirli bir tohum gibi işgal ettikleri ülkelere saçıp öyle gitmişlerdir. İçinde yaşadığımız asır, işte böyle tali'siz bir asırdır ki o tohumların nesepsiz neticeleri sinemizde boy atmış ve bizleri düşünce ve ahlâk plânında birer sefil durumuna düşürmüştür. Onlardan intikal eden bütün bu fitne kıvılcımları cehennemî bir yangın meydana getirmiş, bu yangın cemiyet hayatını yakıp kavurmaktadır. Bu fitneler yüzlercedir. Ve günümüzün nesli, işte, böyle fitnelere karşı tavrının ne olması gerektiğini sormaktadır. Şu sorunun sorulmaya başlanması bile bizi sevindirmektedir. Bence bu bir merhale kat edişin belirtisi olarak kabul edilip değerlendirilmelidir.

Allah'ın varlığını ve birliğini inkâr eden güruh, evvelâ okunu tevhid akidesi üzerine savurmuştur. Cenâb-ı Hakk'ın varlık ve birliği hakkında zihinleri bulandırmak istemiş ve belli bir devre bunda muvaffak da olmuştur. Bu millet, Allah'ı inkâr etmenin bir moda hâlini aldığı devirleri de görmüştür. O devrede din bütünüyle hafife alınır olmuş ve dinin mukaddes saydığı mefhumlar hakarete maruz bırakılmıştır.

Milletin Kur'ân'a olan bağlılığı sistemli şekilde ruhlarda yok edilerek onun yerine başka kitapların gönüllerde yer etmesine gayret edilmiş, inananların sinelerinde apayrı bir sevgi tahtında oturan Hz. Muhammed'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) yüce isminin oradan sökülüp, başkalarının yerleştirilmesine çalışılmış, hatta Kâbe'nin yerine başka yerler teklif edilmiş ve işte nesiller böyle bir kaos içine itilerek özünden ve kökünden koparılmak istenmiştir. Bütün bu hareketler umum millette bir tesir icra edemese bile yeni ve toy nesiller buna mukabele etme irade ve gücünü kaybettiklerinden pek çoğu itibarıyla o akıntıya kapılıp gitmişlerdir.

Bugün bu fitne sebebiyle, nice ruhlar yaralı, nice kafalar malûl ve nice vicdanlar kapkaranlıktır... İrtidat ve dinden dönmelerin hadd ü hesabı yok... Taşıdıkları isimler, kendimizi uğruna feda edeceğimiz şahıslara ait isimler olmasına rağmen, Firavun'a rahmet okutacak kadar, o isimlerin taşıdığı mânâ ve muhtevaya düşman kesilen insanların zuhuru, hiçbir asırda bu kadar çıldırtıcı buuda ulaşmamıştır. Bu devrede sadece dünya nazara verildi. Cismaniyeti kamçılayan şeyler sevdirildi. İnsanlar, ahirete mukabil şu fâni ve geçici dünyayı satın alır oldular. Çünkü meydana getirilen umumî efkâr o merkezdeydi. Ve herkes bilerek veya bilmeyerek böyle bir yarışın içine çekilmişti. Ahireti tercih edip o yola girenler horlanıyor, diğerleri ise itibar görüyordu. Ve bunların hepsi birer fitneydi ve insanı dinden uzaklaştırıyordu...

İşte neslimiz böyle bir sırattan geçme mecburiyetinde bırakıldı. O sırat ki, bir tarafta kadın bir çengel olarak asılmış duruyor, başka bir yerde içki, bir başka yerde de kumar, rüşvet, ihtikâr, faiz... Evet, bütün bunlar birer çengel gibi asılmıştı ve nesiller için de bu yoldan geçme mecburiyeti vardı. Geçenler birinden kurtulsa büyük bir ihtimalle diğer çengellerden birine takılıp kalıyordu. Karşıya geçebilen seçkinler ise tahmin edilenden daha az, hatta azlardan da azdı...

Bir kuyuya nereden düşüldüyse çıkış ve kurtuluş yeri de oradan olacaktır. İşte bu hakikati, en erken kavrayanlardan biri olan Çağın Dev Pişdârı'nın onların tahrip ettiği noktalardan tamire başlaması bu hikmetten olsa gerek. Onlar bir ateş tutuşturmak istediler ve Cenâb-ı Hak da onların tutuşturduğu fitne ateşini söndürmeyi murat buyurdu.[1]"Emrinde galip olan Allah'tır."[2] ve fitne ateşi, akide plânında geldiği deliğe tekrar tıkanmıştır. Amelle ilgili fitnelere, günahlarla alâkalı kıvılcımlara gelince, Kur'ân'dan, Allah Resûlü'nün nurlu beyanlarından ve okuduğumuz eserlerden aldığımız derslerle inşâallah bizde hâsıl olan kevserle o ateşi de bizler söndürmeye çalışacağız. Ancak bu mevzuda tek tek her mü'minin desteğine ihtiyacımız muhakkaktır. Zira fitneler birer düşman ordusu gibi üzerimize gelirken, fert olarak onlara mukabelemiz gayet güçtür, hatta imkânsızdır. Ve unutmamalıdır ki; "Cenâb-ı Hakk'ın rahmeti daima gönül birliği yapmış toplumla beraberdir."[3]

Erâcif: Uydurma, çirkin yalanlar.
Malûl: Hasta, sakat, illetli.
Pişdâr: Öncü, önder, rehber.

[1] Bkz.: Mâide sûresi, 5/64.
[2] Yusuf sûresi, 12/21
[3] Bkz.: el-Beyhakî, Kitabü'z-zühdi'l-kebîr, 2/162; İbn Ebî Âsım, Kitabü'z-zühd, 1/75; el-Aclûnî, Keşfü'l-hafâ, 1/234.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.