Fitneye Yenik Yıllar
Fitneye; deneme, test etme, potadan geçirme, hası hamdan, altını taştan-topraktan ayırma denebileceği gibi, kargaşa çıkarma, bozgunculuk yapma, herc ü merce sebebiyet verme ve insanları birbirine düşürmeye de fitne denegelmiştir. Ayrıca, bizim için bazen bir risk de ifade eden bedenî ve cismanî yanlarımızın ve mal-mülk, evlâd ü iyal, sıhhat, afiyet, gençlik, makam, mansıp türü şeylerin yanında, fakr u zaruret, hastalık, yaşlılık halleri; günahlara açık ortamda bulunma, nefs-i emmârenin güdümünde olma, insî-cinnî şeytanların tuzağına düşme; ehl-i küfür ve ehl-i ilhadın zulüm, işkence ve baskılarına maruz kalma; değişik dayatmalarla dine-diyanete aykırı şeylere zorlanma; Müslümanca yaşamadan ötürü mahkemelerde sürünme, zindanlara atılma, sürgünlere gönderilme; yakınlarının hususiyle de kendi evlatlarının inanç ve düşünce istikametini bozacak cereyanlar karşısında sağlam durup duramama; münafık gürûhun farklı yollarla milletin birlik ve beraberliğini bozma gayretlerine karşı dayanma... evet, bunların hemen hepsi de birer fitnedir ve bu fitnelerin bazıları, Kur'ân'ın ifadesiyle, insan öldürmeden daha büyük bir cinayettir. Aslında Kur'ân-ı Kerîm 'İmtihan olarak sizi hayırla da şerle de deneriz'[1] buyurarak bize fitnenin çeşitliliğini hatırlatır ve yürüdüğümüz yolun ulü'l-azmâne bir metanet istediğine dikkatlerimizi çeker.
Evet, insan, bedenî ve cismanî arzularıyla imtihan olduğu gibi, bazen dünyanın cazibedâr güzellikleriyle, maddî imkan ve servetle, iktidar ve kuvvetle, bazen bela ve musibetlerle, değişik ihtilaf ve iftiraklarla, bazen de içtimaî düzenin bozulması, toplumun anarşi ve kargaşaya girmesi.. gibi hususlarla da imtihan olur.. ve bunların bütünü de fitne kategorisine girer.
Bir toplum ve ülke için fitnenin tahribatı, haricî düşmanların o ülkeyi işgal edip o toplumu esir almalarından daha tehlikelidir. Milletler, yabancı müstevlîler karşısında her zaman derlenip toparlanmış, bir cephe oluşturmuş ve onları ülkelerinden sürüp çıkarmışlardır ama, kendi içlerindeki fitne ve fesadı aşmada o kadar başarılı olamamışlardır.. ve hele bu fitne, yabancı ideolojilerin güdümünde, değişik kesimlerin birbirlerine karşı kinleri, nefretleri, kıskançlıkları körüklemesine dayanıyorsa.. evet, böyle bir fitneyi aşmak hiç de kolay olmasa gerek. Her şeyden evvel öfke, nefret, hazımsızlık ve ilhad düşüncesi çok defa fazilet hislerini baskı altına alır; toplum fertleri arasında evrensel insanî değerleri yok eder ve fertleri insan bozması birer canavar haline getirir. Her yanda ihtilaf ve iftirak hırıltıları duyulmaya başlar; zayıf karakterler teröre sürüklenir. Bazen de her şey öylesine şirazeden çıkar ki, mesele korkunç bir herc ü mercin her tarafı sarmasıyla kalmaz, anarşi dalgaları pek çok kimsenin iman ve ümidini de alır götürür.
Bütün bunların yanı sıra biz, din ve diyanet adına maruz kalınan şeylere de fitne deriz. Ne var ki, böyle bir fitne ehl-i iman için bir manada bela sayılmasının yanında, çok defa onların iman iradelerini güçlendirdiğinden, musîbetzedelerin pek çoğunu ahlakî arınmaya götürdüğünden ve hatalara keffaret olma özelliği taşıdığından dolayı yararlı da sayılabilir. Hele, böyle bir ibtilanın ızdırar diliyle Cenâb-ı Hakk'a teveccühe vesile olma gibi bir yanı vardır ki, insan bu şekilde bir dua ufkunu ancak değişik bela, musîbet ve fitnelerin pençesinde kıvranırken yakalayabilir ve 'Nur-u tevhid' içinde 'Sırr-ı Ehadiyet' tecellîsinden ne iltifatlar ne iltifatlar görür.
Ayrıca, aktif sabır ve kadere rıza çerçevesinde fitneler imbiğinden geçmenin, çok defa farklı mevhibe sağanaklarına vesile olduğu da sık görülen hadiselerdendir. Ancak konuya, fitneye maruz kalan ve başına gelenleri 'Allah'ın takdiri' deyip gönül hoşnutluğuyla karşılayan değil de, ona sebebiyet veren, onu körükleyen ve onunla bir yerlere varmak isteyen zalimler ve tiranlar açısından bakıldığında, durum tamamen farklılık arzeder; evet, o, mü'minler için izafî bir rahmet olmasına karşılık, Kur'ân-ı Kerîm'in de pek çok âyât-ı beyyinâtıyla ifade buyurduğu gibi, fitneye sebebiyet veren gaddar ve hattar kimseler zaviyesinden bir şeytan işi, küfre denk bir fesat ameliyesi, ehl-i imana karşı mülhitlerin küfürlerini ifade etmelerinin unvanı, imansızların mü'minleri yürüdükleri yoldan saptırma cehdi, İblis'in insanlar içindeki yardımcıları vasıtasıyla şeytanî oyunları ve bunların, zayıf karakterli ve her zaman şuna-buna alet olabilecek veya provoke edilebilecek kimseleri yerinde kargaşaya, yerinde anarşiye sürükleme gayreti olarak yorumlanmıştır.
Bunların yanında günümüzde ideolojik, siyasî ve ilhad, inkar kaynaklı bir fitne daha vardır ki, zannımca en tehlikeli olanı da işte budur. Bu tür fitneler bazen bütün toplumu temelinden sarsacak öyle geniş alanlı herc ü merçlere sebebiyet verir ki, hiçbir şey yerinde kalmaz. Topyekün değerler alt-üst olur, her yanda kol gezen anarşi karşısında kuvve-i maneviyeler kırılır, iradelerde çatırtılar duyulmaya başlar ve toplumu/toplumları bir baştan bir başa yeis kaplar.
Bugüne kadar gelmiş-geçmiş toplumların en gözdesi ve güzidesi Asr-ı saadet insanları dahi -belli ölçüde de olsa- herc ü merç yaşamış ve iç içe fitneler ile kan ağlamışlarsa, bu devvâr u gaddardan bugünkü nesiller de, yarınki kuşaklar da daha çok çekecek demektir. Bir kısım olumsuz tesirleri ile tâ günümüze kadar gelen ve şimdilerde de bazı asabî ruhları harekete geçiren o kadîm fitne, hâlâ bazı mülhitlere, münafıklara ve İslam'ın ikbalini hazmedemeyen din düşmanlarına malzeme teşkil etmekte ve onların eliyle yeni yeni fesatlara sebebiyet vermektedir.
[1] Enbiya sûresi, 21/35
- tarihinde hazırlandı.